Haklı doğmuş kargalar, kılavuzlar, Baskın Oran, Fuat Keyman ve Nilüfer Göle

Geçen yazıda “Güncel Türk Siyaseti ve Politik Akımlar” başlıklı siyaset okulunda ders verecek isimleri saymış (1) ve bu isimlerden Etyen Mahçupyan’ı ele almıştık (2).

Bu yazıda diğer isimlerin yazılarını anımsayacağız.

Nilüfer Göle, Baskın Oran, Asaf Savaş Akat, Fuat Keyman, Etyen Mahçupyan…

Bu isimlerin fikirleri yıllarca günde 7 öğün onlarca televizyondan, gazete köşelerinden toplumun bilincine pompalanması yetmemiş olmalı ki şimdi de siyaset bilimi dersleri vereceklerini öğreniyoruz.

***

Geri dönüşüm kutusu ve Prof. Dr. Baskın Oran

Siyaset okulunda ders vereceklerden birisi olan Prof. Dr. Baskın Oran şunları yazmıştı:

“Benim gazete arşivindeki 'AKP ’nin Sevapları' klasörü 5,93 MB, 'AKP’nin Günahları' klasörü 17,4 MB. Fakat 'sevaplar'ın megabaytına tek başına zirve yaptıran bir konu var: Askeri vesayetin kaldırılması." (3)

Zamanında çok kullanışlı bir “masaüstü öğesi” olarak klasör-megabit hesabı yapan B. Oran şimdilerde “geri dönüşüm kutusu”na atıldığının bilincindedir.  Her ne kadar geri dönüşüm kutusundan “geri yüklenmeyi” umut etse de “bilgisayarın güncellenmesinden dolayı” ne yaparsa yapsın geri dönüşüm kutusunun boşaltılacağını bilmektedir. Her masaüstü öğesinin kullanım süresi dolduğunda güncellenir ya da çöpe atılır; kullanılan her programın fıtratında bu vardır!

***

“Ama hakkını yememek lazım, AKP Ergenekon konusunda çok sağlam bir siyasi irade sergiledi. Askeri Yargı denilen “terimlerdeki çelişki”yi nispeten makul boyutlara indirdi. Tören ve toplantıların yönetilmesi gibi çok önemli simgelerle, o hukuk dışı askeri vesayete haddini bildirdi. Helal olsun. Daha yapılacak neler var neler ama, Tanrı esirgeye, CHP olsa daha bir milyon ışık yılı gerekirdi de, sonuç yine böyle olmayabilirdi." (3)

***

“AKP özgürlük militanı değildi. AKP ilericilik simgesi değildi. Fakat, 1930’larda ilerici olup da 2000’lerde sapına kadar gerici olan ‘ulusalcılık’tan ilericiydi. Bu işler böyledir efendim; baştan sona görelidir. Bizi AKP’ye mahkum edenler utansın." (4)

Şimdilerde sözüm ona AKP iktidarına karşı olduğunu iddia eden, hükümete karşı imza kampanyalarına katılan B. Oran, yakın zamana dek bu ve benzeri onlarca yazı yazmıştır.

***

Merkez-çevre ilişkisi ve her şeyin merkezindeki büyük bilici Prof. Dr. Fuat Keyman

Diğer bir isim olan Prof. Dr. Fuat Keyman 2011’de şunları yazmıştır:

“12 Haziran seçimiyle artık vesayet düzeni dediğimiz devlet-merkezci siyaset ve modernleşme bitmiş, yerini toplum-merkezci siyaset ve muhafazakâr modernleşmenin hegemonyası almış olacak. Seçimlerinden AKP’nin ne kadar güçlü çıkacağı, (diğer bir deyişle muhalefet partilerinin ne kadar güçsüz çıkacağı), Türkiye’nin 'toplum-merkezci hegemonyanın inşa sürecinin tamamlanması' diyebileceğimiz 'dönüm noktasına' ne kadar yaklaştığını da belirleyecektir." (5)

***

“Artık devlet merkezci modernleşme bitti, toplum merkezli modernleşme başladı. Ne oldu? Ben vesayet eleştirilerini çok sevmiyorum ama 1950’de sine-i millete dönüldü. O gün bunu başlatan Demokrat Parti oldu. Fakat o Demokrat Parti devletten çıkmıştı. Daha sonra ikinci kez, toplumun devlete egemen olması ANAP’la gerçekleşti. Orada da serbest pazar temelinde topluma dönüldü, daha konsolide oldu toplum. 1980’lerden itibaren bir taraftan toplumun dönüşümü başladı serbest pazar temelinde, diğer taraftan da İslam’ın yükselmesiyle topluma dönüldü." (6)

Bu toplum 1980’de birden “hadi lan serbest pazar temelinde dönüşelim biz”  dedi ve kendiliğinden dönüştü zaten di mi Sayın Keyman! Kenan Evren ve 12 Eylül darbesi 650 bin insanı tutuklayıp, on binlerce insana işkence yaparken aslında “toplum merkezli modernleşiyordu!”

***

Prof. Dr. Fuat Keyman 2010 yılında bir sempozyumda “Türkiye'nin 2012-2017 yılları arasında AB'ye tam üye olacağını düşündüğünü” söylemiştir. 

Ne muazzam bir ileri görüşlülük değil mi!

***

F. Keyman 2010’da köşesinde şöyle yazmıştır:

“Ünlü iktisatçı Milton Keynes, bugün de paradigma niteliğinde geçerliliğini koruyan çalışmalarında, sürekli olarak 'belirsizlik' kavramının altını çizer." (7)

“Ünlü iktisatçı Milton Keynes” diye birini daha önce hiç duymadığım için internette araştırdım. “Milton Keynes” diye internette arama yaptığınızda karşınıza çıkan tek şey İngiltere’de bir kasabaydı!

“Milton Keynes” diye bir iktisatçı hiç yaşamamıştır. Ama Milton Friedman ya da Maynard Keynes adlı ekonomistler vardır. F. Keyman, bize bir “iktisat kokteyli” yapmıştır!

Ahmet Tonak bu olayı "bu bir dil sürçmesi değil bilgi yüzeyselliğinin, fikri modaların peşinde koşma telaşının çırılçıplak arz-ı endam etmesidir" diye yorumlar ve haklıdır.

***

“Merkez çevre zırvalığı” olmasa F. Keyman Türkiye’nin siyasal tarihini nasıl anlatır ve televizyonlarda haftada 140 saat beyinlere nasıl doluşabilirdi?

Keynes’in adını bile bilmeyecek kadar “bilgili“ F.Keyman’ın her ipte oynamasının, aynı anda hem HDP’yi desteklemesinin, hem akil adam olmasının, hem de iktidarın kıymetlisi olmasının hikmeti nedir acaba?

Bunu kurs boyunca ne kadar açıklasa azdır.

***

Cici burka

Okulun diğer bir hocası Prof. Dr. Nilüfer Göle, 25 Mayıs 2010 tarihli Taraf gazetesindeki söyleşisinde burka ile ilgili sorulan bir soruya şu yanıtı vermiştir:

“Burka azınlığın gücü, modernitenin aydınlık dünyasından kopuş. Gölgeyi, karanlığı hatırlatıyor bana. Ne güzel!" (8)

Burkayı "modernizme karşı bir mahremiyet alanı" olarak değerlendirmek, herhalde ancak Paris gibi bir yerde olanaklıdır. Paris’te burka, bir sanat nesnesi yahut egzotik-oryantal bir “etnografik fenomen” olarak görünebilir. Oysa Afganistan ve benzeri yerlerde burka, kadınların ve 7 yaşından itibaren kız çocuklarının GİYMESİ ZORUNLU bir giysidir. Kabil’in köylerinde yaşayan kız çocukları için burka pek de “folklorik” bir “fenomen” değildir.

Bir kez bile giymek zorunda kalmadığı bir dayatmayı süslemek, başka coğrafyalarda milyonlarca kadına zorla dayatılan bir şeye övgüler yağdırmak sadece "yanlış" ya da "entelektüel bir densizlik" değil  “entelektüel bir suç”tur.

***

Prof. Dr. Nilüfer Göle’nin adına bir sosyal bilimler lisesi açılmasının bizim bilmediğimiz bir nedeni vardır elbette. Çünkü hepimizin bildiği gibi “büyüklerimiz” kimin adına ne açacaklarını, açtıkları okullara kimlerin isimlerini vereceklerini büyük bir titizlikle bilirler! N. Göle bu titizlikten süzülen nadide bir isimdir.

***

Abant Platformu toplantılarının seçkin müdavimlerinden N. Göle, ne hikmetse 2015 Kasımında AKP’den söz ederken “İslamcı bir partinin otoriter karakteri” ifadesini kullanır ve "AKP'nin Yeni Türkiye'sindeki 'yeni' sözcüğünün kendisini korkuttuğunu" söyler. (9)

N. Göle “başta AKP iktidarını destekliyordunuz, nasıl oldu da AKP'den korkar noktaya geldiniz?" sorusuna şu yanıtı verir:

"Kemalist/İslamist kırılması arasında, toplumun sorunlarının çözülebilmesi için medyatör/aracı olmaya çalıştık. Bugün olsa yine aynı şeyi yapardım. Ama AKP bugün geldiği noktada, bütün bu aracı sesleri yok etti. Entellektüel, seküler, Avrupa yanlısı bütün aracı sesleri ortadan kaldırmak istiyorlar. Türkiye için de tehlikeli olan budur."

N. Göle’ye göre “İktidarın otoriterleştiği, sosyal mühendisliğe yöneldiği bir gerçek”tir. (10)

Hayırdır inşallah!

***

Bu isimlerin bu ve benzeri yüzlerce beyanı, yazısı, konuşması olmuştur; sonrasında da geçmişteki beyanlarını yanlışlayan yazıları… 180 derece dönüşle hepsini söyleyen bizzat kendileridir.

Bu türden yazıları yüzlerce sayfa yazmak mümkündür. Bu türden yazıları yazmak bir yerden sonra oldukça sıkıcı bir iştir. Ancak bu toplum için bellek, hava, ekmek ve su kadar zorunlu bir temel ihtiyaçtır.

***

Ameliyat ettiği bütün hastaları ölen bir cerrah olsaydı bu cerrah soruşturulur ve cezalandırılırdı.

Çıktığı 100 yolculuğun tamamında kaza yapan bir otobüs sürücüsü olsaydı bu otobüs sürücüsünün –eğer ölmediyse- ehliyeti elinden alınırdı.

Yaptırdığı 50 binanın hepsi birkaç ay içinde yıkılan bir müteahhit olsaydı bu müteahhitten kimse ev almazdı.

***

Her söylediği yanlış ama hep haklı

Peki yıllardır yaptığı onlarca siyasal analizin tamamı yanlış çıkan siyaset bilimcisine ne olur?

Yazdığı her konuda yanılan, iddiaları aylar içerisinde çürütülen, önerileri kısa sürede yalanlanan bir siyaset bilimciye ne olur?

2-3 yıl önceki yargısı, 2-3 yıl sonra bizzat kendisi tarafından yalanlanan, birkaç yıl önce ateşli bir şekilde desteklediği partiye şimdi amansız düşmanlık gösteren, birkaç yıl önce devrimci bulduğu hareketleri şimdi gericilikle suçlayan bir siyaset bilimciden söz ediyorum.

Yanıt?

Hala konuşur. Hatta siyaset okulu açıp ders bile verir!

Bu kişiler, birbirine tamamen zıt görüşleri, birkaç ay arayla savunurken bile açıklama yapma gereği duymaz. Her pozisyonda kendilerini haklı görürler. Bu tutumun nesnel tanımı “pişkinlik”tir.  Birbiriyle tamamen çelişen tavırlarını, kendilerinin yanlışı olarak değil, durumun çelişkisi ya da “somut durumun somut tahlili” olarak açıklarlar. Önceden destekledikleri parti çok iyidir, sonrasında desteklememişlerdir çünkü o parti sonradan kötü olmuştur! 

***

Bu yazılanları dikkate alırsak bu kurs için aşağıdaki ders başlıklarını öneriyorum:

-Akil adamlık kursu (F. Keyman/B. Oran)

-Uygulamalı burka giyme kursu (N. Göle)

-Karşılaştırmalı preburkaik sosyolojinin postmahremsel antropolojisine alternatisite (N. Göle)

-Evrenin bütün sırlarını açıklayan bir sihirli formül olarak merkez-çevre ilişkisi (F.Keyman)

-Nasıl sıkıcı olunur? (F. Keyman )

-Bilinçlerin iğdiş edilmesine giriş (Ortak Ders)

-Hep haklı olma teknikleri (Ortak Ders)

***

Organizasyonun ilan metninde şunlar yazmaktadır:

“Bir satranç oyununda çoğu zaman o ana uygun hamleleri görmek kolayken, sonraki hamleleri tahmin etmek zordur, satrancın kurtlarının D3’e giden bir vezirin kaç hamlede oyunu kazanacağını söylemesi hayret uyandırır. Siyasette de olayların yüzeyinde kalmayıp alt düzlemlerde çarpışan fikirleri görmek, sonraki hamleleri görebilmek için elzemdir." (1)

***

Satrançta birkaç hamle ötesini görmek elbette önemlidir.

Ancak 25 derste ve 2 bin TL vererek

satranç tahtasının aslında bir bilardo masası,

piyonun aslında bir elma,

fil ve atın aslında birer buharlı ütü olduğunu duymak için daha iyi bir fırsat bulamazsınız!

Taraf Gazetesi veya Radikal 2 kapandı ama ancak uslu bir liberal olursanız siz de bu kursa gidip yeni köşeleri tutabilir ve üstte örnekleri verilen büyük filozof hocalarımız gibi isabetli tahliller yapabilirsiniz.

“Salgılayacağınız” ilk yazının başlığını şimdiden yazayım:

“Çevre-merkez antagonizmasından paramodern moderniteye bakmak: Yoksa AKP otoriterleşiyor mu?”

[email protected]

Kaynaklar

1. https://arkhesiyaset.wordpress.com/
2. http://haber.sol.org.tr/yazarlar/taylan-kara/kilavuzlar-kargalar-burunla...
3. http://www.radikal.com.tr/radikal2/sivil-vesayet-meselesi-1063810/
4. http://www.radikal.com.tr/radikal2/akpye-mahkum-edenler-utansin-878290/
5. http://www.radikal.com.tr/radikal2/hegemonya-tamamlaniyor-1046594/
6. http://arsiv.gercekgundem.com/?p=366675
7. http://www.timeturk.com/tr/makale/fuat-keyman/sol-nerede-oldu.html Sol Nerede öldü, Radikal, 27.02.2010 (Bu yanlış, Radikal Gazetesinin internet erişiminde düzeltilmiştir.)

8. http://www.haberveriyorum.net/haber/nilufer-gole-karanlik-ve-guzel-burka

9. http://www.cnnturk.com/dunya/nilufer-gole-yeni-turkiyenin-yeni-sozcugu-b...

10. http://www.radikal.com.tr/turkiye/nilufer-gole-akp-incittigi-insanlari-g...