'İşgalci' olmakla övünmek

İyi olmadı.
Bir başka ülkenin, Suriye’nin toprağına tankla, topla girip, gözüne kestirdiği araziyi çevirip, ”burası artık benim” demek aslında iyi olmadı. Bir taktik yanlışlık yapıldı gibi geldi bana.
Tam da Cumhurbaşkanı kendisine ve kızına suikast yapılacağı planını, tezgahını açıklamıştı ki, bunun siyasal rantını  doğru dürüst yiyemeden, Suriye’den toprak alma-verme, boş tabutları, tahta sandukaları getirme, onlara törenler yapma müsameresi suikast işini unutturdu.
Oysa bu suikast işi birkaç gün daha manşetlerde yer alacaktı. Nitekim savcılar da ayarlanmıştı, soruşturma bile başlatılmıştı.
Yani seçim öncesi ailecek “mağdur olma” işine girişilmişti ki, konu değişti.
Hatta suikast senaryosu öncesi girizgah da yapılmıştı.
Sümeyye Milletvekili adayı olacak diye haber bile yaptırılmıştı.
Bülent Arınç kameraların önüne geçip, “Sümeyye hanımın milletvekili olması halinde Türk siyaseti kazanır” cümlesini bile kurdu.
Zaten bu açıklama tam da Bülent beye göreydi. Nitekim kimse ciddiye almadı.”Her vatandaş gibi aday olma, seçilme onun da hakkı “ dese hadi neyse.Türk siyaseti Sümeyye ile ne kazanacaktı ki?  
Cumhurbaşkanının kızı olarak engin siyaset ve mücadele deneyimini mi kazandıracaktı. Türk siyasetinin bu kızın nesine ihtiyacı mı vardı?
Peki bu arada Bilal’in suçu ne?
Paraları sıfırlamada yavaş davrandığı, babasının telefonda kısık sesle söylediği astronomik miktardaki paraları toplama, çıkarmada yavaş davrandığı için mi çocuk ikinci plana itiliyor?
Sıfırlama konularını ablasının daha iyi bildiğini söylemesi mi, Türk siyasetinin kazancına temel oluyor?
Neyse konuyu dağıtmayayım.Gündem Türk silahlı kuvvetlerinin Suriye’ye girmesi meselesi.
RTE bundan da pay çıkarmak, adeta omuz atarak öne çıkmak için çalıştı.
“Operasyonun sevk ve idaresini bizzat takip ettim” diyor.
Türk ordusunun önünde beyaz atıyla Şam’a girip, Emevi caminin önünde konaklayıp orada şükür namazı kılmayı hayal ediyordu ya. O havayı veriyor.
Ancak iş öyle olmadı. Esad’ı deviremeyince Türbeyi devirmeye, içini boşaltıp  tahrip etmeye karar verdiler.
Şah Süleyman Türbesinde Türkiye’nin 40 askeri var. Onlar IŞİD'in tehdidi altında. Bu doğru.
Yapılacak şey o askerleri sessiz sedasız Türkiye’ye getirmek, can güvenliklerini sağlamaktı.
Türkiye dahil, hemen tüm ülkeler o bölgedeki (kendi toprakları sayılan) büyükelçiliklerini boşalttı, terk ettiler. Sen de koşullar düzelinceye dek askerlerini çekersin olur biter.
Türbedeki boş tabutları, kilim ve diğer aksesuarları neden getiriyorsun. Hadi getirdin, o boş tahta sandukalar için Urfa’da askerlere neden selam durduruyor, imamlara dua okutuyorsun.
Bunlar ayıp, şark usulü kurnazlık olarak yutturulan çirkin politikalar.
Hadi Türbeyi boşalttın. Neden o yapıyı tahrip ediyorsun. ”Taş üstünde taş bırakılmadı” gibi haberler yaptırıyorsun.
Hatırlıyor musunuz, Taliban Afganistan’da bölgeye egemen olunca, oradaki birçok tarihi binayı, özellikle de tarihi dev heykelleri tahrip edip, havaya uçurmuştu. Kültür aynı kültür.
Gelelim asıl konuya; ey iktidar, Sen hangi hakla tanklarınla, toplarınla, savaş uçaklarınla bir başka ülke topraklarına girip, orada kendinize arazi seçip, orayı çitle çevirip, “burası artık benim” deyip inşaata başlıyorsunuz?
Bu bir başka ülke toprağını işgaldir. Bir başka ülke toprakları üzerinde, (sizin çok sevdiğiniz cümle ile söyleyeyim) ameliyat yapmaktır.
Uluslar arası hukukta da “toprak işgali” suçudur.
Beyler, silahlarınızla gidip çitle çevirdiğiniz o arazi bir başka ülkenin toprağı, farkında mısınız?
“Süleyman Şah’a uzanan eller karşılığını görür” diyen RTE ve Davutoğlu, ne oldu da apar topar heybelerinizi toplayıp kaçtınız. IŞİD'in uzanan elleri’ne vereceğiniz karşılık bu mu olacaktı?
Siz öyle deyince bazı insanlar da bir şey sanmıştı.
Vay kof kabadayılar vay.