Defineyi paylaşma kavgası

14 Kasım 2012 tarihinde soL Gazete'de yayımlanmıştır

Ne atom bombası
Ne Londra konferansı
Bir elinde cımbız
Bir elinde ayna
Umurunda mı dünya..

Orhan Veli bu şiirini sanki bizim Başbakan ve onun kabine üyeleri için yazmış.
Dolanıyor Başbakan, kah Berlin’de kah Endenozya’da ya da Burnei’de.
Ülkesinde kan gövdeyi götürüyor.Cezaevleri gazetecilerle, aydınlarla, üniversite öğrencileriyle, seçilmiş siyasetçilerle dolmuş. 30’u aşkın cezaevinde 600’den fazla tutuklu ve hükümlü açlık grevinde 62 günü geride bıraktı, ölümlerin eşiğine gelinmiş. Ne gam?
Başbakan açlık grevleri konusunda Berlin’den seslendi, “yok böyle bir şey , hepsi şov. Herkes her şeyi yiyor” diyor. “kuzu” diyor, “kebap” diyor.
Diyor işte, ağız bu torba değil ki.
Berlin’de ayrıca ekliyor “Merkel’e söyledim, orada, Berlin’in ortasında çadır açıyorlar. Zekat topluyorlar. Hac organizasyonu yapıyorlar. Teröre kaynak aktarılıyor.”
Eeee, sizden öğrendiler ağam. Almanya başta olmak üzere Avrupa’nın çeşitli merkezlerinde cami avlularında sizin ekip, sizin adınızı da kullanarak oradaki vatandaşlarımızdan milyonlar çarpmadı mı? Pardon, toplamadı mı?
Deniz Feneri ve Kombassan’cılar bu paraları bavullarla kayıt dışı şekilde Türkiye’ye sokup birileriyle bölüşüp, paylaşmadılar mı? Frankfurt savcılığı ve mahkemesi bu olayı “yüzyılın sahtekarlık davası” olarak açıkladı. ”Esas uzantıları Türkiye’de” dedi, ancak bu konuda dava açan savcı anasından doğduğuna da yargıç olduğuna da pişman edildi. Hem dosya elinden alındı, hem kendisi sanık durumuna sokuldu.
Kombassan’cılar hakkında, çarpılan vatandaşlarca açılan dava sayısı geçen hafta itibarıyla 1000’e ulaştı.
Terör örgütü üyeleri Berlin’de dindarlardan para topluyorlarmış, hac organizasyonu yapıyorlarmış.
Doğrudur da, bu konuda sizinkilerin elinize kimse su dökemez.
Hani soygun yapanlar, define bulanlar, sıra parayı bölüşmeye gelince birbirine düşerler, birbirlerini ihbar ederler ya. Aynı o durum.
O camilerde para toplamasın, sadece ben toplayayım. Hac organizasyonu yapmasın, sadece ben yapayım.
Dedim ya, ülkede kan gövdeyi götürüyor. Bizimki oralarda nelerden söz ediyor?
Askerler, gençler her gün onar, yirmişer yaşamını yitiriyor. Evlerde ağıtlar göklere yükseliyor.
Ülke yöneticileri sadece seyirci.
Daha önce yapılan açıklamalardaki “isim ve mekan” kısmı değiştirilip aynen yineleniyor
“-Terörle mücadele kararlılıkla sürdürülecektir.”
“-Eli Kanlı örgüt döktüğü kanda boğulacaktır.”
Yöneticiler olarak siz boğulduğunuzun farkında mısınız?
“-Örgüt yok olma sürecine girmiştir.”
Siz yok olma sürecine girmiş olmayasınız?
Siz nasıl ülke yöneticisi diye ortada dolaşıyorsunuz? Bölgede karayoluyla asker sevkiyatı yapamıyorsunuz. Bu ayıp ve utanılacak bir durum değil mi? O koltuklarda nasıl oturabiliyorsunuz?
Siirt’te helikopter düştü, 17 asker şehit. Düştü mü, düşürüldü mü?
Yapılan resmi açıklama, daha önce yapılanlardan. Sade suya tirit. “Helikopterin neden düştüğü konusunda inceleme başlatılmıştır.”
Yok yaa!
Biz bu “inceleme” laflarını çok duyduk. Uludere? Bombalama hani? 34 ölü yani. Aloo, hatırlıyor musunuz?
Ne oldu inceleme? Bir yıl geçti.
Komisyona havale.Yani unut gitsin.Ya ölenler? Aileleri, yakınları?
Yeter ki iktidar, koltuklar devam etsin.
Ölümle sonuçlanan her eylemin ardından yapılan açıklamalar artık ciddiyetsiz hale geldi.
“Bu örgüt var ya bu örgüt, kanla besleniyor”, “Bunlar bebek katili”, ”Bunlar utanmaz, aşağılıklar.”
Efendi, efendi! Halka bu örgütün acımasızlığını, nasıl bir örgüt olduğunun tarifini yapma. 10 yıldır iktidarda bulunan, her türlü yetkiyi elinde tutan yöneticiler olarak ülkede neden barışı sağlayamadığını, bundan sonra nasıl sağlayacağını söyle!
3-5 itirafçı bulup, bunları medya organlarında konuşturup, “örgüt panik içinde, dağılıyor, herkes kaçmak istiyor” gibi açıklamalar yaptırmakla sorun çözülmüyor.
Bu açıklamaları Özal da yaptı, Demirel de, Mesut Yılmaz da, Çiller de yaptı. Aynı cümleleri kurdular.
Son günlerde elinizde sicimle, urganla dolaşıyorsunuz. İdam sehpaları kurmanın gereğinden söz ediyorsunuz.
Oysa işin şakası yok. Ülkede toplu ölümler, öldürmeler, şehit cenazeleri ciddi boyutlarda. Cezaevlerinde açlık grevlerinde ölümün eşiğine gelindi.
Ama Başbakan’ın sorunu bu değil ki. Onun sorunu, Başkan olmak. Tek parti, tek adam, tek Führer, tek Recep, tek Tayyip, tek Erdoğan..
Bonus olarak da idam sehpaları.
İşte orada dur! Bunu sana yedirmezler. Her zalim yönetim dönemlerinde ağır bedeller ödeyen bu halk, işçi sınıfı, emekçiler daha yok olmadılar.