Nasuh Mitap için...

Türkiye’de devrimci mücadelenin, Devrimci Yol hareketinin önemli isimlerinden Nasuh Mitap’ı dün kaybettik. Bir süredir İstanbul’da kanser tedavisi görüyordu Nasuh.

Nasuh ile sol hareket içinde mücadele veren aynı dönemin gençleriydik. 1976 yılında SBF’den mezun oldu. Ben ondan bir yıl önce 1975 SBF BYYO’dan mezun olmuştum.

Nasuh Dev-Yol hareketinde mücadele etti. Ben Behice Boran Başkanlığında kurulan Türkiye İşçi Partisi'nin üyesiydim.

Nasuh 12 eylül faşist darbesinin ardından tutuklandı, yargılandı. 11 yıl cezaevinde kaldı, ağır işkencelerden geçti. İşkencecilere karşı da, Devrimci Yol ana davasında mahkeme heyetlerine karşı da devrimci mücadelenin onurunu korudu, başını hep dik tuttu.

Gazeteci olarak da duruşmalarını izledim. Haberlerini yazdım.

Eşi Alime Yalçın Mitap da, Abisi Azim de 1971-75 döneminde yurttan arkadaşım.

Alime ile 3 gün önce telefonda konuştuk. Durumunun ağır olduğunu biliyorduk ama yine de umutlarımızı tazeledik, gelişmeleri iyiye yorduk.

Nasuh’un hastalığı ve ölümü bir anda beni 70’li yıllara götürdü.

1977’de ODTÜ’de, Öğrenci Temsilciliği Konseyi’nin örgütlediği boykot eyleminde güvenlik güçleri tarafından öldürülen daha 22 yaşındaki Ertuğrul Karakaya aklıma geldi.

Ben o sıralarda Vatan Gazetesi’nin Ankara muhabiriydim. Gazete büromuz Karanfil Sokak'taydı. Ertuğrul bana Devrimci Yol bildirilerini getirir, haber yapmamı isterdi, eklerdi: ”Nasuh Abi’nin selamı var.” Haber yapılmasını güçlendiren bir cümleydi bu.

Nasuh Mitap’ın anısı önünde saygıyla eğiliyorum.

Bir liderin hazin durumu
Dünya görüşü ne olursa olsun, siyasi partiler, liderleri ve tabii ki yöneticileri ciddi olmak zorunda.

Faşistse faşist, sosyal demokratsa sosyal demokrat, komünistse komunist.

Söylemiyle de eylemiyle de kendi içinde tutarlı olmak zorunda.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den söz ediyorum.

Dün televizyonlarda şöyle konuşuyor:

“Türkiye’den Peşmerge’ye koridor açmak vatana ihanet suçudur.”

Aklı sıra AKP iktidarını suçlayacak. Kendilerine muhalefet partisi deniliyor ya.

AKP’nin yani bu hükümetin yani Recep Tayyip Sultan’ın TBMM’ye dayattığı, “yabancı askerlerin Türkiye’ye girmesi (çıkması) ile ilgili tezkere AKP-MHP’lilerin “evet” oylarıyla çıkmadı mı?

Sadece bu tezkere de değil, 12 yıl süresince AKP hükümeti TBMM de ne zaman sıkışsa en büyük destekçisi Bahçeli’nin emir komutasındaki MHP’li milletvekilleri olmadı mı?

Eğitim sistemini darmadağın eden, gerici, dinci eğitimi öngören 4+4+4’ü , türban uygulamaları başta olmak üzere dayatılan birçok yasal düzenlemeye destek bu partiden gelmedi mi?

Her sıkıştığında AKP’nin koltuk deyneği olan bu parti ve liderinin bu haline ne denir?

Kişiliksizlik politika mı? Oportunizm mi? Zübük’lük mü?

Yoksa hepsi mi?

Yahu neden bu kadar ciddiye alıyorsun, diyenler olabilir.

Ben ciddiye almıyorum da, alanlar için hatırlatıyorum.

Ey Enerji Bakanı, artık evine dön
Karaman’ın Ermenek ilçesi yakınlarında bulunan, su dolan maden ocağında mahsur kalan 18 işçiyi arama-kurtarma çalışmaları 8 günü aştı. Bir sonuç yok.

Madenci aileleri, yöre köylüleri, gazeteciler, yerel yöneticiler olay yerinde çaba gösteriyorlar.

Herkes orada ama ortada sorumlu yok, suçlu yok, suçlanan yok.

Konu yine “fıtrat” kıvamında gidiyor.

Bir başka bilinmeyen, anlaşılmayan konu da, Taner Yıldız adındaki Enerji Bakanı'nın ısrarla orada beklemesi ve “hiçbir şey söylemeyen” açıklamalarıyla her gün TV’lerin ekranlarına çıkıp “konuşuyor gibi” yapması.

Olayın üzerinden 7 gün geçmiş, 18 işçi hala yeraltında mahsur, son iki günde söylediklerinden anlaşılan cümleler şunlar:

-İşimiz kolay değil, zamana ihtiyaç var.

-Kazanın nasıl olduğu konusunda henüz net bilgi veremiyoruz.

-Öneride bulunacakların önerilerini dinlemeye hazırız.

-İşçilere ne zaman ulaşılacağı konusunda zaman ve tarih veremiyoruz.

-Ocakta biriken suyu dışarı atıyoruz.

-Bilmem kaç bin ton su ve çamur çıkarıldı bu önemli.

Taner Yıldız adındaki bakanın söyledikleri bunlar.

Yahu kardeşim, bu yaptığınız açıklamaları yapmak için bakan olmaya gerek yok, Ankara’dan oraya gidip dikilmenin de alemi, anlamı yok.

Bu açıklamaları oradaki herhangi bir maden yöneticisi, bir mühendis, bir tekniker de yapabilir.

Buraya boşuna gelmişsiniz.

Siz en iyisi Ankara’ya, evinize dönün. Ankara’da olmakla, Ermenek’te madenin kapısında olmak arasında bir fark yok.

Bu orada babaları, eşleri için kıvranan, gözyaşı döken aileler ve köylüler için daha iyi.

Sonuç vermeyen, işe yaramayan bu tür gereksiz ziyaretler çoğu zaman yarar değil zarar getirir yani asab bozar.