'Ama yanıtların ayrıntılarını hesaplamak; çözümleri tartışmak, ortaklaşa bulmak zorundayız. Sol muhalefetin öncülüğü burada da belirleyici olabilir.'

Kur korumalı mevduat: Bir seçim programı mı?

Eylül-Aralık 2021’in zincirleme faiz indirimleri, beklenen sonucu ağırlaştırarak verdi: Türkiye, son üç yılın en sert döviz krizi ile karşılaştı. Enflasyon da dört nala hızlandı.

KKM ve seçim takvimi

Saray’da birileri algıladı ki faiz takıntısı sürdükçe seçim kazanılamaz… Çözüm, Kur Korumalı Mevduat (KKM)  oldu. Bazı eklentilerle bütünleşen bu düzenleme sadece kısa dönem için tasarlandı. Seçim takvimi ile sınırlıdır; “atı alıp Üsküdar’ı geçinceye” kadar…

KKM, bütünlükten, tutarlılıktan yoksundur.  Tek anlamlı tartışma, “Saray’ın beklentilerini karşılayacak mı?” sorusu ile ilgilidir. Yanıt, KKM düzenlemesinin kısa dönemli ekonomik sonuçlarına ve muhalefete bağlıdır.

Aralık 2021 döviz krizinin, asgari ücret ve memur-emekli aylık artışlarını hızla eriten sert bir enflasyonla bütünleşmesi, “anlık” sonuçlardır. Bunlara bakan muhalif çevreler, iyimser bir rehavete sürüklendi Saray’ın bu ortamda seçim kazanamayacağı düşünüldü.

“Anlık” sonuçları kısa döneme yayarsak, bu iyimserlik aşınabilir.  Bazı yazılarımda bu olasılığı inceledim. KKM ve uzantıları sermaye çevrelerini hoşnut kılacak bir “istikrar” durumuna yol açabilir. Bu olasılık ciddiye alınmalı, koşulları, süresi, yansımaları incelenmelidir.

Bugün bu doğrultuda biri dışardan, biri içerden iki yoruma göz atmak istiyorum. KKM düzenlemesini eleştiren; kısa dönemli bir istikrarı da dikkate alan değerlendirmeler…

Fitch kredi puanını düşürürken…

Fitch Türkiye’nin “belalısı” olan kredi derecelendirme kuruluşlarından biridir. 11 Şubat 2022’de ülkemizin puanını “BB-”den “B+”ya düşürdü.

Ne var ki, bu tatsız kararı açıklayan rapor, Saray’ı hoşnut kılacak tespit ve öngörüler de içeriyor. KKM uygulamasına ilişkin olumlu tespitlerle başlayalım:

“KKM düzenlemesi son haftalarda döviz kuru çalkantılarını hafifletmiş, lira mevduatında kısmî artışlara, dolarlaşmanın biraz gerilemesine yol açmıştır. Döviz kurunda istikrarı destekleyecek, dolayısıyla enflasyonist baskıları hafifletecektir.  Bankalarda kısa vadeli perspektifleri düzeltecek, riskleri yatıştıracak, sermaye oranları üzerindeki baskıyı dindirecektir.”

Fitch’in kısa vadeli öngörülerine de bakalım: 2022’de altın dahil brüt rezervler 118 milyar dolara çıkacak; cari açık GSYH’nin %1,7’sine inecektir. (2021 sonunda toplam rezervler 112 milyar dolar, cari açık oranı %1,9’dur.) Büyüme öngörüleri ise Fitch’e göre 2021’de %11, bu yıl %3,2’dir.

Daha ne olsun? Bu tespit ve öngörüler bu yıl gerçekleşirse sermaye çevreleri rahatlar; Saray da ekonomik bir zafer kampanyası içinde seçime gidebilir.

Fitch Türkiye’nin puanını niçin kırdı? Orta dönemli risklere dikkat çekmek istediği için… Kısa dönemin ötesine dönük tespitlerini, öngörülerini aktaralım:

“Fazlasıyla negatif politika faizleri ve genişletici politika önlemleri enflasyonu yüksek düzeylere yerleştirecek; güven algılamaları bozulacak; uluslararası rezervler üzerindeki baskılar artacaktır.  2023 seçimleri arifesinde para politikasında istikrarı daha da fazla bozucu gevşeme olasılığı yüksektir. Merkez bankasının politika faizini yükseltmesi siyasal nedenlerle sınırlanacaktır.”

Fitch, Saray’ın yeni politika yönelişinin orta dönemde “makro-ekonomik ve finansal istikrar risklerini anlamlı boyutlarda hafifletmeyeceğini” bekliyor. Genişleyici politikalar enflasyonu yüksek düzeylere yerleştirecektir: 2022 sonunda %41, 2023’te %28….

Enflasyonun kalıcı olarak aşağı çekilmesi için (başta politika faizi olmak üzere) talep kısıcı önlemler gerekecektir.  Bu seçenekten kaçma eğilimi, sermaye kontrollerine yol açabilir. Fitch, geçmiş uygulamalardan örnek vererek yatırımcıları uyarıyor. Ama bu risklerin hiçbiri yakın gelecekle ilgili değildir.

Örtülü bir döviz kuru hedeflemesi: Bazı avantajlar

AKP öncesinde TCMB’de de görev yapmış meslektaşımız Fatih Özatay, Dünya gazetesinde KKM düzenlemesini değerlendiren üç önemli yazı yayımladı (10, 15 ve 17 Şubat 2022).

İlk iki yazıda bu yeni modeli, “örtük sabitimsi döviz kuru rejimi” olarak adlandırıyor. Türkiye’de Şubat 2001’e kadar uygulanan IMF programında izlenen döviz kuru hedeflemesi ile benzerlikleri hatırlatıyor; önemli eksikliklerini de vurguluyor. Özatay’a göre parasal ve malî disiplin araçları içermediği, TCMB rezervleri yetersiz olduğu ve Türkiye’nin risk (CDS) primi yüksek olduğu için KKM düzenlemesi orta dönemde sürdürülemez.

Bence KKM düzenlemesini açıkça “döviz kuru hedeflemesi” olarak adlandırmak daha doğrudur. Özatay’ın sözünü ettiği örnek dışında Türkiye’de iki kere daha uygulandı.

Birincisi sermaye hareketlerinin denetlendiği 1980’li yıllarda Turgut Özal tarafından “gerçekçi kur, reel faiz” sloganı ile… TL’nin reel devalüasyonu ve tasarruflara pozitif faiz hedeflenmişti. İkincisi, sermaye hareketlerinin serbestleştiği 1990’lı yıllarda uygulandı. Döviz fiyatları (kabaca) enflasyona endekslenerek sabit reel kur hedeflendi. Faizler ise, esas olarak serbest (bankalara) bırakıldı.

Üçüncü yazısında Özatay, bugünkü “eksik” biçiminde dahi KKM düzenlemesinin “bazı avantajlar” taşıdığına işaret ediyor: İstikrar kazanan döviz kurunun enflasyonu aşağı çektiği, uluslararası risk priminin de düştüğü “olumlu bir senaryo” mümkündür. Yabancıların TL portföylerinden çıkmış olması, 12 aylık dış borç yükümlülüklerinin “sürdürülebilir” düzeyi ve ihracat artışları şimdilik olumlu işaretlerdir.

Özatay’ın bu tespitleri, Fitch’in kısa dönem öngörüleri ile tutarlıdır. Bu yazının başında vurguladığım “kısa dönemde sermaye çevrelerini hoşnut kılacak bir istikrar algılaması” ile de uyumludur. Kısacası, “Saray’ın seçim takvimi” için uygun ortamı betimlemektedir.

Ne var ki, Özatay’ın betimlediği “olumlu ortam”ın sürdürülmesi, orta döneme taşınması için kredi pompalamasından, TCMB’nin yeni faiz indirimlerinden kaçınılması, bütçe disiplininin korunması, “heterodoks”” sapmalardan uzak durulması gerekiyor.

Bu uyarılar orta dönem ile ilgilidir. Özatay’ın ilk işaretlerini açıkladığı “olumlu senaryo” yıl sonuna kadar sürebilirse, “Saray’ın seçim takvimi” için yeterlidir.

Sınıfsal muhalefet gerekiyor

KKM düzenlemesi ile ilgili önceki tespitlerimi, Fitch’in ve Özatay’ın öngörüleri ile destekledim. Bu program kısa dönemde sermaye çevrelerinde bir istikrar anlayışı yaratabilecektir. Seçim takvimi o zaman işletilecektir. Saray, sermayenin istikrar algılamasını seçmen kitlelerine taşımaya çalışacaktır. Muhalefet önleyemezse “atı alan Üsküdar’ı geçebilir.”

KKM düzenlemesi iktidarı korumak için kullanıldığında nasıl etkisiz kılınabilir? Yaşanan toplumsal bunalımın “mağdurlarına”, yani doğrudan halk sınıflarına dayanılarak; “mağduriyetlerin sınıfsal kaynağı” onlara açıklanarak…

“Mağdurlar” kim? Yanıtı doğrudan doğruya o insanlar vermeye başladı. Fabrikalar, işyerleri işgal edildi; işçiler patron villasına, emekliler, hekimler meclise yürüdü; topluca elektrik faturaları yakıldı; insanlar gözaltına alındı.

Fitch’in 2021 büyüme öngörüsü %11’dir. Türkiye ekonomisi son beş yılda salgına ve döviz krizlerine rağmen   yıllık yüzde 4’lük bir ortalama ile büyümüş olacaktır. Bu tempoda bir büyümeye refakat eden mutlak yoksullaşma, gelirleri aşan enflasyon, işsizlik, istihdamdan kopma, ücret payındaki erime, diplomalı işsizler nasıl açıklanabilir?

Yanıt açıktır: Emekçilerin sömürü oranı benzeri görülmemiş boyutlarda arttığı için... Ek sorular da deşilecektir: Millî gelirdeki birikimli artışlar hangi sınıflara, katmanlara, şirketlere, patronlara gitti? Nasıl? Sorumluları kimdir? Nasıl telafi edilebilir? Nasıl hesap sorulabilir?

Bunları sıradan insanlar kendiliğinden bir araya gelerek sormaya başladı. Bu sorular ve benzerleri, tek tek işyerlerine, evlere, sokaklara, meydanlara, sandıklara taşınırsa Saray’ın “Üsküdar’ı geçme” tasarımı önlenir.

Ama yanıtların ayrıntılarını hesaplamak; çözümleri tartışmak, ortaklaşa bulmak zorundayız. Sol muhalefetin öncülüğü burada da belirleyici olabilir.

Not: Bu yazı Sol Haber’e verilirken Rusya’nın Donbas’taki askerî harekâtı başladı. Türkiye ekonomisi üzerindeki olası sonuçlar yazıda dikkate alınmamıştır.