Katliamlar AKP'nin oyunu arttırıyor

Başbakan Davutoğlu A haber TV. Kanalında açıklıyor. Ankara’da yaşanan katliamdan sonra AKP’nin oylarının arttığını söylüyor, bununla övünüyor.

“Şimdi, Ankara’daki terör saldırısı sonrasında anketler yaptık ve kamuoyunun nabzını tutuyoruz. Oylarımızda bir yükseliş trendi var. Yüzde 44 bandına doğru yükselme trendi devam ediyor. Önemli olan,  bizim burada hedefimiz AKP’nin tek başına iktidarı getirecek sonucu elde etmesidir.”

Bu ne şimdi?

Oy arttırmanın, tek başına iktidar olmanın yolu bu mu?

İktidara gelmek için, barış mitinginin bombalanması, toplu ölümlerin yaşanması mı gerekiyor?

Bu katliam, bu cinayetler seçim kampanyasının, propaganda sürecinin gereği olarak mı ortaya çıkıyor?

Bu sözler çok ağır bir suçun ya da suçların ağızdan kaçan itirafı mı?

Yüzde 44 bandının daha da üstüne çıkmak için benzer yeni çalışmalar, projeler var mı programda?

Zaten polis, istihbarat birimleri iki yıldan beri bu İşid’ci canlı bombacıları biliyor, dinliyor, izliyor.

Ses kayıtları yayınlandı. Ayrıca İşid örgütünün kaçarken bıraktıkları, ele geçirilen günlük notlarında,İşid’in (Cerablus’taki) eğitim merkezlerinde,  ders veren kişilerin Türkiye’deki eski Özel Harekatçıların olduğu bilgisi yer alıyor.(Birgün,20 ekim)

Bu özel harekatçı eğitimciler iktidarın bilgisi dışında gidip eğitim vermiyorlar değil mi?

Gaziantep’te  bir evde ortaya çıkan daha doğrusu deşifre olan İşid’in cephaneliğinde, bir kenti havaya uçuracak kadar silah ve mühimmatı bizim  istihbarat birimleri nedense  görmemiş, görmezden gelmiş.

İktidarın bu işlerle uğraşacak hali mi var. Hükümet daha önemli işlerle meşgul.

Diyarbakır, Cizre ve Ankara katliamlarının haberlerine yasak üstüne yasak koymakla meşgul.Yasak niye? Katliamı yapanlar, azmettirenler, arkasındaki güçler bilinmesin diye. Ama artık bu iletişim dünyasında yasaklar da kar etmiyor, halk her şeyi biliyor.Ya da bilmek isteyen biliyor.

Neyi, ne kadar saklayabilirsiniz ki?

Babaların, başbakana, emniyete, adliyeye başvurup,”ne olur oğlumu tutuklayın, içeri atın, güvenliği sağlansın, hayatta kalsın, yoksa İşid’e katılan oğlumu canlı bomba yapacaklar” dediği bir süreç yaşanıyor.

Bir babanın evladı için en son söyleyebileceği bu feryadı, ya da ihbarı yöneticiler duymuyor, gereğini yapmıyor.

Başbakan söyledi ya, “Canlı bombaların listesi bizde var, takibimizde ama eylem yapmadıkları sürece bir şey yapamayız. Hukuk mukuk “ dedi.

Tabii, tabii, çünkü onlar el altında tutulsun, zamanı gelince mitinglerde, yürüyüşlerde patlatılsın, insanlar ölsün. AKP’nin de oyları artsın.

Yüzde 44 bandı az olur, yüzde 50 bantları için de bu canlı bombalara ihtiyaç olacak.

“Bunlar daha eylem yapmadı ki nasıl tutuklayalım?” Ancak bu sözler, bu anlayış her nedense solcular için işlemiyor.

Daha iki gün önce İstanbul, Küçükarmutlu’da solcuların bulunduğu gecekondu evine baskın yapan polisler,24 yaşındaki Dilek doğan’ı evinin içinde göğsünden kurşunladı, ağır yaraladı.

Dilek, eve giren polislere, ayaklarına galoş giymelerini, evin kirlenmemesini istiyor.

Buna yanıt kurşunla veriliyor.

Ankara katliamının bir başka görülmeyen tarafını da hatırlatayım. Ankara Üniversitesi hastanesi ile İbni Sina hastanesi  tedavi gören yaralılardan yatak parası istiyor.

Hastanede yattıkları günler hesaplanarak 180 tl ile 450 tl arasında borç çıkarılıyor.

“Taziye yeri başbakanlıktır” diyen Davutoğlu ve sağlık bakanının bu konuda bir iki cümle kurmalarını bekliyoruz.