Başkan sıkıştı, savaş istiyor

O, kendini hala başkan sayıyor. Kendisini hala Türkiye’nin tek hakimi sanıyor.

Seçimlerde, 400 milletvekili istediği partisi sallantıya girip, tek başına iktidarı kaybedince birkaç gün aradan sonra yine de hız kesmedi. Mini mitinglerine, günlük konferanslarına bu kez “iftar yemekleri” adı altında devam ediyor.

Böyle daha iyi. Hem bol bol konuşmaya devam ediyor. Televizyonlar  nasılsa emrinde. Hem de bol bol yiyor. Sürekli yiyor.

Ancak bu yeni dönemde işler o kadar kolay değil.

İktidar çoğunluğunu, tek başına iktidar olmayı kaybedince ailecek bulaştığı yolsuzlukların, hukuksuzlukların ve bunların yanında savaş suçu gibi yakın tehlikelerin çemberi daralttığını hissediyor. Son bir hamle ile bu korku çemberinin dışına çıkmak istiyor. ”Romayı yakmayı” bile göze alarak.

Bunun için de bulduğu en pratik yol, ülkeyi güneyden savaşa sokmak.

Zaten Suriye politikasında Türkiye’yi Ortadoğu bataklığına sokmuştu. Bir ayağımız savaşın içindeydi.

Ama bu kez yeni bir durum çıktı ortaya.

Güney’de bir yıldan beri sınır komşumuz olan İŞİD zorda, çok sıkıntıda. Ona yardım elini uzatmak, sıkıntıdan kurtarmak gerekiyor. Ne de olsa dindar nesil. Bizim iktidarın din kardeşi.

ABD öncülüğündeki uluslar arası gücün de desteğiyle silahlı PYD güçleri, İŞİD’i bölgenin önemli  bir bölümünden söküp attı.

Bu gelişme, İŞİD’in bu yenilgisi bizim “başkanı” çok üzdü.

Kendisi zaten genel seçimlerde çok güç kaybetmişti. Şimdi bir de yedirdiği, içirdiği, silahla donattığı İŞİD’in kaybetmesine çok üzüldü. Artık dayanamadı. kızılay’ın iftar yemeğinde patladı; “bölgenin demokrafisini değiştirme operasyonuna göz yummayacağız. Bölgede sınır hakimiyetine izin verilemez.”

İŞİD bir yıldan beri bölgenin demokrafisini değiştirmişti. Buraya yerleşmiş, sınır komşumuz olmuştu. Bölgede sınır hakimiyeti kurmuştu. Yerli halk kovulmuştu, pek çoğu öldürülmüştü. Bundan rahatsızlık duymadın. Buna izin verdin. Hiç ses çıkarmadın.

O sizden değil mi? 

İŞİD buradan kovulunca,”bu operasyona izin vermem” açıklaması geldi. Aynı cümleler pazartesi günü toplanan Milli Güvenlik Kurulu’nun bildirisinde yer aldı.

İŞİD oraya yerleşince sorun yok, kovulunca demografik yapı değişiyor. İzin verilmezmiş. Haydiin savaşa. Haydiin ordular, Suriye’ye.

Gazetelerdeki fotoğraflara bakar mısınız?

Sınırımızda, Karkamış’ın karşısındaki Cerablus’u elinde tutan silahlı İşid askerleri, Türk askerinin bulunduğu nöbet kulübesinin 20 metre ötesinde iş makinalarıyla çukur kazıp mayın döşüyorlar, hendekler kazıyorlar. Siyah İŞİD bayrağı ve Türk bayrağı 30 metre arayla yan yana dalgalanıyor.

Bu sınır komşuluğundan, beraberlikten, dayanışmadan, yan yana olmaktan RTE rahatsızlık duymuyor. Biraz daha ileri bölümde bunlar kovulunca rahatsız oluyor, savaş istiyor.

Suriye’de silahlı eylemlerde yakalanan İŞİD’cilerin üzerinde Türkiye’nin verdiği  kimlikler çıkıyor.

Buna son örnek, TBMM’de de gündeme getirildi. Suriye’nin Kobani kentinde geçen hafta bombalı araçla intihar saldırısı düzenleyen İŞİD militanlarından birinin (Telabyad doğumlu Ahmet Hasan) üzerinde Akçakale Kaymakamlığı tarafından verilen AFAD kimlik kartı çıktı. Bu konuyu kimlik kartının fotokopileriyle HDP Urfa milletvekili İbrahim Ayhan soru önergesiyle TBMM’de gündeme getirdi.  

Olaylar, süreç böylesine tehlikeli bir aşamaya gelmiş ama bizimki hala kendisini, iktidarını, tek adam yönetimini kurtarma derdinde, Suriye’ye savaş ilan etme planları yapıyor.

Suriye’ye girmek istiyor. İŞİD ile el ele, omuz omuza.