"AYM 1750 sayılı yasanın YÖK’le ilgili maddelerini 27 Mayıs Anayasası’na aykırı bularak 25 Şubat 1975 tarihinde iptal edince, YÖK işlerlik kazanmamıştır."
YÖK öncesinin 35 yılı, Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel zamanında (1938-1946) çıkarılan ve hazırlanması birkaç yıl süren 13 Haziran 1946 tarih ve 4936 sayılı Üniversite Kanunu’nun kabul edilmesinden 1981’de 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun çıkarılmasına kadar geçen süredir. 4936 sayılı yasa CHP’nin tek partili iktidarında hazırlanıp kabul edilmiş ve çok partili yıllarda da uygulanmıştır. H. A. Yücel, bu yasa mecliste görüşülürken, “Ana prensip, üniversitelerin özerk olmasıdır, üniversitelerin otonomisidir. Bu özerklik yönetimde, öğretimde ve mali alanlardadır. Üniversitelerin özerkliği bir oluşun, erginliğin ifadesi olduğu vakit kıymetlidir. ... Bilimin hürriyet isteyişi bir bedahettir”1 demiştir. Ancak 1946 seçimi sonrasında kurulan hükümetlerin çoğu bu yasayı-üniversitelerin özerkleşmesini-benimseyememişlerdir.
II. Dünya Savaşı, 1940’larda ülkemizde ırkçıları/ faşistleri/ komünist düşmanlığını harekete getirmiştir. Örneğin Nihal Atsız, Sabahattin Ali ve ırkçılık aleyhine yazılar yazan P. N. Boratav gibi kişileri komünistlikle ve H. A. Yücel’i de onları korumakla suçlamıştır. Bu tür suçlama furyasına kendini kaptıran Ankara Üniversitesi Senatosu, 9 Ocak 1948 günü Niyazi Berkes, Behice Boran ve P. N. Boratav’ın meslekten çıkarılmasına karar vermiştir. Danıştay 4936 sayılı yasa nedeniyle bu kararı iptal etmiştir. Boratav’ın Almanya’da öğrenim gördüğü sırada takıştığı eğitim ataşesi ve 1946 seçimlerinden sonra eğitim bakanlığına getirilen R. Şemsettin Sirer, bu kişiler hakkında soruşturma açılması için konuyu Üniversitelerarası Kurul’a (ÜAK) taşımıştır. 4936 sayılı yasa ile kurulmuş olup rektörler, dekanlar ve senatoların seçtiği birer üyeden oluşan ÜAK, R. Ş. Sirer ile başbakan Hasan Saka’nın tüm dayatmalarına karşın, bu kişiler hakkında soruşturma açılmasını kabul etmemiştir.2 Ancak CHP’nin çoğunlukta olduğu mecliste Demokrat Parti’nin (DP) de desteğiyle çıkarılan 6 Temmuz 1948 tarih ve 5239 sayılı ‘AÜ Kadroları Kanunu’ ile kadroları iptal edilen bu akademisyenler üniversiteden uzaklaştırılmışlardır.
DP de, 1953’te çıkarılan bir yasayla, “siyasal yayınlarda ve beyanda bulunan öğretim elemanlarına” meslekten çıkarma cezası getirilmiştir. 1954’te, 25 hizmet yılını tamamlayan akademisyenlere, kurumlarınca uygun -görüldüğünde zorunlu emeklilik koşulu getirilmiş ve bakanlığa, senatonun görüşünü alarak akademisyenleri üniversiteden uzaklaştırma yetkisi verilmiştir. Sonunda da A. Menderes, öğretim üyelerine “Kara cüppeliler” demeye başlamıştır. DP Anayasa’ya aykırı olarak 27 Nisan 1960 tarih ve 7468 sayılı yasayla DP’li milletvekillerinden oluşan ve yargılama TBMM Tahkikat Encümeni’ni kurunca, İÜ Rektörü Ord. Prof. Dr. Sıddık Sami Onar, 28 Nisan 1960 günü bu yasaya karşı çıkmıştır. Polisin rektörü yerlerde süründürmesi üzerine öğrenciler olayı protesto edince üniversitede öğrenime ara verilmiştir. Öğrenci olayları Ankara’ya sıçramış, 29 Nisan 1960 günü AÜ Tıp Fakültesi öğrencileri toplandıklarında atlı polisler öğrencilerin üzerine yürümeye kalkışınca, rektör Prof. Dr. Nusret Karasu, “Beni ezmeden bu bahçeye giremezsiniz. Ben öğrencilerimi sizin atlarınızın nalları altında bırakmam”3 demiştir.
27 Mayıs 1960 devrimini gerçekleştiren Milli Birlik Komitesi (MBK), ihbarlar üzerine, 28 Ekim 1960 tarih ve 114 sayılı kararıyla, 147 öğretim üyesini üniversitelerden uzaklaştırmıştır. Sonrasında öğrenci kuruluşları Cumhuriyet Bayramı törenlerine katılmamış, Ankara, Ege, İstanbul, İstanbul Teknik ve Ortadoğu üniversitesi rektörleri istifa etmiştir4 (Mutlu, 1997: 95). MBK, 115 sayılı kararıyla da, 4396 sayılı yasada var olan, ordinaryüs profesör unvanını kaldırmıştır. Devrimi yapanların hazırlattığı ve 9 Temmuz 1961 günü yapılan halk oylamasıyla kabul edilen 27 Mayıs Anayasası’na, “…Üniversiteler, bilimsel ve idarî özerkliğe sahip kamu tüzel kişileridir. … Üniversite organları, öğretim üyeleri ve yardımcıları, Üniversite dışındaki makamlarca, her ne suretle olursa olsun, görevlerinden uzaklaştırılamazlar” gibi ifadeleri içeren 120. madde eklenmiştir.
15 Ekim 1961 genel seçimleri sonrasında İsmet İnönü başkanlığında kurulan koalisyon hükümeti, 18 Nisan 1962 tarih ve 43 sayılı yasayla 147’ler eski görevlerine geri dönmelerini sağlamıştır. 1965-12 Mart 1971 tarihleri arasında Süleyman Demirel’in Adalet Partisi’nin (AP) iktidarı zamanında;
- Üniversite gençliğinin piyasacı ve gerici S. Demirel iktidarı ile ABD karşıtı gösterileri ve örneğin “Kültür emperyalizmine paydos. İşçi ve köylü çocukları üniversiteye. ... Boğaz köprüsü değil üniversite istiyoruz. Tüccar profesörlere paydos”5 gibi söylemleri yaygınlaşmıştır.
- İçişleri bakanı Faruk Sükan, “İti (karşıt öğrencileri) kurda (ülkücülere) kırdıracağız” demiştir. Örneğin faşistler/gericiler, İstanbul’a gelen ABD 6. Filosuna karşı 16 Şubat 1969’da Taksim’de gösteri yapanlara polis himayesinde saldırıp tarihe ‘Kanlı Pazar’ olarak geçen olayı gerçekleştirmişlerdir.
- Genelkurmay başkanlığından Cumhurbaşkanı yapılan Cevdet Sunay da, “Memleketin geleceği bunlara (ABD karşıtı gençlere) teslim edilemez. On yıl sonra bunlar işbaşına geçecekler, Ülkeyi perişan ederler... bunlara güvenemeyiz. Onun için laik okullara karşı imam hatip okullarını alternatif olarak düşünüyoruz. Devletin kilit mevkilerine bu okul mezunlarını yerleştireceğiz”6 demiştir (Erdost, 2003: 250-251).
- 1960 sonlarında S. Demirel’in bir kardeşinin özel Yükseliş Kolejini açmasından sonra, özel yüksekokul furyası başlamıştır. Anayasa Mahkemesi (AYM) 12 Ocak 1970 günü 27 Mayıs Anayasası’nın 120. maddesine aykırı bularak özel yüksekokulları iptal etmiştir. Bu karar sonrasında Heybeliada Ruhban Okulu/ Rum Ortodoks Ruhban Okulu ilgili vakıf tarafından kapatılmıştır. Amerikalıların 1863’te kurduğu Robert Kolejinin yüksek kısmı ise ilgili mütevelli heyeti tarafından devlete bağışlanmış Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) adını almıştır.
ODTÜ öğrencileri, 15-16 Haziran 1970’de gerçekleştirilen DİSK’in büyük yürüyüşüne destek vermek amacıyla 2 gün dersleri boykot etmiştir. S. Demirel iktidarının baskısı üzerine rektör vekili Prof. Dr. Erdal İnönü istifa etmişse de, ODTÜ mütevelli heyeti, 4 Eylül’de E. İnönü’yü rektörlüğe getirmiştir. 7 Ocak 1971 günü E. İnönü’nün evine dinamit atılmıştır.7 8 Ocak’ta ODTÜ öğretim üyeleri, “Üniversitelere saldırılar düzenleyerek cinayet işleyen güdümlü güçleri vatansever sayan ve katillere arka çıkan zihniyetin şiddetle karşısındayız. Üniversitelerdeki geniş öğrenci kitlesinin ilerici olduğuna ve direnişçilerin amacının kolay ders geçme amacında olmadığına inanıyor, haklı isteklerinde onları destekliyoruz”8 diyerek olayı protesto etmişlerdir.
Daha sonra kaçırılan Amerikalıların ODTÜ’de saklandığı söylentileri yayılmıştır. Bu söylentinin doğru olmadığı anlaşılmışsa da, üniversiteye gelen jandarmanın aşırı sert davranması üzerine E. İnönü 9 Mart 1971 günü rektörlükten istifa etmiştir.
Silahlı kuvvetler, 12 Mart 1971 günü Cumhurbaşkanı’na bir muhtıra verince S. Demirel istifa etmiş, Nihat Erim9, AP’nin ve bir kısım CHP’linin desteklediği bir hükümet kurmuştur. N. Erim zamanında;
- 1971 Nisan ve Mayıs aylarında Balyoz Hareketi denen bir uygulamayla ülkenin pek çok solcu aydınlarıyla Muammer Aksoy, Mümtaz Sosyal, Bahri Savcı ve İsmail Beşikçi gibi akademisyenler tutuklanmıştır.
- 20 Eylül 1971 tarih ve 1488 sayılı yasayla, 27 Mayıs 120. maddesindeki “Üniversiteler, bilimsel ve idarî özerkliğe sahip kamu tüzel kişileridir” ifadesi “Üniversiteler, özerkliğe sahip kamu tüzel kişileridir” şeklinde değiştirilmiştir. Bu maddeye, “Üniversitelerle onlara bağlı fakülte, kurum ve kuruluşlarda öğrenim ve öğretim hürriyetlerinin tehlikeye düşmesi ve bu tehlikenin üniversite organlarınca giderilmemesi halinde Bakanlar Kurulu, ilgili üniversitelerin veya bu üniversiteye bağlı fakülte, kurum ve kuruluşların idaresine el koyar ve bu kararını hemen Türkiye Büyük Millet Meclisi Birleşik Toplantısının onamasına sunar” ifadesi eklenmiştir.
- 9 Ekim 1971 tarihinde hukuku katleden bir olay yaşanmış, ülkenin bağımsızlığı ve 27 Mayıs Anayasası’nın uygulanması için eylem yapan öğrenci liderinden Deniz Geçmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan, Anayasa’yı devirmek suçuyla idam cezasına çarptırılmıştır.
- Bu idam cezasının uygulanmaması için üç yabancıyı kaçıran öğrenci liderlerinden Mahir Çayan ve arkadaşları, sığındıkları köy evinde, teslim olmaları beklenmeden 26 Mart 1972’de öldürülmüşlerdir. Üç gencin idam cezası “Üç sizden üç bizden (A. Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan)” söylemiyle mecliste onaylanınca, bu üç genç 6 Mayıs 1972’de de idam edilmişlerdir.
AP’lilerin çoğunlukta olduğu mecliste, Naim Talu koalisyon hükümeti zamanında 4936 sayılı yasa yerine, 20 Haziran 1973 tarih ve 1750 sayılı Üniversiteler Kanunu’nu kabul edilmiştir. Bu yasayla “…. yükseköğretim alanına yön vermek amacı ile gerekli inceleme, araştırma ve değerlendirmeleri yapmak, yükseköğretim kurumlan arasında koordinasyonu sağlamak, uygulamaları izleyerek yetkili makam ve mercilere önerilerde bulunmakla görevli bir kurul” olarak YÖK oluşturulmuştur. “YÖK, Millî Eğitim Bakanının başkanlığında, her üniversitenin yetkili organınca profesörler arasından 2 yıl için seçilecek birer temsilci ile kuruldaki üniversite temsilcileri sayısı kadar aynı süre ile Millî Eğitim Bakanının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca atanacak üyelerden” (m.5) oluşturulmuştur. AYM 1750 sayılı yasanın YÖK’le ilgili maddelerini 27 Mayıs Anayasası’na aykırı bularak 25 Şubat 1975 tarihinde iptal edince, YÖK işlerlik kazanmamıştır.
S. Demirel’in N. Erbakan ve A. Türkeş ile birlikte 1975’te I. Milli Cephe (MC) hükümetini kurmasından sonra, MHP’ye yakın duran Prof. Dr. Hasan Tan ODTÜ rektörlüğüne getirilmiştir. ODTÜ öğretim üyesi Prof. Dr. Cahit Arf durumu şöyle değerlendirmiştir: “ODTÜ iddia edildiği gibi bir anarşi yuvası değildir. Bir yanda 10.000 öğrenci ve 800 öğretim üyesi diğer yanda rektör ve mütevelli heyeti. Gayretleri komandoların ODTÜ’ye yerleştirilmesi ama nedense ODTÜ’de komando bulunmuyor.”10
1975-1980 yılları arasında, sonu ölümle sonuçlanan sağ-sol kavgası, Maraş ve Çorum’daki gibi katliamlar tavan yapmıştır. Bu yıllarda yükseköğretimde yaşanan öğrenci ve akademisyen katliamları şöyle özetlenebilir:
- 16 Mart 1978’de, İÜ’nün önünde 7 solcu öğrenci, üzerlerine atılan bombanın patlamasıyla;
- 11 Temmuz 1978, Hacettepe Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü öğretim üyelerinden ve Tüm Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı olan Doç. Dr. Bedrettin Cömert;
- 20 Ekim 1978’de, İTÜ Elektrik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bedri Karafakioğlu;
- 8 Aralık 1978’de, Karadeniz Teknik Üniversitesi öğretim üyelerinden ve 1977 seçimlerinde TİP milletvekili adayı olan Doç. Dr. Necdet Bulut;
- 11 Eylül 1979’de, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Fikret Ünsal;
- 16 Kasım 1979’da, TÖS kurucusu, İstanbul TÖB-DER başkanı ve TKP üyesi Talip Öztürk;
- 20 Kasım 1979’ da, İÜ Siyasal Bilimler Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Ümit Doğanay;
- 7 Aralık 1979’da, İÜ Sosyoloji Bölümü üyesi Prof. Dr. Orhan Cavit Tütengil sağcılar tarafından ve
- 19 Temmuz 1980’de de Nihat Erim solcular tarafından öldürülmüştür.
Bu yıllarla ilgili olarak, “Sağ ve sol arasındaki mücadele eşit bir mücadele değildi. 1974-1977 yıllarındaki ‘milliyetçi Cephe’ hükümetleri zamanında, polis ve güvenlik güçleri, Türkeş’in MHP’sine tahsis edilmişti”11 değerlendirmesi yapılmıştır.
Bu arada CHP iktidarında (5 Ocak 1978-12 Kasım 1979) eğitim bakanı Necdet Uğur zamanında hazırlanan bir yasa taslağı, üniversiteler tarafından kabul görmemiştir.
- 1. Kültür Bakanlığı (1993). Milli eğitimle ilgili söylev ve demeçler: Hasan- Ali Yücel, Kültür Bakanlığı yayınları /1573, s. 320.
- 2. M. Çetik (1998). Üniversitede cadı kazanı: 1948 DTCF tasfiyesi ve Pertev Naili Boratav’ın müdafaası, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, s. 3-30.
- 3. T. Hatipoğlu (2007). Karikatür üniversite, Selvi Yayınevi s. 62.
- 4. Mutlu, L. (1997). Eğitim düşünceleri: Dünyada ve Türkiye’de yükseköğretim, Ana Yayıncılık, s. 95.
- 5. S. Onat (der.) (1968). Üniversite olayları ve Demirel, Sega Yayınları, s. 33-40.
- 6. M. İ. Erdost (2003). Türkiye’nin Kararan Fotoğrafları. Onur Yayınları, s. 250-251.
- 7. İ. Tekeli (2010). Türkiye’de yükseköğretim ve YÖK’ün tarihi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, s. 23.
- 8. T. Hatipoğlu (2015). Üniversite üzerine dertleşi, Selvi Yayınevi, s. 270-271.
- 9. CHP milletvekili olarak mecliste, “Düşünülmelidir ki, geri kalmış bir ülke olan 1968 Türkiye’sinde en üst bilim kuruluşu olan üniversitelerimiz, toplumsal gelişimde baş görevleri olduğu mecburiyetini duymalıdırlar. Görev sorumluluğunu duyan üniversiteli gençler, bugünkü bozuk düzen içinde, halka dönük eğitim reformu istemektedirler” (S. Onat (der.) (1968). Üniversite olayları ve Demirel, Sega Yayınları, s. 79) diyen bir akademisyendir!
- 10. İ. Tekeli, 2020, s. 35.
- 11. E. J. Zürcher (2004). E. J. (2004). Modernleşen Türkiye’nin tarihi, İletişim Yayınları, s. 380.