Akbank emekçileri anlatıyor: Artan çalışma saatleri, kesilen haklar, mobbing, kesinti krizleri...

Banka emekçileri çalışma koşullarını ve son kesinti krizlerinde yaşananları anlattı: 'Öğle aralarına gitmeden çalıştırıldık, kesinti bize bir iş yükü olarak yansıdı'

Haber Merkezi

Akbank'ta yaşanan 2 günlük kesintiyle birlikte bankaların ekonomik ve toplumsal yaşamdaki büyük bir yer kapladığı tekrar görüldü. Patronların Ensesindeyiz (PE) Banka Emekçileri Dayanışma Ağı'ndaki Akbank ve İş Bankası’nda şube, genel müdürlük, bilgi teknolojileri gibi farklı bölümlerinde çalışan arkadaşlarımızla son kesintiyi, bu süreçte neler yaşandığını, bankaların hayatımızdaki yerini ve banka emekçilerinin durumunu konuştuk.

'Kesinti bize bir iş yükü olarak yansıdı'

Öncelikle Akbanklı arkadaşlarımızdan başlayalım. Akbank'taki kesinti toplumu ve sizleri nasıl etkiledi? İçerden bir gözle nasıl değerlendiriyorsunuz? 

M: Müşteriler açısından korku ve tedirginlik uyandırdığını söyleyebilirim. Akbank’a dönük bir güven kırıklığı yarattı. Biz şube çalışanları olarak özellikle çok etkilendik. Halkta genel olarak güven kırıklığı yaratan durum bize dönük daha da büyük bir iş yükü olarak yansıdı.

A: Akbank Genel Müdürü Hakan Bey geçtiğimiz Cuma günü kısa bir canlı yayınla bankanın emekçilerine hitap etti. Kendi iznini iptal ettiğini söyledi. Aslında bu açıklama bir tür “Siz de izinlerinizi iptal etmelisiniz” şeklinde bir yönlendirme oldu. Bu canlı yayında bunun ötesinde kesintinin nedeni ya da çözümü konusunda ekstra bir bilgi verildiğini söyleyemem.

M: Şubelere izin iptali bir zorunluluk olarak yansıdı. Zorunlu olarak pek çok çalışanın bayram izinleri iptal edildi. Bayram yerine başka bir dönemde 4 gün idari izin verilecek gibi görünüyor. Bütün şubelerde nöbetçi personel belirlediler. Bize hatanın sebebi, tekrar olup olmayacağı yönünde bir açıklama yapmak yerine tuhaf bir şekilde “İki gün kesinti oldu, iki gün hiç satış yapılmadı, satış oranlarınız çok düşük” denildi. Yaşanan uzun süreli kesintiye rağmen satış yapmaya uğraştığımız nedense akıllarına bile gelmiyor. Bölge müdürlüklerinden o bölgelerdeki şubelere bunu anlatan e-mailler atılıyor. 

'Hastanede kalıp ödemesini yapamayan insanlar oldu'

A: Bu satış baskısının yeni hazırlanan prim sistemi kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Çünkü yeni prim sistemi satışa göre prim kazanmaya dayanıyor. Aslında verilen primleri giderek azaltmaya yönelik kurgulanmış görünüyor. Performans değerlendirmesinin süresi yeni sistemle 6 aydan 3 aya inmiş oldu. Sahadan gözlemim işten çıkarılma korku ve endişesinin giderek arttığı yönünde.

E: Şubede çalışan bir güvenlik personeli olarak ben şubeye gelenlerin korku içinde geldiğini gördüm. Çeşitli şubelerde müşteriler fiziksel saldırıya bile geçmiş, çok kızgın şekilde tepkilerini ortaya koymuşlar. İnsanlar maaşlarını istiyor, borçlarını ödemek istiyor. Şube personelinin zorunlu olarak polise başvurduğu, şubenin kapılarını kilitlediği örnekler var. İki gün boyunca hiçbir şey çalışmadığı halde çok az açıklama yapılması bana ve müşterilere gizlenen durumlar olduğunu düşündürdü açıkçası.

M: Özellikle ilk gün 6’da sistem açılmasına rağmen 7’de tekrar gitti. Bize de sadece anabilgisayarda oluşan sistemsel arıza nedeniyle sistemin çöktüğü söylendi. Bize dönük “Bu açıklamayı müşterilerle paylaşın” dışında bir bilgi aktarımı olmadığı için müşterilerin bütün gerilimi bize yansıdı.

A: Benzincide aracını rehin bırakan ve şubeye gelip aracını almak için para isteyen örnekler var. Tapuda satış yapılan ama paranın aktarılamadığı örnekler de duydum. Hastanede kalıp ödemesini yapamayan insanlar oldu. Özellikle anlaşmalı firmalarda maaş ödemelerinin yapılamaması kurumsal şubelerde çalışan arkadaşlarımızı çok zor duruma düşürmüş görünüyor.

L: Kesinti sırasında elbette çevremizden, aile ve arkadaşlarımızdan gelen sorular ve mağduriyet haberleri bizleri üzdü, bizler arasında da sıkıntılar yaşayanlar elbette oldu. Şahsen kriz süresince en çok canımı sıkan doyurucu, sürekli bir iletişim sağlanmaması ve başta sahadaki arkadaşlarımız olmak üzere hepimizin müşterilerimize ve çevremize karşı zor durumda kalması, üzülmesi oldu. Sosyal medyada bir paylaşım görmüştüm durumu çok iyi özetliyordu aslında: Tüm sistemleriniz zarar görebilir, çökebilir ancak iletişiminiz neden çöktü? 

'Tatmin edici bir açıklama olmadı'

Yaşanan mağduriyeti çözmek için bir adım atıldı mı? Sizce iyi bir kriz yönetimi sergilendi mi? Müşterilerle temasınız bu süreçte nasıl oldu?

A: Konuyla ilgili sadece bir e-mail iletildi bizlere ve bu açıklamanın pek tatmin edici olduğunu düşünmüyorum. Çalışanlar arasında benim gözlemlediğim ortak kanı kötü bir kriz yönetimi sergilendiği. Kamuoyuna yönelik bankanın yetkili ağızlarından tatmin edici bir açıklama olmaması ve bu açıklamanın sosyal medyayla sınırlı olması kötü bir yönetime işaret ediyor. Zaten yapılan açıklama da ortalık yangın yerine döndükten sonra geç bir tarihte yapıldı. Kesinti sırasında düzeleceğine dair tatmin edici somut bir açıklama yapılmadı. Çok geç kalınan bir açıklama tarafları rahatlatmadı. Bütün yük saha çalışanlarına düştü bu nedenle. Bankanın içine düştüğü durumu açıklamak saha çalışanlarına kaldı. Mafyatik tiplerin şubeyi yakmakla tehdit ettiği ya da doğrudan şube çalışanlarını tehdit ettiği örnekler var bu nedenle. 

'Öğle aralarına gitmeden çalıştırıldık, mesai ücretlerinin lafı bile edilmiyor'

M: Açıklamanın geç bir tarihte olması bizi zor duruma düşürdü. İlk gün sadece siber saldırı olmadığı yönünde bir açıklama oldu. Yalvar yakar şekilde açıklama yapmaya çalıştık. İmzasız işlemler yapmaya zorlandık. Genel müdürlükten bize yollanan matbu formla, hesapta para olup olmadığını kontrol dahi etmeden, eğer hesapta paranın yok olduğu ortaya çıkarsa yerine kredi kullandırılabileceği söylenerek işlem yaptırılmaya çalıştık. Halbuki kredi bu şekilde verilemez. Kasa ziyaretlerine bile sistem çalışmadan indirmemiz gerektiği söylendi panik halinde. Bizim alınan önlemleri anlamadığımız her durum hakaret ve azarlamalarla karşılandı. Zaten 4 günlük süreçte sabah 7 akşam 10 çalıştık. Öğle aralarına gitmeden çalıştırıldık. Mesai ücretlerinin lafı bile edilmiyor, zaten verilmeyeceği de söylendi. Panik halinde, sonuçları düşünülmeden ve olası kötü sonuçları şube çalışanlarının üstlerine yıkılması muhtemel bir şekilde önlemler alındı. Bir de üstüne amirlerimizce dayatılan önlemleri anlamazsak yorgunluğumuz bile düşünülmeden azar işittik, hakarete maruz kaldık. 

E: Beni de canı sıkılan şube müdürüne şikayet ediyor. Müşterilerin bardağı kafamda kırmakla bile tehdit ettiği oluyor normalde de. “Silahını bırak gel, kapışalım” tehditlerine maruz kalıyorum. Hem şube personelinden hem de müdürden hem de müşterilerden devamlı azar yiyoruz. Tuvalette kaldığım süre, yemek yeme sürelerim bile devamlı olarak azar konusu. Dönüşümlü yemek yiyebileceğim bile bir ortam yok halbuki, benimle aynı işi yapan bir insan daha yok şubede.

L: Mağduriyetlerin giderilmesi için çeşitli aksiyonlar alınacağı konuşuluyordu ancak bu yönde tek elden ve sağlıklı bir bilgi bizlere ulaşmadı, kamuoyuna duyurulan bir gönül alma paketi ile çeşitli ücretsizlikler ve uygun faizli kredi gibi teklifler oluşturuldu bildiğim kadarıyla fakat bunu müşteriler açısından yeterli bulmuyorum. Ne yazık ki her zamanki gibi krizin tüm yükü saha ve çağrı merkezi çalışanlarına kalmış oldu, üst yönetimden bir canlı basın toplantısı yapılmasını, biz buradayız denmesini beklerdim. 

'Sistemde önemli bir zafiyet olduğu görülüyor'

Kesintinin sebebi neydi peki, bankada her şey gerçekten pamuk ipliğine mi bağlı?

A: Açıklandığı üzere ana makinede yaşanan sıkıntı kaynaklı kesinti. Çünkü bankada zaten belirli günler yazılım güncellemeleri olur ve bunu biliriz. Açıklanan senaryonun doğru olduğunu düşünüyorum. Sorunun çözümü için IBM’in devreye girmesi gerekti. Bankanın aslında bir yedek sistemi de var, birebir canlı sistem yedekleniyor. Fakat yedek sistemin neden ayakta olmadığı bir tartışma konusu ve önemli bir zafiyet olduğu görülüyor. Dışarıya yapılan açıklamada elde edilen verilerin sektörle paylaşılacağı belirtilmiş ve aslında sektörde bu durumun olmasının normal olduğu ifade edilmeye çalışılmış. İnsanlar geçmişte yaşanan batık banka tecrübelerinden dolayı büyük kuşkuya kapıldılar normal olarak.

M: Ben işim gereği bu sorun bir daha yaşanmayacak demek zorundayım ama bu konuda tatmin edici bir açıklama gelmedi. 

'Milyonlarca dolar para ödeniyor'

N: Çeşitli bankaların farklı yazılım birimlerinde yazılım mühendisi olarak çalışan bir emekçi olarak yanıtlayayım. Sorunun kaynaklandığı açıklanan IBM’in mainframe denilen sistem milyonlarca işlemin saniyeler içerisinde yapılmasının sağlanması açısından Türkiye’de Garanti Bankası, İş Bankası, TEB gibi pek çok bankada tercih edilen bir sistem olduğunu söyleyebilirim. Milyonlarca dolar para ödenen bu sistem aslında bir yazılım ve donanım ekosistemi ve bu ekosistemin üzerine bankaların yazılım birimleri bankacılık uygulamaları geliştirmeye devam ediyor. Türkiye’de onlarca yıldır kullanıldığı için belli ölçüde bir uzmanlık da birikti ancak buna rağmen sistemin kaynak kodu, sahibi Türkiye’de değil sonuç olarak.

Yapılan anlaşmalara belki kesintilerde ödenecek tazminatlar da dahildir fakat yine de ben bankacılık gibi Türkiye ekonomisinde merkezi yer tutan bir alanda, bu tip dış ürünlere bağımlılık ve kriz anlarında sorunun Türkiye’de bile çözülememesine yol açacak kadar merkezi bir yerde konumlandırılmasının doğru olmadığını düşünüyorum. Elbette her ürün Türkiye’de yapılmak zorunda değil, öte yandan böyle bir sistemin merkezi bir pozisyonda olması binlerce kişilik yazılımcı çalıştıran ve teknoloji şirketleri olduğunu söyleyen bankalar açısından düşündürücü ve öte taraftan büyük bir kaynak transferi.

'Kesinti süresi havacılık sektöründeki bir uçak kazasıyla eşdeğer'

Öte yandan bu kesinti süresi çok uzun bir süre ve herhalde havacılık sektöründeki bir uçak kazasıyla eşdeğer. Aslında üretilen yazılımlar kendi yaşam döngüsü içerisinde kullanıma açılmasına kadar sıkı test süreçlerinden geçer. Bunun dışında sorun yaşandığında uygulanabilecek pek çok strateji de var. Dolayısıyla böyle kapsamlı sonuçlar üretebilecek yazılım değişikliklerinin performansı, entegrasyonu, fonksiyonları iyi test edilerek ya da canlı ortamlarda değişikliği önce dar bir kapsamda hayata geçirme gibi stratejilerle, olası hatalarda geri dönüş yolları planlanarak vs. üretiliyor. Bunlar da uygulandığı halde elbette hatalar olabilir, işler yine de ters gidebilir ama buna hazırlık için yedek sistemler ve stratejiler de var. Ama bu felaket senaryolarının da çalışmıyor olması büyük bir skandal gibi görünüyor.

Ben yine de dediğim gibi temel eksikliği uzmanlığı her ne kadar Türkiye’de belli seviyede olsa da bankacılığın böyle merkezi noktalarına son tahlilde sizin çözemeyeceğiniz sorunlara yol açan bir ürün konulmasında arıyorum açıkçası. Bunun dışında büyük iş yükü altında çalışan yazılımcıların ya da bilişim çalışanlarının hata yapmaları ya da bu test süreçlerini zaman kısıtlarından dolayı hızlı geçmeleri de elbette pek çok hatanın sebebi oluyor.

L: Belirtildiği gibi kesintinin sebebiyle ilgili hâlâ net bir bilgiye sahip değiliz, sanırım bu konuda iş ortakları ile çalışmalar hâlâ devam ediyor. Açık ve sürekli iletişimin olmadığı ortamda da doğal olarak her türlü teori dolaşıyor, sorunun bankadan değil hizmet alınan şirketten kaynaklandığından tutun da pek çok söylenti havada uçuşuyor. Elbette hiç bir sistem mükemmel değildir ve istisnai olaylar yaşanabilir ama daha önce de söylediğim gibi bununla ilgili tüm tarafları kapsayacak iletişimin kurulmasının olmazsa olmaz olduğunu düşünüyorum. 

'Daha uzun süreler çalışıp, daha çok baskıya maruz kalıyoruz'

Peki bankada çalışan yazılım, bilişim emekçileri açısından bakarsak durum nasıl? Yaptığınız yazılımların banka emekçileri açısından hayatı kolaylaştırdığını düşünüyor musunuz?

N: Emek üretkenliğinin artışını sağlaması anlamında, teknolojik gelişmelerin, üretilen yazılımların elbette her sektörde anlamı var. Daha kısa sürede daha kolayca pek çok işin yapılması sağlanabiliyor. Türkiye’de de giderek gelişen bir finans teknolojileri alanı var, hatta kimi ülkelere teknoloji ihraç bile edilebiliyor. Öte taraftan bunun banka emekçilerine etkisi çok tartışmalı. 30 sene önceki işçilerin sendikalı olduğu, solun güçlü olduğu bir ülkede sınıf mücadelesinde dengeler bu kadar patrondan yana değildi. Ama hiçbir bankacı değil yazılım belki bilgisayar bile kullanmazken çalışma şartları bugüne kıyasla çok daha iyiydi.

Şimdi ise o kadar yazılıma ve teknolojik gelişime rağmen kartonlarla işlem yapan banka emekçilerine göre daha uzun süreler çalışan, daha çok baskıya maruz kalan bir banka emekçisi profili var. Bunun arka planında sınıfsal ilişkiler yatıyor, durumu sadece teknolojiyle değerlendirmek yetersiz. Dolayısıyla emek üretkenliğinin artışı emekçilerin örgütlü olmadığı bir ülkede sadece patronların zenginliğini eskisine göre daha çok arttırdığını söyleyebiliriz.

'Dijitalleşme patronları aynı işi daha az kişiyle yapabiliriz sonucuna vardırıyor'

Teknoloji banka emekçilerinin hayatını nasıl değiştiriyor işyerinde?

A: Teknolojik gelişmelerin çalışanların iş yapısını kolaylaştırması beklenirken, dijitalleşme aynı işi daha az kişiyle yapabiliriz sonucuna vardırıyor patronları. Geride kalanların ezilmesine neden oluyor. Akbank sıklıkla şube de kapatan bir banka ve müşterileri devralan şubenin personel sayısında bir değişiklik olmuyor mesela.

M: Ben Akbank’ta birkaç sene öncesine göre şubelerdeki çalışan sayısının yarı yarıya düştüğünü söyleyebilirim. Buna paralel olarak iş yükü de arttı. Örneğin 2 sene önce hesap açılışı 20 dakika sürüyordu, imza almak, form doldurmak vs. gibi işlemlerle. Şimdi kağıtsız şube sistemine geçiyoruz. Artık hesap açmak 10 dakika bile sürmüyor. Fakat buna karşılık eskiden 3 hesap alışı hedefi istenirken, şu an 10’dan fazla hedef koyulduğunu görüyoruz. Bu teknolojinin nasıl aleyhimize kullanıldığının basit bir örneği.

E: Ben 10 sene önceki şube personel sayısıyla kıyaslayınca çok büyük bir değişim görüyorum.

'Bana işyeri kendimi kötü hissettiriyor'

Kesinti sırasında Akbank’a yönelen tepkilere karşılık üst düzey yöneticilerin başını çektiği bazı çalışanlar 'İyi ki Akbanklıyım' etiketiyle sosyal medyada karşı bir atakta bulundular. Nasıl değerlendirirsiniz?

Z: Şakayla karışık olacak ama 'Allah kurtarsın' diyebilirim.

A: Yöneticiler paylaşınca yazma ihtiyacı hissedildi diye düşünüyorum. Üstü örtülü bir şekilde çalışanların paylaşmaları teşvik edilmiş olabilir. Bir yönlendirme olmuş olabilir bu sayede. Ancak bence yazılanlar antipati topladı. Şahit olduğum halkla tartışma durumları bile var. Ardından zaten çeşitli polemikler doğduğu için uyarı maili de geldi, sadece genel müdürümüzün açıklamasını paylaşmamız tavsiye edildi. Açıkçası ben üst yönetim tarafından bırakın halka, çalışanlara bile tatmin edici bir açıklama bile paylaşılmadan yapılan bu reaksiyonu çok gereksiz buldum.

M: Gördüğüm kadarıyla personeline en az değer veren bankalardan birisi Akbank. Bana işyeri kendimi kötü hissettiriyor. Her gün ağlayarak çıkıyorum bankadan. 

'Müşterilerini bilgilendirmeyi tercih edeceğine, kulağının üstüne yattı'

L: Ben açıkçası çok talihsiz buldum bu açıklamaları. Özellikle teknoloji tarafındaki arkadaşlar gerçekten canla başla çalışıp krizin en hızlı şekilde atlatılması için gece gündüz demeksizin uğraşsalar da bu paylaşımlar bence onları haklıyken haksız hale düşürdü. Yaşanan durumdan duyulan mahcubiyet ve üzüntüyü dile getiren azınlık bir yana ama adeta bir başarı hikayesi çıkarılmış gibi yazılan coşkulu, gururlu paylaşımlar gerçekten hayret vericiydi. Milyonlarca müşterinin yaşadığı sıkıntılar sürerken bu tavrı her ne sebeple olursa olsun çok çok yanlış buldum. Bir yandan belki de banka yönetiminin sağlıklı bir iletişim kuramaması bu başıboş ortamı yaratmış oldu, kamuoyuyla iletişimde olduğu gibi içerideki iletişimde de banka maalesef sınıfta kaldı. 

N: Bankalar istenildiğinde milyonlarca kişiye kredi teklifleri, kart teklifleri gönderebiliyorlar. Fakat Akbank müşterilerini bilgilendirmeyi ve rahatlatmayı tercih edeceğine, kulağının üstüne yatmayı tercih etti. Bunun üzerine yapılmaya çalışılan bu halka ilişkiler çalışması da haliyle zorlama ve komik oldu. İlk günden beri bu krizi emekçilere yansıtacaklarını anlamıştık, öyle de yapılmış görünüyor. Gerçekten insanların böyle kriz anlarında kendilerini güvende hissedecekleri bir ortam çeşitli kaygıları olan bir patron bankasında değil de, her ne kadar böyle bir sistemde paranın ekonomideki yeri radikal şekilde olacaksa da, ancak kamucu bir ekonomi içerisindeki kamu mülkiyetindeki bir kurumda olabileceğini de görmüş olduk diye düşünüyorum. 

'İyi ki örgütlüyüm'

Banka emekçileri düşük ücretler ve ağır performans baskısı ve işten atılma tehdidi altında çalışıyor. Ayrıca örgütlenmelerinin önünde fiili, psikolojik, fikirsel büyük baskılar var. Çalışma arkadaşlarınıza bu vesileyle nasıl seslenmek isterseniz?

E: Korkunç bir baskı var bankada. Şubede güvenlik ya da diğer personeller, herkes birlik olmalı, yoksa hepimiz birden eziliriz. Bu şekilde birlikte çalışmamız lazım diye düşünüyorum. 

A: Akbank da Türkiye gibi aslında. Nasıl ülkede bir kriz olduğunda fatura emekçilere kesiliyorsa bankada yaşanan kesinti gibi durumlarda da olan bu. Bu nedenle erken bir uyarı metni yayınlamıştık aslında. Bizim de karşı durmak için örgütlenmemiz gerektiği görülüyor. Hatta ben “İyi ki Akbanklıyım” yerine “İyi ki örgütlüyüm” demek istiyorum. Tüm çalışma arkadaşlarımızı PE Banka Emekçileri Dayanışma Ağı’na davet ediyorum.

M: Örgütsüz güç güç değildir. Genel olarak hepimiz bir arada olsak, aynı şeye karar versek; örneğin hepimiz “10’lara kadar bir iş yapmadan bizi tutamazsınız” deseydik, kimse bizi tutamazdı. Hep birlikte olursak, tek başımıza alamayacağımız hakları hepimize vermek zorunda kalacaklar.

N: Banka emekçileri, yazılım emekçileri birlikte güçlüler. Banka sektöründe potansiyel bir iş bırakmanın ne ölçüde etkili olabileceğini de gördük aslında bir taraftan, patronlar değil işçi sınıfı tüm yaratıcı gücüyle çok güçlüdür. Öte taraftan örgütlenme önündeki engelleri artık geride bırakmak lazım çünkü ne işyeri, ne ülkemiz boyun eğeceğimiz bir noktada değil artık. Ya ayağa kalkacağız ya da boyun eğip işyerinde ve ülkemizde sömürüye, gericiliğe mahkum kalıp alışacağız.

L: Bu kesinti gibi, pandemi gibi olumsuz durumlar bizlerin günden güne daha ağır ve insanlık dışı koşullarda çalıştırılmamıza zemin hazırlıyor, patronlar adeta krizleri fırsata çeviriyor. Çalışma saatlerimiz genişliyor, sağlık yardımı ve yemek ücreti gibi en temel haklarımız kesiliyor, mobbing almış başını gidiyor. O yüzden her birimiz adaletli, sağlıklı ve insancıl koşullarda çalışır hale gelene kadar hep beraber ses çıkarmaya devam etmeliyiz. Tüm meslektaşlarımızı ve emekçileri bu dayanışmaya destek vermeye çağırıyorum. 

Patronların Ensesindeyiz Ağı’na aşağıdaki e-posta ve sosyal medya hesapları üzerinden ya da 0541 940 0514 numaralı telefondan ulaşılabilir:

Facebook: https://www.facebook.com/patronlarinensesindeyiz

Twitter: https://twitter.com/pensendeyiz

E-posta: [email protected]