Bize bir çıkış gerek

Sosyalistlerin asla güç olamayacaklarına -bunu geçtim, TİP’in 1965 çıkışına bile yaklaşamayacaklarına- dair bir ön kabul var. Solculuktan çoktan çıkmış, harabe halindeki bitik insanlar biraz da bu nedenle bu haldeler. 2014 yılında bu tezi dostun da, düşmanın da zihninde bir daha konuşulmayacak şekilde gömmemiz gerekiyor. Sol, sosyalizm, yurtseverlik, aydınlanmacılık ve -elbette- özgürlükçülük bal gibi kitleselleşebilir.
AKP’yi normal burjuva partisi olarak gören ve lafa önce “ama Kemalizm de...” diye başlayan herkesi solculuğun marjına almak gerekiyor. En genel solculuktan bile uzak olarak değerlendirmemiz lazım çünkü CHP’nin en feci halinde zuhur eden Sarıgülcülükten bile “sağda” olan bu tiplere ihtiyacımız yoktur. Sola gönül bağı olanların ve olabileceklerin bu kafası karışık ve inançsız insanların sol sosa bulayarak yazdıkları tek kelimeyi dahi ciddiye almaması zorunlu koşuldur. Solu, olması gerektiği gibi, oldukça yalın ve net biçimde tanımlayacağız. Ve yavaş yavaş beraberce tanımlamayı düşünüyoruz. Kitleselleşmek, tanımı gereği, en baştan en tutarlıyı on beş günde ortaya çıkarmaz. Temel amaca kendi aklında ve gönlünde yer bulabilen herkes başlangıca ortak olmalıdır. Tutarlılaşma bir zaman ve çaba meselesi. İlerlerken tutarlılaşmaktan, en baştan mükemmeli aramaya kalkışmaksızın dinlemek ve anlatmaktan başka yöntem yok.

Bir: Anti-emperyalist -yani yurtsever- değilseniz, solun hiçbir alanında yeriniz yoktur. İki: Bunca sistemli, planlı, geleceğe dönük, uzun vadeli gericilik faaliyetini gördükten sonra hâlâ Aydınlanma’nın ne demek olduğunu kavrayamadıysanız da solda yeriniz olmamalı. Gericiliğin artık açıkça dile getirilen amacının ne olduğunu, hem yüzüne söylendiği hem de on sene boyunca an be an yaşadığı halde anlayamayan insanlarla uğraşamayız. Saldırının artık ilköğretim okullarına, çocuklarımızın aklını ele geçirmeye, kadınlarımızın varlığını tehdit etmeye yöneldiğini zaten başka türlüsünün olamayacağını, gerici ideolojinin bunları yapmaya kalkışmamasının mümkün olmadığını anlamıyorsanız, yoksunuz demektir. Mesela hâlâ “ama onlar da baskı gördü” yalanına aklınızda yer açıyorsanız, durumunuzun iler tutar hali yoktur. Dinci gericilik 1955 Bandung Konferansı ve 1956 Süveyş Krizi döneminde İngiltere’den ABD’ye tamamen devredildi ve Batı Almanya’daki eski Nazilerin elinden de kısmen alındı. Kimse mağdur falan değildir: Bu bir uluslarası emperyalist projedir. Üç: Solda olmanın, sosyalist olmanın taraf olmak anlamına geldiğini unutuyorsanız, yine solda yeriniz olamaz. Siyaset, entelektüel boyutu çok güçlü değilse bazen hiçtir, yok hükmündedir. Fakat solun dili siyasetin dilidir, sahte bir tarafsızlığın, genellikle boş Amerikan nosyonlarına dayalı sığ bir “sosyal bilimin” dili olamaz. Dört: Katılımcı ve özgürlükçü olmayan solu kim ne yapsın? Bu ülkenin bize umut veren gençleri kendilerini dinlemeyen, onlarla beraber ilerlemeyen, onların “yeter artık, karışma yaşamıma” tepkisinin çok daha sistemli bir özgürlükçülük talebinin ilk tezahürü olacabileceğini göremeyen hiç kimseyle etiketler üzerinden ilişki kurmazlar. Beş: Sol sadece emekçiden yana değildir, aynı zamanda burjuvaziye karşıdır. Kapitalizme karşı olup burjuvaziye karşı olmamak diye bir tuhaflık umarım icat edilmemiştir. Burjuvaziye karşı olup da burjuvazinin siyasal temsilcisine karşı olmamak da icat edilmesine asla izin verilmemiş olunması gereken bir mantıksızlıktır.

Buradaki iddiamız tutarlı ve ödünsüz aydınlanmacılığın, tutarlı ve ödünsüz anti-emperyalizmin, tutarlı ve ödünsüz özgürlükçülüğün dikkatle tanımlanacak bir eşitlikçiliğe dayanması gerektiğidir. Milyonları bu basit fikirlerin “hakikiliğine” ikna etmemiz gerekiyor.