Seçimde ne bekledi ne oldu?

Samimiyetle kabul edelim ki bu şekilde sonuçlanan, meydanlarda defalarca sallanan Kuran’a rağmen böylesine ucube bir sonuç ortaya koyan seçimler de, ortaya çıkan rakamlar da RTE’ye ve iktidara karşı yapılmış bir darbedir, montajdır, şantajdır, kürtajdır.

Önce bu gerçeği kabul edelim. Zaten bu konuda yeteri kadar imzasız dilekçe  ve gizli tanık da mevcuttur. Yeri geldiğinde gereği yapılacaktır.

Çok bilinen ve bilinmeyenli hükümet kurma, erken seçim, kim kiminle koalisyon yapacak gibi konularda herkesin görüş bildirdiğini izliyoruz. Hele ki havuz medyasındaki çok bilmişlerin “çark etmeye” başlayan değerlendirmelerinden geçilmiyor.  

Ben bunların ötesinde, daha önemli, daha “ciddi” konuda sizleri bilgilendirmek istiyorum.

Toplumda bir rahatlama, bir derin nefes alma olayı yaşanıyor.

Her gün, hatta günde birkaç defa meydanlara, TV. ekranlarına çıkıp, sağa, sola  ağır sözler söyleyen, bir örgüt lideri gibi seçim propagandası yapan RTE, seçim sonuçlarıyla birlikte birden  sessizliğe gömülünce, odasına kapanınca merak edilmeye başlandı.

Evet, evet adeta özlenir oldu.

“Nerede bu adam?” diyenler çok oldu.

Ben de merak edenler arasındaydım. Gazeteci bir arkadaşımı aradım, sordum; “Külliye’ye sordunuz mu? Bugünlerde programı nedir, nerede konuşacak, tesis mesis açacak mı? Halk merak ediyor.”

Arkadaşım Külliye basın bürosunda telefona çıkan memurun verdiği yanıtı şöyle aktardı:

“Bugünlerde özel bir programı, konuşması, toplu açılışı, tv konuşması filan yok. Aslında bize de bilgi verilmiyor. Duyduğumuz kadarıyla, Onu Mit’in bir aracına yükleyip Bayırbucak Türkmenlerine yardım malzemesi olarak göndermişler. Onun için Başkanı biz de göremiyoruz.  Bizim duyduğumuz bu kadar.”

Ee, böyle söylentiler çıkınca da adam doğal olarak izlemeye alındı. Her şüpheli şahsı ona benzetmeye başladılar.

Kendisinin son olarak,  Ankara’lı Melih ile birlikte Bulgaristan sınırında görüldüğü, gümrük polisinin uyarıldığı ileri sürüldü. Hatta izlendiklerini anlayınca planda değişiklik yaptıklarını, yönlerini ege’ye çevirdikleri, kaçak göçmenlerin botlarına yöneldikleri bile ifade edildi. Kimisi daha ileri gitti, Suriye sınırını işaret ederek İşid’e katılabileceğinden söz etti.

Ben inanmıyorum ama her kafadan da bir ses çıkıyor.

Hele ki sosyal medya belası var ki onunla hiç baş edilmiyor.

Sosyal medya bu, torba değil ki ağzını büzesin.

Gece gündüz milli irade dersen o da bir gün dayanamaz patlar.

Ayrıca milli irade bu, insanı vezir de eder, rezil de.

Bu seçimlerin RTE için bir güven oylamasına dönüştüğü açık.

Kendisi sessizliğe gömüldü. Davutoğlu da yetim, öksüz gibi ortada kaldı.

Evi terk etse olmaz, nereye gidecek? Tek başına karar verecek durumu yok. Ne yapacağına amiri karar verecek.

RTE, seçimden bir gün önce bile Kenan Evren’in yüzde 10’unu canla başla savundu. “Bu baraj istikrar getirir, koalisyona neden olur. Bana diktatör diyorlar, diktatör olsam seçime 20 parti girer mi?” dedi.

Zaten tarihte hangi diktatör, “ben diktatörüm” demiş ki?

Kenan Evren, Aziz Nesin öncülüğünde açıklanan Aydınlar Dilekçesi için, “Ne yapayım böyle aydını” diye kükremişti. Aynı cümleyi bu muhterem de söylemedi mi?

Cumhuriyet Gazetesi silah taşıyan MİT TIR’larını haber yaptı. Haberi kimse yalanlamadı. RTE gitti dava açtı. Haberi yazan Can Dündar için ağırlaştırılmış müebbet hapis istedi.  

Bombalanan Roboski toplu cinayeti, Gezi eylemlerinde iktidarın güvenlikçilerinin öldürdüğü gençler, Berkin elvan için söyledikleri daha unutulmadı.

Sonra da sandıktan her gün küfrettiğin HDP çıkınca, Başkanlık hesabı bozulunca, 60-70 milletvekiline beleşten konamayınca sus, kaybol, kaçacak yer ara.

Daha bu iyi günleriniz.

Partinizin içine de dikkat edin. Kaçacak, transferi düşünen milletvekillerinize sahip çıkın ha.