Göster Kuran'ı, yap vurgunu

Seçime girecek “kurumlardan” biri olarak Cumhurbaşkanı, seçim mitinglerinde son kozunu ortaya koydu, kürsüye elinde Kuran ile çıkmaya başladı.

İyi numara.

Cami avlularında televizyonlara poz vermek kesmedi ki, şimdi kalabalıklara  Kuran sallıyor.

Öbür tarafta, arka sokaklarda devlet arazileri, büyük çıkarlar karşılığı birilerine veriliyor, hazine soyuluyor, yağmalanıyor.

Soygun önemli değil, Kuran önemli.

Bu tür siyasetçilerin din, kitap, Allah, kuran nutuklarını, Zübük gösterilerini izlerken, Afrika’nın yağmalanması ile ilgili bir konu aklıma geldi.

Büyük bir kabilenin reisi iken, daha sonra Kenya’nın kurucu devlet başkanı olan Jomo Kenyatta’nın şu sözleri çok öğretici :

“Avrupalılar buraya geldiklerinde onların ellerinde İncil, bizim elimizde topraklarımız vardı. Bize gözlerimizi kapatıp dua etmeyi öğrettiler.

Gözlerimizi açtığımızda baktık ki İncil bizim elimizdeydi, topraklarımız ise beyazların olmuştu.”

Olay  bu kadar yalın.

2015’lerin Türkiye’sinde devleti yönetenler mitinglerde halka Kuran gösteriyor. Ayetler okuyorlar.

Darbeci Kenan Evren’in seçim gezilerini gazeteci olarak yakından izleyen, yazan birisi olarak tanığım ki aynı numarayı o da yaptı. Anayasayı tanıtma mitinglerinde konuşmalarında

Kuran’a, ayetlere yer verirdi. Kimin izinden gideceğini iyi biliyor.

Bu dini bütünlük numaraları, beceren için, hem siyasette hem ticarette iyi bir araçtır.

Deniz Feneri  adlı dernek yöneticileri Almanya başta olmak üzere Avrupa’nın birçok merkezinde Camilerde AKP kurucularının adlarını da kullanarak çok büyük paralar toplamışlardı.

Bu paraların önemli bölümü Bavullarla Türkiye’ye getirildi. Bu paraların AKP ‘nin kuruluşunda bölüşüldüğü, kullanıldığı , şirketlere aktarıldığı yazıldı.

Allah, kitap diyenler tarafından dolandırıldıklarını anlayan  bazı bağışçılar dava açtılar. Frankfurt mahkemesi  bunların bir kısmına ağır hapis cezaları verdi. Mahkeme bu cezayı verirken, kararın gerekçesinde  “Almanya’da yüzyılın dolandırıcılığı” deyimini kullandı.

Bu davanın Türkiye ayağı ise iktidar tarafından engellendi, işletilmedi. Hatta sanıklardan birisi RTÜK başkanı bile oldu.

Cumhurbaşkanı Siirt’te Kuran’ı salladığı gün, kaş göz arasında   Oğlunun, kızının yönetiminde olduğu Türgev adlı vakıf bu ilde kız yurdunun açılışını yaptı. Tesadüfe bakın ki bu yurdun adı da Emine Erdoğan oldu.

Yani O beyaz adam kuran gösterirken, kız yurdu binasına ceplerinden bir kuruş harcamadan el konulmuş oldu. Hem de ailecek.  

Zaten Türgev’i anlatmaya gerek yok. Tüm bakanlıklar, devlet kurumları, yandaş işadamları buraya  arazi, para akıtıyor.

Türgev’in önlenemez yükselişi Kuran’a, ayetlere sığmıyor.

Meydanlarda kuran gösteriliyor. Öbür yanda, cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluğu, dolandırıcılığı ile suçlananlar, kucaklarında , evlerinde milyon dolarlarla fotoğraflananlar hiçbir şey olmamış gibi ülke yönetiyorlar.Bunlar için dava açan yargıçlar görevden el çektiriliyor.

Hangi ayette para sıfırlamaları, devletin soyulması ile ilgili hüküm var, daha bulunamadı.

Diyanet İşleri Başkanı, bir milyon liralık makam aracı kullandığı fotoğraflı haber olunca dün açıklama yaptı, “o aracı iade edeceğim, artık kullanmayacağım” dedi.

Basında haber olarak yazılmasaydı demek ki kullanmaya devam edecektin. Yanlış yaptı.Bununla ilgili bir ayet mutlaka vardır.Arasaydı bulurdu! 

Siirt’te Kuran salla, İstanbul’da Çağlayan adliyesinde 1 mayıs yasaklarına itiraz edip devlet terörüne maruz kalan, gözaltına alınanların avukatları polis saldırısına uğrasın. Adliyeye girişi engellensin.

Ancak, unutulmasın ki, burası Jomo Kenyatta’nın Afrikası değil.

Dönem de o dönem değil.