Mesele üç beş Hüda Kaya değil

HDP’li dostlarım ara sıra sitem ediyorlar bana. “Nedir bu tutturmuşsunuz bi’ Hüda Kaya’dır, Altan Tan’dır Mehmet Mir Dengir Fırat’tır” diye.

Haksız da değiller hani. Buradan bakınca sanki komünistlerin HDP ile yan yana durmasındaki tek engel Hüda Kaya ve onun muadili siyasal aktörlermiş gibi duruyor. Ya da Hüda Kaya’yı bu denklemden çıkarınca geriye “süper devrimci” bir HDP kalıyormuş gibi.

Sahi nedir mesele? Hüda Kaya ya da Altan Tan olmasaydı HDP seküler bir parti olarak mı anılacaktı? Veya Mehmet Mir Dengir Fırat olmasaydı HDP işçi sınıfının sesi olarak mı bilinecekti?

Önce muhteşem üçlüden başlayalım. Kaya, Tan, Fırat…

Ama bu konuyu açmaya çalışırken Hüda Kaya’nın Sivas Katliamındaki sessizliğini veya “Aziz Nesin kışkırttı insanları” çıkışını görmezden gelelim. Ya da Altan Tan’ın “çocuk gelinler İslami usullere uygundur” açıklamasını boş verelim. Hatta Mehmet Mir Dengir Fırat’ın aydınlanmacı damara kafa tutup da tüm dini yaşama biçimlerinin bir gecede ortadan kaldırılmasından duyduğu hüznü de görmezden gelelim.

Ne kalır geriye?

İftar yemeklerinde gülücükler dağıtan, Medine sözleşmesini referans kılan, İslam kardeşliğini kendine rota edinmiş bir yol haritası kalır.

Medine Sözleşmesine ve İslam Peygamberine güzellemeler yaparak ve aynı zamanda soldan argümanlarla gönülleri mest eden Selahattin Demirtaş Kuran’ı okumuş mudur gerçekten?

Enfal suresini bilir mi?

Peki ya Halepçe katliamında katledilen binlerce Kürt’ün ölüm fermanı olan Enfal operasyonlarını? Kendi ruhuna Fatiha değil de Enfal okuyan bir halktır Kürtler.

Evet, kimileri 1 Kasım’dan sonra AKP ile koalisyon kurmaya hazır bir HDP ile AKP’yi geriletmeyi düşünebilir. Ya da önce HDP’yi büyüterek büyüyeceğini düşünen solcular da var olabilir. Ne diyelim. Kılavuzu Altan Tan olanın alnı secdeden kurtulmayacaktır.

HDP henüz kendi vekilleri düzeyinde çocuk gelinler konusunda bir netliğe varamıyor iken, neyin düzenini sağlamayı hedefliyor?

Mesela HDP’nin programında yer alan zorunlu din derslerine karşı tutumun farkında mıdır Altan Tan? Ya da HDP Altan Tan’ın din derslerine dair yaklaşımının bilincinde midir?

İşçilerin ve emekçilerinin sömürü düzeninden kurtuluşunu TÜSİAD ile yapılan görüşmeler mi belirleyecektir?

Düne kadar Kürt sorunu konusunda türlü manipülasyonu yapan, Kürt halkına ve aydınlarına saldıran Hürriyet gazetesine ziyaretlerinizle mi kurtaracaksınız memleketi?

Sosyalizme mesafeli ama düşmanı değil, işçiye hayrı yok ama bezirgân değil, gericiliğe karşı ama aydınlanmacı değil bir travma halidir şahit olduklarımız.

Şimdi kalkıp, tüm bu meseleleri yok sayıp, Ermeni, Kürt, Alevi, Süryani ve nice etnik ögenin temsiline alkış tutmamız mı bekleniyor? Her etnik kökenden bir adayın olduğu seçim ya da vekilin olduğu meclis neyi değiştirir? Ya da şu ana kadar yaşanan sıkıntıların nedeni bu temsiliyetin yokluğu muydu?

Bunun adı temsiliyet falan değil düpe düz numuneciliktir. Ve ayıptır. Çünkü aslolan programdır. Ve bu programda sosyalizme veya buna alan açacak herhangi bir mevzunun yeri yoktur HDP’de. Çünkü Kürt bir vekil ile mesele çözülebilecek olsaydı Muhsin Kızılkaya’nın AKP vekilliği ile Kürt sorununa dair ciddi adımlar atılmış olurdu. (Siz bu ismin yerine Mehmet Metiner’i de koyabilirsiniz)

Farkında mısınız? Komünistlerin neden kimlikçilik yapmadıklarının sorgulandığı günleri yaşıyoruz.

Biz inanıyoruz. Değiştireceğiz. Yeniden kuracağız. İşte o gün “Tek Türkiye” dizisindeki Kürt düşmanlığından Suruç veya Ankara patlamasına ve haberlere sansür koyan zihniyete, Soma’dan Ermenek’e, mevsimlik işçilerden inşaatlarda göz yumulan ölümlere kadar her şeyin hesabını soracağız.

Çünkü tarihte sadece bu şekilde hesap sorulabilmiştir tüm kötülüklerden. Başka bir örneği de yoktur.

Evet, birilerine bir hayal, bir düş, bir rüya gibi gelebilir bu.

Ne diyelim.

Rüyalarınıza kıymayın efendiler.