Termik santrallerin kârlılığı halk sağlığı pahasına destekleniyor

Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre 2016 yılında 4.2 milyon insan hava kirliliğine bağlı sağlık sorunları nedeniyle zamanından önce öldü.

soL - Zafer Anayurt

CNN Türk yayını ile tartışmaya açılan termik santrallere filtre takmanın yüksek maliyeti konusu, doğal olarak bu filtrelerin takılmamasının gizli maliyetinin ne olduğu sorusunu gündeme getirdi.

Dünya Sağlık Örgütü’nün  verilerine göre 2016 yılında 4.2 milyon insan hava kirliliğine bağlı sağlık sorunları nedeniyle zamanından önce öldü. Hava kirliliğinin uygun seviyeye indirilmesi halinde inme, kalp hastalıkları, akciğer kanseri, astım dahil kronik ve akut solunum hastalıklarından gelen yük azaltılabilecekti. Kuruluşun verilerine göre havadaki PM2.5 (2,5 mikronluk gözle görülemeyecek küçüklükte parçacık madde) kirliliği hastalıkların dünya çapında beşinci sıradaki etkeni.

Türk Toraks Derneği’nin Kasım 2019 tarihli raporunda Sağlık Bakanlığı’nın son yayınladığı verilere göre Türkiye’de gerçekleşen ölümlerin ilk üç nedeni dolaşım sistemi hastalıkları (kardiyovasküler hastalıklar), başta akciğer kanseri olmak üzere maligniteler ve solunum sistemi hastalıkları olduğu belirtildi. Derneğin raporuna göre solunum sistemi hastalıkları 2015-2017 yılları arasında en fazla hastaneye yatış nedeni olan hastalıklar. Toraks Derneği’nin raporunda 2011 yılından 2017 yılına uzanan sürede kişi başına solunum hastalığı ilacı tüketimi %15 oranında artmış olduğu belirtilmekte. Kullanılan ilaçların bedeli olan yaklaşık 2,5 milyar TL doğal olarak CNN’in özenle hazırladığı sunumda yer almıyor. Tüm sağlık problemlerinde mağdurların sağlık sistemine başvurmadığını ve çevresel olumsuzluklar devam ettiği sürece tıbbi müdehalelerin sorunun etkisini tamamıyla ortadan kaldıramayacağını belirtmeye gerek yok.

Toraks Derneği raporuna göre “2018 yılında Türkiye genelinde bulunan her dört istasyondan birisi yeterli düzeyde ölçüm yapmamıştır. Ölçüm yapmayan istasyonların hava kirliliğinin yoğun olduğu bölge ve dönemlerde ölçüm yapmaması dikkat çekicidir”. Aynı raporda ulusal mevzuatımızın bilimsellik dışı ve kabul edilemeyecek kriterlerine göre dahi her üç ilimizden sadece birisinin temiz olarak nitelendirilebildiği dile getirilmekte.

[ Çevre ve Sağlık Bakanlığı Gözünden Durum Güllük Gülistanlık: https://www.havaizleme.gov.tr/Services/AirQuality]

Toraks Derneği, filtresiz faaliyet izninin önceki uzatmalardan sonra iki buçuk yıl daha uzatılmasına izin veren düzenlemenin TBMM’de onaylanmasının öncesinde  raporunun sonuç bölümünde aşağıdaki talebi dile getirmişti:

“Mevcut veriler hava kirliliğinin büyük bir halk sağlığı sorunu olduğunu ortaya koymaktadır. Bu gerçeğe rağmen, yeterli süreler verilmesine rağmen, daha çok kazanç sağlama kamacıyla gerekli çevresel önlemleri almamış santrallere 2022 yılına kadar 'kirletme izni' vermek ölüm ve hastalık anlamına gelmektedir.

Öte yandan 'kirletme izni' verilecek santrallerin üç tanesinin zaten hava kirliliği açısından çok ciddi sorunlar yaşayan Bursa, Manisa ve Yatağan’da olması bu bölgelerdeki mevcut kirliliği fazlasıyla arttıracaktır.

Bu nedenle TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nun 1 Kasım’da yapılan toplantısında kabul edilip Meclis Genel Kurulu’na sunulan ve santrallere 'kirletme izni' veren girişimin iptal edilmesi ve insanların ölümüne ve hastalanmasına yol açan santrallerin gerekli önlemler alınıncaya kadar kapatılması gereklidir.”

Raporun metnine ulaşmak için tıklayınız. 

SERMAYENİN PARMAĞI TERAZİNİN KEFESİNDE

CNN Türk’ün akıllara zarar karşılaştırma görseli, kanalın halkı “bilgilendirirken” kimden bilgi aldığı sorusunu akla getiriyor. Zira santrallerde uygulanabilir filtreleme türleri ve bunların maliyet yapıları oldukça çeşitli. Bu kadar kesin rakamların fiilen mevzuata uyması beklenen işletmecilerde olduğu bile kuşkulu. Karşılaştırmanın temel ekseninin nereden ilham alındığı da yine meraka değer. Halk sağlığına ilişkin dünyada bilimsel kabul görmüş standartlara uyulmasının maliyetini 35.000 konutun ışıksız kalmasına ya da 12.000 metro seferinin yapılamamasına eşitlemek yaklaşımın kaynağını dışavuruyor.

Öncelikle şu anda verilen ek sürenin dördüncü ertelemeyi getirmiş olması anlamlı. Çalışmalara başlamak için verilen 6 aylık sürenin sonunda gerçekte durum değişmeyeceği halde otoritelerce kafa karışıklığı yaratılmaya çalışılıyor. Defalarca ertelenmiş bir yasal zorunluluğun varlığına rağmen bazı işletmecilerin konuyu bugüne kadar (bırakın hayata geçirmek) projelendirmeye bile girişmediği anlaşılmakta. Önemli olan ve esas alınması gereken tarih doğal olarak filtreleme sistemlerinin çalışmaya başlamasının tarihi. O güne kadar faturasını fazlasıyla ödediğimiz, kayıp kaçak maliyetlerini sineye çektiğimiz elektrik enerjisinin üretim kirliliğini de solumaya devam edeceğiz.

Gerçeklikte, işletmecilerin kendi beyanlarından öte güvenilir bir maliyet bilgisine ulaşmak mümkün değil. Gereken sistemlerin kurulum maliyetleri olduğu gibi işletimleri sırasında enerji kullanarak ve bakım gerektirerek operasyonel maliyetler yaratmaları da söz konusu. Öte yandan aynı sistemler üzerinden ek enerji elde etme olanağı da mevcut. Konuyla ilgili tüm erişilebilir bilimsel yazın, kömür santrallerinde hava kirliliği kontrolüyle ilgili maliyetler konusunda somut rakamlar ve yüzdeler vermek konusunda ihtiyatlı davranırken CNN Türk’ün bu konuda tüm rakiplerini ve sektörü geride bırakarak güvenilirliği kuşkulu ancak somut rakamlar sağladığı anlaşılıyor.

Konunun muğlak bırakılması ve sürekli ertelenmesinden zarar gören her zaman olduğu gibi halk.