Sıra sana gelince 'düşünce özgürlüğü'

İşte budur!

Aradığımız, arzuladığımız devlet adamını, Cumhurbaşkanını nihayet bulduk.

Hayret, RTE, ”düşünce ve ifade özgürlüğü” dedi.

“Önemlidir” dedi.

Her eve, her ülkeye lazım böylesi.

Barış isteğini içeren bildiriye imza atan akademisyenler için RTE,“alçak, zalim, kapkaranlık, vatan haini, cahil, mandacı artığı, ahlaksız” gibi ifadeler kullanmıştı.

“Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildiriye imza atanlardan SBF’den Prof. Dr. Baskın Oran Cumhurbaşkanına bu sözleri için 10 bin liralık hakaret davası açmıştı.

Hakkında dava açılan RTE ne yaptı?

Düşünce özgürlüğüne sığındı.

RTE,  mahkemeye sunduğu yazılı savunmasında. Bu sözleri söylerken düşünce özgürlüğü hakkını kullandığını belirterek, “düşünce özgürlüğü demokrasinin temel ilkesidir.” Diyor.

Bugüne dek hiç takmadığı, AİHM kararlarından örnekler veriyor.

Bak, bak. Neler de biliyormuş meğer.

Bunları biliyorsun da bugüne dek neden hiç aklına gelmedi?

RTE’nin kendisini eleştiren, gazeteci, yazar, çizerler ve bazı vatandaşlar hakkında açtığı hakaret davası sayısı, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın resmi açıklamasına göre 1843.

Düşünce özgürlüğü hakkını kullanan 1843 kişiyi dava ederken, düşünce özgürlüğünün demokrasinin temel ilkesi olduğu hiç aklına gelmeyen Cumhurbaşkanı kendisine dava açılınca birden değişiyor, zihni açılıyor.

Demek ki, anayasanın ve yasaların sadece kendisi için geçerli olduğunu düşünüyor, sanıyor.

Yani, “ben her şey yaparım, asarım, keserin, istediğimi içeri atarım. Ben her şeyim.Ama bana dokunulamaz.” Diye düşünüyor.

O yasalar, o AİHM kararları herkes için. Sadece Cumhurbaşkanları, başbakanlar için değil biliyor musunuz?

30 gazeteci halen cezaevinde, binlercesi (sadece 1843 kişi hakaretten) yargılanıyor. İnsanlar bedel ödüyor.  

Bu kişiler de senin bugün sığındığın, “düşünce özgürlüğü demokrasinin temel ilkesidir” hükmüne güvendiler. Ancak bu yasal hükümler onlara işlemiyor.

Ama olsun, geç te olsa bunu fark etmeniz önemli.

Hep böyle olun. Demokrasiyi savunun, ifade özgürlüğünü hep savunun.

Ama işler öyle gitmiyor.

Türkiye gericilikte, demokrasi dışı uygulamalarda rekorlar kırıyor.

Artık yabancı gazeteciler de hedefte. Gözaltılar, açılan davalar sınırları aştı.

Hollanda pasaportu da taşıyan gazeteci Ebru Umar Kuşadasında gözaltına alındı. Almanya’da yayınlanan Bild’in foto muhabiri Giorgos Moutafis Türkiye’ye sokulmadı. Erdoğan,  Alman komedyen Böhmerman hakkında hakaret davası açtı.

Bu davanın açılmasına onay veren Alman Başbakan Merkel de tüm bunlar olurken Türkiye’de göçmen pazarlığı meselesi için mesaide.

Türkiye’deki yönetimin hukuksuzluğunun en büyük destekçisi Merkel de zırt vırt düşünce ve ifade özgürlüğünden söz eder durur.

İş pratiğe gelince kaçacak delik arıyor. Erdoğan’la omuz omuza yürüyor.

Aynı şeyi AB temsilcileri yapmıyor mu? Tavşan’a kaç, tazıya tut, diyorlar. Oportunizm böyle bir şey.

Türkiye’de gündem sıcak.

Son hamle TBMM Başkanı İsmail Kahraman’dan geldi.

Ağzındaki baklayı çıkardı.

“Yeni Anayasada Laiklik ilkesi yer almasın, dindar devlet vurgusu yapılsın” dedi.

Nerede yer alacak laiklik? Zabıta nizamnamesinde mi?

Laiklik hep battı bunlara.

Söyleyene değil söyletene bakın.

RTE sık sık, ”dindar gençlik, dindar nesil yetiştireceğiz” demiyor mu?

Devlet kadrolarını bunlarla doldurmadılar mı?

İşid Mevzilerinden Kilis’e atılan roket mermisi sonrası meydana gelen patlamada yaralananları ziyaret eden Kilis Valisi Süleyman Tapsız’ın bir yaralıya söylediği söze bakın; “ roketler her zaman bizim üzerimize de gelebilir, abdestsiz dışarı çıkmıyoruz.”

İstedikleri, arzu ettikleri, özledikleri düzen, Laiklik karşıtı, orta doğu bataklığını yaratan gerici arap rejimleri, Müslüman Kardeşler, El Kaide,İşid anlayışı. Onların derdi de düşman gördükleri de Laik düzen.

Özendikleri yere bakın.

Eee, İslam dünyasının lideri olacak ya..