Piyasacı bir anlayış olan girişimcilik ve/ya da rekabetçilik, kişileri toplumsallıktan uzaklaştırıp bencilleştirebilmekte ve hatta bir muhterise dönüştürebilmektedir.

AKP’li yıllarda eğitim (I)!

AKP, 3 Kasım 2021 tarihi itibarıyla 19 yıldır iktidardadır. 19 yılın sonunda toplum, ekonomiden sağlığa, cinsel istismardan yurtta barış-dünyada barış konusuna kadar hemen her konuda bunalmış durumdadır. Toplumun bunaldığı konulardan biri, eğitim alanında dayatılan piyasacı ve gerici dönüşümlerdir. 

Eğitimin Piyasalaşması

AKP, eğitimi dört değişik yoldan piyasalaştırmaktadır: 

1) Veliler, eğitim hizmetlerinden yararlanabilmek için her yıl daha fazla para ödemek zorunda bırakılmaktadır. 

AKP’nin 2003 başlarında açıkladığı Acil Eylem Planındaki hedeflerden biri, ‘özel sektörün eğitim alanında yatırım yapmasını desteklemekti.’ AKP, açıkladığı diğer hedeflere ulaşamasa da, bu hedefine ulaşmış sayılır. AKP, 2003 Haziran ayında, sınavla öğrenci almayan ve genelde Fetöcü özel okullara, sınavla seçeceği 10 bin yoksul çocuğu göndermeye kalkışmıştır. Bakanlığın bu yöndeki tüm girişimleri Cumhurbaşkanı A. N. Sezer ve zamanın Danıştay’ı tarafından engellenmiştir. AKP’nin, öncelikle Fetöcü kuruluşlar olmak üzere, gerici kuruluşlara sağladığı desteğin haddi hesabı yoktur. Son günlerde Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) ile ilgili olarak ortaya çıkan gerçekler, desteğin hangi boyutlarda olduğunun bir göstergesidir. 2014 yılında çıkardığı yasayla kapatılan dershanelerin ‘temel lise’ dediği liselere dönüşmesine izin vermiştir. Devlet okullarında okuyanlardan ‘katkı payı’ gibi çeşitli adlarla topladığı parayı artırırken, özel okul öğrencilerine parasal destek vermeye başlamıştır. Vakıf üniversitelerine benzeri devlet üniversitesi bütçesinin yüzde 45’i kadar bir meblağın genel bütçeden aktarılmasıyla ilgili yasa maddesindeki 45 limitini kaldırmıştır 

2012’de çıkardığı 4+4+4 yasasıyla eğitimde gerici dönüşümler sağlayıp liseye geçişte sınırlı sayıda belirlediği ve nitelikli dediği liseleri kazanamayanların çoğunu imam hatiplerle meslek liselerine ya da açık liseye gitmek zorunda bırakarak özel okul talebini de artırmıştır. AKP iktidarında, genelde yüksek bedeller ödeyebilenlerin yararlandığı ilk ve ortaöğretim düzeyindeki özel okul sayıları 4+4+4 yasasının kabulünden sonra hızla artmıştır (Çizelge 1). AKP’nin ilk 9 yılında 956’dan 1.816’ya çıkan özel okul sayısı 4+4+4 yasa sonrasındaki 9 yılda ise 13.501’e çıkmıştır. AKP iktidarında vakıf üniversiteleri sayısı da 3 kat artmıştır. Bu arada devlet okullarının tamir ve onarım işleri de giderek velilerin üstüne bırakılmıştır. 

Çizelge 1. AKP Döneminde Özel Okul ve Dershanelerdeki Sayısal Gelişim

  Kaynak: İlk iki satır için OkçabolR. Okçabol (2013). AKP iktidarında eğitim. Ankara: Ütopya Yayınevi.  ve son satır için MEBhttp://sgb.meb.gov.tr/www/icerik_goruntule.php?KNO=424 ve YÖKhttps://istatistik.yok.gov.. 

2) Eğitim-öğretim süreçlerinde, öğrencilere piyasacı tutum ve davranışların kazandırılmasına çalışılmaktadır.  

AKP, Avrupa Birliği’ni (AB) dünyanın ekonomik gücü haline getirmek amacıyla başlatılan ve Türkiye’nin de 2000’li yıllarda katıldığı Bologna Sürecini, daha önceki iktidar gibi sorgusuz-sualsiz benimsemiştir. Bu süreçle ilgili piyasacı gelişmeleri de sorgusuz-sualsiz uygulamaya başlamıştır. 

AKP 2005 yılında, Prof. Dr. Ziya Selçuk’un Talim ve Terbiye Kurulu başkanlığında, AB’nin dayattığı ilköğretim programını1 uygulamaya koyarken, girişimci öğrenci yetiştirilmesini de hedeflemiştir. Zamanın ilköğretim genel müdürü Prof. Dr. Servet Özdemir’in açıklamasına göre2 girişimci öğrenci, örneğin bir birime sattığı bir bardak patlamış mısırın fiyatını, talep arttığını görür görmez iki birime çıkaracak öğrencidir!  

AKP, 2011 Eylül’ünde çıkardığı 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile milli eğitim bakanlığının teşkilat yapısını ve görevlerini belirleyen 3797 sayılı yasayı iptal edip bakanlığı piyasacı bir anlayışla yeniden yapılandırmıştır. 3797 sayılı yasada yer alan öğrencileri “… insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaş olarak yetiştirmek” amacından vazgeçip 652 sayılı KHK’de, “küresel düzeyde rekabet gücüne sahip ekonomik sistemin gerektirdiği bilgi ve becerilerle donatarak geleceğe hazırlayan eğitim ve öğretim” amacını benimsemiştir.  

3) AKP mesleki eğitimde de piyasacı uygulamalarda bulunmaktadır.

Fırsat verildiğinde değişik alanlarda gelişebilme gizilgücüne sahip öğrenciler, meslek okullarına gitmek zorunda bırakılarak, gelecekleri sanayi sektörünün ucuz işgücü olmakla sınırlanmaktadır. Meslek okulu öğrencilerinin sömürülmesi uygulama derslerinde başlamaktadır. Pandemi sürecinde yüz-yüze eğitime ara verildiğinde, meslek okulu öğrencileri uygulamaya devam etmek zorunda bırakılmışlardır. AKP’li Gaziantep belediye başkanının bastırdığı ilanlarda, lise öğrencilerine, “’Üniversite okuyanlar da işsiz’ denilerek, okuldan ayrılıp mesleki eğitim merkezlerine gitmeleri telkin edilmekte ve öğrencilere aylık 767 TL net maaş verileceği duyurulmaktadır3.” Bu durum piyasacı anlayışın somut bir örneğidir. 

Meslek lisesi öğretim programları öğrencilerine çok sınırlı düzeyde bilişsel ve duyuşsal gelişim olanağı vererek onların yetişkinliklerinde sorgulayan ve irdeleyen kişiler olmasını da engellemektedir. 

Bu arada AKP, mesleki eğitimi işletmelere devrederek, kamusal eğitimden adım adım uzaklaşmaktadır.   

4) Kitap basımı ve ders araçları üretimi gibi bakanlıkça yapılan işler bir bir özel sektöre havale edilmektedir. 

652 sayılı KHK ile bakanlığın Yayımlar Dairesi Başkanlığı ile Eğitim Araçları ve Donatım Dairesi Başkanlığı gibi üretim yapan birimler kapatılıp yerine bu tür gereksinimleri piyasadan karşılayacak Destek Hizmetleri Genel Müdürlüğü kurulmuştur. AKP, 14 Mart 2014 tarihinde çıkardığı dershanelerin kapatılmasıyla ilgili yasada da piyasacı değişiklikler yapmış, örneğin sözleşmeli bürokrat istihdam edilmesini kolaylaştırmıştır.   

AKP, kitap basımı ve ders aletlerini piyasadan sağlamanın dışında, bakanlığın gerçekleştirdiği çalıştay, seminer ve şura toplantıları gibi etkinlikleri, bakanlığa ait mekanlarda değil de yüksek bedeller ödeyerek 5 yıldızlı otellerde yapmaktadır. Örneğin bakanlığın Ankara’da yaklaşık bin kişilik bir şura salonu ile şura üyelerinin kalabileceği öğretmen evleri ve uygulama okullarına ait otelleri mevcuttur. Yine de son yılların şuraları Ankara dışında toplanmaktadır. 

On yıl önce başlatılmış olan Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi FATİH projesiyle özel sektöre milyarlarca lira aktarılmıştır. Üstelik pandemi sürecinde de bu projenin bir işe yaramadığı, yüz binlerce öğrencinin uzaktan eğitime erişememesinden belli olmuştur.

Sonuç

Piyasacı eğitimde yoksul ve dar gelirlilerin nitelikli eğitimden yararlanması güçleşmektedir. Piyasacı bir anlayış olan girişimcilik ve/ya da rekabetçilik, kişileri toplumsallıktan uzaklaştırıp bencilleştirebilmekte ve hatta bir muhterise dönüştürebilmektedir. Muhteris olanın yalan söylemesi ve yolsuzluk yapması gibi ahlak dışı davranışlarda bulunması olasılığı da artmaktadır.   

Not: Eğitimin gericileşmesi haftaya.

[email protected]

  • 1. A. Tezbaşaran (2005). Yeni program ve ölçme değerlendirme. “I. Uluslararası Seminer: Avrupa Birliği Yolunda Yeni Türk Eğitim Sistemi: 24-25 Eylül, Prenses Otel, İstanbul” toplantısında yapılan konuşma.
  • 2. S. Özdemir (2005). Milli eğitimde değişim ve yeni ilköğretim programları. “30 Nisan 2005, Fevziye Mektepleri Vakfı, İstanbul” konferansı.
  • 3. Evrensel gazetesi, 21 Kasım 2021.