Komünizme değil faşizme şaşırmakta yarar var

Türkiye Komünist Partisi (TKP) Genel Sekreteri Kemal Okuyan, 31 Mart seçim sonuçlarını soL'a değerlendirdi. Ankara ve İstanbul'da seçimleri Millet İttifakı adaylarının kazanmasını değerlendiren Okuyan, "Değişiklik iyidir diyeceğim ama o kadar. İnsanların sevincine, umutlanmasına laf söylemek gibi bir tutumumuz olmaz ancak bu tablodan umut çıkarılmasına ortak olacak değiliz. AKP ile CHP arasında bir fark var tamam. Bu farkın içeriği, tam olarak ne olduğu ayrı bir tartışma konusu. Lakin İstanbul ve Ankara'nın yönetiminin AKP'den CHP'ye geçtiği tezine ben CHP'li olsam itiraz ederdim" dedi.

Okuyan, "Dün TÜSİAD, patron örgütü olarak hem Erdoğan'a, hem onun panikleyen kadrolarına hem de muhalefete çıkış yolunu gösterdi. Bu daha önce çalışılmıştı. Erdoğan bu yolun dışında hareket edecek durumda değil, muhalefet hiç değil. Bu seçimin kazananı patronlardır. Biz TKP'yiz, buradan umut çıkaramayız" derken, TKP'nin Dersim seçimlerini kazanmasına ve oylarını arttırmasına ilişkin de açıklamalarda bulundu

Türkiye’de 2019 yerel seçimler sona erdi. İstanbul ve Ankara gibi iki önemli kentin yönetimi AKP’den CHP’ye geçti. Uzun yıllar sonra gelen bu değişiklik hakkında ne düşünüyorsunuz?

Değişiklik iyidir diyeceğim ama o kadar. İnsanların sevincine, umutlanmasına laf söylemek gibi bir tutumumuz olmaz ancak bu tablodan umut çıkarılmasına ortak olacak değiliz. AKP ile CHP arasında bir fark var tamam. Bu farkın içeriği, tam olarak ne olduğu ayrı bir tartışma konusu. Lakin İstanbul ve Ankara'nın yönetiminin AKP'den CHP'ye geçtiği tezine ben CHP'li olsam itiraz ederdim. CHP'li değilim, hayatım boyunca olmadım, bir kez olsun oy dahi vermedim bu nedenle ben her iki "başkan"ı da yadırgamıyorum. Ancak CHP'li olsam yadırgardım. İkisi de farklı dillerden "ben CHP'li değilim" demekte, bu anlamda AKP'den CHP'ye geçen bir şey yok. Şu oluyor, Türkiye'nin "sağ siyaseti"nin içindeki dengelerde değişiklik yaşanıyor, kimileri bundan umutlanıyor, bizim gibilerine ise yine uyarma görevi düşüyor. Ben olsam dün Ankara'da kazanan ekibin kutlamalarından umut değil ders çıkarırdım. Ancak, AKP'nin iki ili kaybetmesinin çok önemli boyutları var. Şimdi uluslararası sermayenin Erdoğan'ı yönetme yeteneği ciddi bir biçimde güçlendi. Bunun iyi bir şey olduğunu sanan solcular var memlekette, işlerin nasıl gelişeceğini hep birlikte göreceğiz. Türkiye'nin AKP iktidarından, kentlerimizin AKP tahribatından kurtulması gerekiyor ancak kastettiğimiz herhalde bu değildi. Bütün bunlardan sadece şu sonuç çıkabilir: AKP çok güçlü değil, Erdoğan çok güçlü değil. Bunun görülmesi iyi bir şey. Ancak halkın bu gerçeği öğrenmesi için inanılmaz ağır bir bedel ödeniyor; Türkiye toplumu her şeyi kabul eder hale geldi, Erdoğan'ın zayıflamasını Erdoğan'ın alternatifsizliğini kabullenerek sağlamak akıllıca bir alış veriş olmasa gerek!

'DAHA ÖNCE ÇALIŞILMIŞTI'

Tayyip Erdoğan’ın balkon konuşması TÜSİAD’ın açıklamasıyla neredeyse aynı. AKP’nin TÜSİAD referansı sizin de uzun süredir işaret ettiğiniz “normalleşme” sürecinin bir parçası olabilir mi?

Dün TÜSİAD, patron örgütü olarak hem Erdoğan'a, hem onun panikleyen kadrolarına hem de muhalefete çıkış yolunu gösterdi. Bu daha önce çalışılmıştı. Erdoğan bu yolun dışında hareket edecek durumda değil, muhalefet hiç değil. Bu seçimin kazananı patronlardır. Biz TKP'yiz, buradan umut çıkaramayız. 

'DÜZEN SİYASETİNİN BÜTÜN DENGELERİ ŞAŞMIŞ DURUMDA'

TKP yaptığı açıklamada, seçim sonuçlarının hem iktidarı hem de rejimle uyumlu hale gelen muhalefeti bir kriz ile karşı karşıya getirdiği belirtiliyor. Normalleşme çağrıları ortadayken bu kriz tespitini biraz açar mısınız?

Türkiye'de düzen siyasetinin bütün dengeleri şaşmış durumda. AKP bugünkü yapısıyla devam edemez. Geçtiğimiz dönem çok gördüğümüz, dinlediğimiz birileri büyük olasılık Abbas yolcu. Yeni bir oluşum mümkün mü mümkün... Ancak CHP de devam edemez eskisi gibi. İki ili aldınız güzel de CHP'ye Ankara'da gönül veren herkes bozkurt işareti yapmayı mı öğrenecek? Sembollere takılmıyorum. İki kentte AKP'yi götüren büyük koalisyonun tutkalı sağlam değil. Bakın Pervin Buldan HDP'nin "seçim kaybettirebileceği görüldü" dedi. Bu doğru. Sözün muhatabı AKP'yse bu aynı zamanda "AKP'ye seçim kazandırdık ya da kazandırabiliriz" de demektir. Bütün düzen siyaseti krize giriyor ve ülkede büyük bir ekonomik kriz var. Patronlar bu krizin yükünü halka yıkabilmek için şu anda iki partiye indirgenmiş düzen siyaseti arasında itişme istemez. Gerilim olursa birileri halkın tepkisini ister istemez kullanır. Bu nedenle normalleşme ve centilmenlik görüntüsü vermelerini isterler. Lakin ülke buna pek müsait olmadığından seçim gecesi ortaya çıkan al gülüm ver gülüm hâli elbette bozulabilir. Ancak yine de sermayeye rağmen çılgınlık yapılması çok güç Türkiye'de, onlar da "sakin olun" diyor. 

'İKİ PARTİLİ SİSTEME İZİN VERMEYECEĞİZ, TKP MUTLAKA OLACAK'

TKP'nin oy sayısını nasıl değerlendiriyorsunuz. TKP açıklamasında vurgu yaptığınız büyük kentlerdeki oy artışını ve ilgiyi nasıl değerlendirmeyi düşünüyorsunuz?

Bu oylar henüz çok az. Ama artış büyük anlam taşıyor. Türkiye bir anda iki partili sisteme doğru yöneldi. Bazı kentlerde üçüncü partinin oyu yüzde 1'in altında. Bununla ilk kez karşılaşılıyor. TKP "bu seçime giren tek gerçek partiyiz" derken bunu kastediyordu; herkes birbiriyle işbirliği yapabildi. Bize göre hava hoş, birleşsinler, geriye iki, üç parti kalsın, kendi bilecekleri iş. Ama biz iki partili sisteme izin vermeyeceğiz ya da Türkiye'de iki partili bir sistem olacaksa, bir tarafta TKP mutlaka olacak. Şimdi bu seçimde TKP sinmeyeceğini ve çok ağır koşullarda da olsa yol alabileceğini gösterdi. Başta üç büyük kentteki ilçeler olmak üzere birçok yerleşimde yüzde 1 psikolojik eşiği aşıldı ya da aşılma noktasına gelindi. Ayrıca TKP bu kez sistemli çalışma yürüttüğü yerlerde oylarını artırdı. Ve şimdi bu oylar derhal örgütlenmeye dönüşecek. Özel olarak hedeflediğimiz, belediye yönetimlerini almak için çaba harcadığımız yerlerde ise istediğimiz sonucu alamadık. Önemli oylara ulaştık ama yetmedi. Yetmedi çünkü paranın siyasetteki etkisini kıramadık, son dakika hamlelerini, belden aşağıya vuruşları hafife aldık. Adamın birinin çıkıp hiç sıkılmadan bir emperyalist ülkenin fonlarını buraya aktaracağım diye kürsüden bağırabildiği, bunun da solculuk sayıldığı bir ülke burası. Demek ki daha dikkatli, uyanık ve örgütlü olacağız. Mücadeleye devam.

'DERSİM'DE NE SÖZ VERİLDİYSE O OLACAK'

Seçimde Dersim sonuçları hem Türkiye’de hem de dünyada geniş yankı buldu. Dersim’de bundan sonra neler olacak?

Ne için söz verildiyse o olacak. Bu başarının mimarı öncelikle halktır. Dersim'deki ittifak halkçı bir belediyecilik için neler yapılması gerektiğini konuşacak, halkla birlikte hareket edilecek ancak önce belediyenin kayyum eliyle ne duruma getirildiğine bakmak gerekir. Hemen ardından Türkiye'nin ve hatta dünyanın iyi yürekli insanlarının dayanışma ve desteği ile çok özel ve yeni bir örnek yaratılabileceğinden eminim. 

'KOMÜNİZM İNSANLIĞIN GELECEĞİDİR'

İyi Parti Grup Başkanvekili Yavuz Ağıralioğlu, TKP adayı Fatih Mehmet Maçoğlu’nun belediye başkanı seçilmesine ilişkin, “Rusya’da bile aday olsa, bir komünistin belediyeyi alabilme imkanı yokken Tunceli’de bir belediyeyi alabilmiş olması; ne olduğunuzdan, neye inandığınızdan çok ne yaptığınıza bağlı olarak itibar bulacaksınız anlamı taşımaktadır” diye konuştu. Ağıralioğlu’na bir yanıtınız var mı?

Burada bir övgü var belki ama unutulmaması gereken şu: Komünistler için kişiler değil, ekip çalışması ve o çalışmanın doğrultusunu belirleyen dünya görüşü belirleyicidir. Bu nedenle "komünist ama iyi çalışıyor" tuhaf bir laftır. Bunu bir ara Nâzım Hikmet için derlerdi: Komünist ama iyi şair. Biz de derdik ki, komünist olduğu için bu kadar iyi şair! Yanlış anlaşılmasın sadece komünistlerin iyi şair olabileceğini söylemiyorum, Nâzım Hikmet'ten söz ediyorum, o öncelikle bir komünisttir. Piyasacı, sağcı biri iyi belediyecilik yapamaz, halkın çıkarlarını savunamaz. Sayın Maçoğlu'nu böyle ideolojisiz, siyasetsiz bir figür gibi sunmaya kimse kalkmasın. Ne yapıyorsa örgütlü halkın mücadelesine, devrimci değerlere inandığı için yapıyor. Son olarak, "Rusya'da bile komünizm belediye kazanamazken" lafına dair bir şeyler söyleyeceğim. Belediye kazanılır kazanılmaz, ama dünyanın her yerinde komünistler var ve yalnız küçük değil, büyük başarılara imza atabiliyorlar, atacaklar da. Buna şaşırılmasın. Sadece bu sömürü düzeninin ömrü gereğinden fazla uzadı, bunun sonsuza kadar gideceği sanılmasın. Bir de 1945 yılında Sovyet halklarının, Kızıl Ordu'nun mücadelesiyle diz çökertilen faşizmin bugün ayakta olmasıdır asıl anormallik; komünizm insanlığın geleceğidir.