Besle kargayı

Ülkeyi yönetenlere, bakanlara, makanlara para, saat dağıtmakla ün salan Reza Zarrab adlı genç RTE’nin huzurunda ödüllendirildi.

Eli açık, yardımsever bu kişinin plaketini veren AKP’nin iki bakanı, görüntüleri basında yer alınca tedirgin oldular, utandılar, dilleri dolaştı.

Hem de Başbakan yardımcısı olan Numan Kurtulmuş, ”  Zarrab’a ödül vereceğimi bilseydim o fotoğraf karesi içinde yer almazdım. Bu bana çok rahatsızlık verdi. Bundan sonra yolda görsem tanır mıyım, tanımaz mıyım bilmiyorum. O anda oldu bittiyle karşılaştık.” Dedi.

Ödül veren diğer zat, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi de “kendisini ilk defa gördüm. Tanımam.” diye açıklama yaptı.

Ne demek ilk defa gördüm? Ne demek yolda görsem tanımam? Ne demek aynı fotoğraf karesinde olmaktan üzüldüm?

Bu sözlerinizin hesabını RTE sizden sormaz mı?

Zarrab’a, “senin için, seni korumak için önüne yatarım” diyen sizin içişleri bakanı değil miydi?

Nasıl tanımam dersiniz? Mücevherat değerindeki kol saati için çırpınan Bakan Çağlayan sizin arkadaşınız değil mi?

Bu iyiliksever adam, Bakanınız Egemen’e az mı çikolata kutusu hazırlayıp gönderdi.

Tanımıyorlarmış, ilk defa görüyorlarmış.

Bu sözler en başta RTE’ye saygısızlıktır.

Bu sözler özünde, “RTE’yi tanımıyorum, ilk defa görüyorum” demektir.

Söyler misiniz? Bilal kimin paralarını sıfırlıyordu?

Zarrab’dan rüşvet aldığı belirtilen bakanlar, RTE’nin önderliğinde AKP’nin oylarıyla yüce divana gitmekten kurtarılmadı mı?

Bu paralı gencin rüşvet dağıttığını iddianameye yazan savcı görevden alındı. Bunlar kolay işler mi?

Dönemin başbakanı çok uğraştı bu işler için ve başardı da.

Şimdi siz kalkmış, “bu adamı tanımıyorum, ilk defa görüyorum. Sokakta görsem tanımam”  gibi laflar ediyorsunuz. Geçin bunları. Bal gibi tanıyorsunuz. Hepiniz ordaydınız. Hepiniz beraberdiniz.

Ödül töreninde RTE de kürsüde konuşmacı ve onur konuğu.

Ne satmış o çok bilinmiyor ama adam en çok ihracat yapmış, bu nedenle ödül alıyor.

Bu devirde çok kazanmak, çok “dağıtmak”la mümkün olabiliyor.

Adı büyük yolsuzluğa bulaşan, hükümeti bile sarsan bu olayda, hakim karşısına bile çıkmadan davadan yırtan bir şahıstan bahsediyoruz.

Toplantıda kürsüde konuşan RTE, bıraktı işadamlarını, ihracatcıları, demokrasi dersi vermeye kalktı, Almanya’ya kadar uzandı.

Mısır yönetiminin talebi üzerine Berlin’de gözaltına alınan El cezire muhabiri Ahmet Mansur için diyor ki, “Gezi olaylarında basın özgürlüğü konusunda ülkemizi eleştirenler Mısır’ın darbeci generalleri karşısında aynı tavrı gösteremiyorlar.”

Şimdii.

Bu gazeteciyi Almanya dün serbest bıraktı.

Bu ülkenin Cumhurbaşkanı olarak siz ne yaptınız?

Terörist gruplara silah taşıyan Mit Tır’larını haber yaptı diye Can Dündar için, hem de iki kez ağırlaştırılmış ömür boyu hapis istemi ile dava açtınız.

Basın özgürlüğünü böyle mi savunuyorsunuz?

Sadece Dündar değil. Cumhuriyet tarihi boyunca, gazeteciler, yazarlar, çizerler için en fazla dava açma rekorunu  elinde bulunduran kişi siz değil misiniz? Basın özgürlüğünü savunana bakın.

Bilmeyen de, tanımayan da sanacak ki, kürsüde, Reza Zarrab’ın huzurunda konuşan kişi demokrasi, insan hakları, basın özgürlüğü konusunda çok duyarlı olan İsveç Kralı konuşuyor.  
Bizde işler böyle yürüyor. Orta doğu ülkesinde yönetici olmak böyle bir şey.

Haa, aklıma gelmişken; Yahu Reza Zarrab sana bir şey soracağım. Aramızda kalsın. Sana ödül veren o iki bakanı boşver de, o toplantıya gelen RTE de mi seni tanımazdan geldi?

Öyle mi? Hay Allah. O kadar yedir , içir, sonra kafasını çevirsin, tanımazlıktan gelsin.

Neyse takma kafanı.

Bu dünya böyle. Ne demişler, besle kargayı…