Dört bir yanımız devlet sırrı

Önce sakladılar. Çünkü işin ucunda suç vardı. Hem de uluslar arası mahkemede. Hem de savaş suçu.

Dediler ki,”Tır’ların silah taşıdığını iddia edenler haysiyetleri varsa ispat etsinler. (12 Mayıs, R.T.Erdoğan)

Dediler ki, Türkmen kardeşlerimize gıda, ilaç gibi ihtiyaç maddeleri, insani yardım gönderildi.

Zaten biliniyordu ama İspat da edildi.

Can Dündar Cumhuriyet’te bunların belgelerini yayınladı.

Başbakan Davutoğlu da bu belgelerin doğruluğuna katkı sundu; “evet hiç çekinmeden söylüyorum, o yardımlar, Bayırbucak Türkmenlerine gönderildi.” Dedi.

Türkmenler, “bize yardım falan gelmedi” dese de ne yazar?

RTE, “bu casusluktur, devlet sırrıdır, bedelini ağır ödeyecek, öyle bırakmam onu” diye Dündar’ı açıktan tehdit etti.

Dolayısıyla da Can Dündar üzerinden özgür basını, bağımsız gazetecileri tehdit etti.

Davutoğlu’nun partisinin Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay,  Siirt’te “Evet, o silahlar Özgür Suriye Ordusu’na gidiyordu” dedi.(18 Mayıs)

Şimdi varılan son noktada, iktidar- muhalefet,  herkesin buluştuğu nokta şu: Tır’larda silahlar vardı.Bu silahlar Suriye yönetimine karşı savaşan gruplara gönderildi.

Bir başka bilinen gerçek şu ki, O silahlar kullanıldı. yüzlerce, binlerce masum insanın canına kıyıldı.

Zaten insani yardım olsaydı, bu Tır’lar, üzerine parti bayrakları ve RTE’nin posterleri asılarak, Kızılay araçları eşliğinde giderdi. Başbakan ve bakanlar da ellerinde mikrofonlar, kurdaleler, makaslarla nutuklar atıp, tören yapmaz mıydı?

Bu yapılmadı, gizliliği tercih ettiler. Tır’ları durduranları da tutukladılar.

Bu yapılanın suç olduğu bilindiği için, bu kez bulunan kılıf, “devlet sırrı” , ”casusluk” oldu.

Gazeteci haber yapıyor, yayınlıyor, bu habere yalan, yanlış, eksik diyen de yok.

Gazetecinin en doğal işi, görevi olan haber yazmanın adı oldu mu casusluk? Oldu mu devlet sırrı?

Bu memlekette iktidara karşı ne söylesen, ne yapsan zaten devlet sırrı haline geldi.

Bu ülkede, devlet yöneticilerinin evlerinde, kucaklarında yakalanan milyon, milyon paralar devlet sırrı, hükümete karşı darbe sayıldı.

“Nedir bu paralar” diye soruşturma açan yargıçlar görevlerinden alındı.

Ne de çok devlet sırrı var bu ülkede?

Reza Zarrab halen “Devlet sırrı” kapsamında değil mi?

 Diyanet işleri başkanının mercedes’i devlet sırrı haline gelmedi mi. “dokunanı, bu konuda eleştireni yakarız ha” diyorlar artık.

Danıştay’ın kuruluş yıldönümünde yapılan salon toplantısı bile adeta devlet sırrı idi. Muhalif bilinen gazetecilere yasak konuldu, binaya alınmadılar.

Devlet sırrı, dolayısıyla casusluk ortalığı sarmış.

Suudi Kralının en birinci devlet büyüğümüze gönderdiği hediye mücevheratlar devlet sırrı. Bunu bulup açıklamak da casusluğa girer doğal olarak.

Üzerinde konuşmak, yazmak ağır suçtur ha, dikkat etmek lazım.

Bilal’in  yönettiği, arazilerin, paraların, bağışların, aktığı Turgev devlet sırrı durumunda.Hakkında yazanlara dava açılıyor. Öyle ya, casusluk sayılır. Dokunmayacaksın.

“Benim telefonlarımı neden dinliyorsun ey devlet?” diye sorduğunuzda yanıt verilmez.Devlet sırrıdır.

RTE’yi eleştiren, yazan, çizen, Twitter notu atana anında dava açılıyor.

Çünkü RTE’nin kendisi devlet.

Dolayısıyla onunla ilgili konuşmak, ona dokunmak devlet sırrıdır. Sonu casusluğa kadar gider.

Başbakan Mit Tır’larının silah taşıdığı kanıtlanınca kıvırtamadı.”o Tır’ların içinde ne olduğu kimseyi ilgilendirmez” bile dedi.

İlgilendirir!

Bu konu AKP’nin, iktidarının meselesi değil. Türkiye’nin, halkın meselesi.

Sen o Tır’larda örneğin ceset, suç aleti, uyuşturucu, kaçak göçmen, silah, silahlı birtakım insanları taşıyamazsın. Taşırsan yargılanırsın.

RTE, bu gerçeği haber yapan Can Dündar’a, “ bedelini ağır ödeyecek, öyle bırakmam onu”  diyemez.

Bu basın özgürlüğünü, halkın haber alma hakkını engellemektir. Ayrıca gazeteciyi hedef gösterme, can güvenliğini tehlikeye sokma, insanları suça, suç işlemeye teşviktir.

Hani, bilsin istedim.

Bunun suç olduğunu belki ona söyleyen olmamıştır.

Yüzde 52 oy da bu suçlara af getiren bir yasa hükmü değil.