Yunan basınından manzaralar: NATO’ya kim daha sadık?

Atina-Ankara arasında artan gerilim Türkiye'de olduğu gibi Yunanistan’da da ‘milliyetçi’ bir söylemi ön plana çıkarırken, basında ‘itidal’ çağrıları ve ‘savaş’ naraları birbirini izledi.

Deniz Yaşayan

Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’in ABD Kongresi’nde Türkiye’ye F-16 satışı yapılmaması yönünde çağrı yapması ile başlayan ve AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Benim için artık Miçotakis diye biri yok” sözleriyle devam eden gerilim, Atina’nın sınır ihlali suçlamalarıyla, Ankara’nın ise “Adalar” meselesini gündeme getirmesi ile büyüyor.

Türk basınında iktidar yandaşından düzen muhalifine tüm bu olup bitenler birer “milliyetçilik” yarıştırma fırsatına dönüştürülmüş durumda, ancak ana akım Yunan basınında da durum pek farksız değil. Yunan basını hafta boyunca yayımlanan çeşitli köşe yazılarıyla hem Türkiye’nin NATO'ya sadakatini sorgulayarak kendisinin daha “güvenilir” bir müttefik olduğunu kanıtlamaya çalıştı, hem de “iç cephe” için birlik çağrıları yaparak “her türlü ihtimal” karşısında hazır olduklarını dile getiren hamasi bir tutum sergiledi.

‘Sağlam bir iç cephe şart’

12 Haziran tarihli Kathimerini gazetesinde, Alexis Papaçelas tarafından kaleme alınan "Erdoğan'ın kibri ve kazaları" başlıklı köşe yazısında, “Kimsenin ne ve ne zaman olacağını tahmin edemediği bir tür olayın eşiğindeyiz” uyarısında bulunuldu.

1996’daki Kardak krizinden ders alınması gerektiği vurgulanan yazıda, “Planlanmamış ve önceden kestirilmemiş bir sonuca sürüklenmemeliyiz. Gerginlikten kaçınmak harika bir sanattır. Tek bir yanlış hareket, açıklama veya karar, bizleri sonu gelmeyen eylemler ve karşı tepkiler sarmalına sürükleyebilir” denildi.

Papaçelas, Türkiye’de sıkça tanık olduğumuz “Sağlam bir iç siyasi cephe olmadan çok ileri gidilemez” ifadelerini kullandığı yazısını üç öneriyle bitirdi:

  • Müttefiklerimizin ne yapmayı planladıklarını bilelim.
  • Karşı tarafla bazı temel iletişim kanallarını açık tutalım.
  • Her ihtimale karşı hazırlıklı olalım.

‘Türkiye sadık bir NATO üyesi değil’

Aynı ismin birkaç gün sonra, 15 Haziran'da kaleme aldığı "Değerli müttefik mi dediniz?" başlıklı yazısında ise bu sefer Türkiye’nin NATO'daki konumunu tartıştı.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in Türkiye’yi “değerli bir müttefik” olarak tanımlamasını eleştiren Papaçelas, “Türkiye açıkçası kritik bir jeopolitik kavşakta büyük, stratejik açıdan da önemli bir ülkedir. Hiçbir büyük güç onu görmezden gelemez. Ancak bir ülkenin müttefik olup olmaması her şeyden önce, o ülkenin ittifakın diğer üyeleriyle aynı değerleri paylaşıp paylaşmadığına bağlıdır” dedi.

Soğuk Savaş sonrası Türkiye’nin güncellenen NATO konseptlerine uyum sağlayamadığını belirten yazar, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Soğuk Savaş'ın sona ermesinden sonraki uzun yıllar boyunca NATO amaçsız bir ittifaktı. Artık düşmanları Rusya, İran ve İslami terör. Bunlar Ankara'nın düşmanları mı peki? Kesinlikle hayır. Türkiye, Rusya’ya yaptırım uygulamayan bir NATO ülkesi ve bir kez daha ustaca tarafsızlık oyununu oynuyor. Siyasi söylemi Batı ve Amerikan karşıtıdır. Ülkenin hiçbir eylemi, ittifakın ‘sadık’ bir üyesi olduğunu kanıtlamaz. Aksine kriz zamanlarında Finlandiya ve İsveç'in NATO'ya katılma gündeminde olduğu gibi sorun ve ek baş ağrıları yaratıyor."

Yazarın, Batılı müttefiklerine “Türkiye'nin Rusya ile nihai bir ittifak kurması, kalıcı ve resmi olarak Batı karşıtı bir eksene katılmasından mı korkuluyor?” sözleriyle yakınması dikkat çekti.

'Biz hazırız ve misillememiz ezici olacaktır!'

Yunanistan'ın eski Washington Büyükelçisi Alexandros Mallias'ın 17 Haziran'da yazdığı "Türk özlemleri, Yunan avantajları" başlıklı köşe yazısı ise Yunan milliyetçiliğinin Türk milliyetçiliği ile ortak paydası olan “savaş kışkırtıcılığı” açısından oldukça net bir örnek teşkil etti.

Mallias, “Yunanistan halihazırda birçok alanlarda açık avantajlara sahiptir” diye başladığı yazısında, bu avantajları şöyle sıraladı:

• Çeşitli farklı kaynaklardan sürekli kaliteli istihbarat akışı.

• Uluslararası meşruiyet ve propaganda alanında Türkiye’yi yendik. Washington Büyükelçisi olarak okuyucuları temin ederim ki, Miçotakis ve Nikos tarafından ayrıntılı olarak sunulan haritaların önemi ve konumların doğruluğunun derhal onaylanması için hiçbir zaman veya çaba gerekmemektedir.

• Dürüst olalım, Erdoğan'ın ani saldırganlığı Yunanistan'ın askeri savunmasının benzeri görülmemiş şekilde güçlendirilmesine katkıda bulundu.

• Yunanistan'ın belirli ülkelerle imzaladığı savunma anlaşmalarındaki belirli maddelerin ne zaman ve nasıl devreye gireceği tam olarak biliniyor. Bu, Atina için önemli bir avantaj.

Eski Büyükelçi, ironik bir şekilde her zaman barış istediklerini savunduğu yazısını “Ankara'daki güçlü adamlar da bilmeli ki biz hazırız ve kararlıyız. Eğer kışkırtılırsak, misillememiz inandırıcı ve ezici olacaktır” tehdidiyle sonlandırdı.

Mustafa Türkeş: ABD iki ülkeyi karşı karşıya getirmek istiyor

Atina ve Ankara arasında iyice artan gerilimi sorduğumuz Dayanışma Meclisi üyesi ve soL yazarı Mustafa Türkeş, hükümetlerin aralarındaki sorunları çözebilme yeteneği gösteremediklerinin altını çizdi ve özellikle her iki ülkede de seçimlerin yaklaşmış olmasına dikkat çekti.

Türkeş, “Karşı tarafı kışkırtacak sözleri bolca sarf etmekten kaçınmamaktadırlar. Bu tutum ve tavır iki ülke yönetimlerini çıkmaz sokağa hapsetmektedir” tespitinde bulunarak, yaşanan bu çıkmazdan çıkış için iki temel konuda net duruş sergilenmesi gerektiğini kaydetti:

“İlki, sorunların çözümü diplomasi ile mümkündür. İkincisi, bir süredir ABD ve Avrupa kapitalizmlerinin emperyalist aktörleri iki ülkeyi karşı karşıya getirmek için özenle hazırlık yapmaktadırlar. Marifet böylesi hazırlıkları boşa çıkarmaktır. Bunu ancak iki ülke halkı yapabilir. Hepimize düşen görev, bunun nasıl gerçekleştirileceği üzerine kafa yormak ve tavır almaktır.”