Maden ocağından asansör boşluğuna ilkel birikim

Gökyüzünden ölüm yağıyor, yeryüzünden ölüm fışkırıyor.

Maden ocağından asansör boşluğuna, inşaat iskelesinden merdiven altı işliklerine, fabrika koğuşlarından üretim bandı tezgâhlarına, bulaşıkhanelerden AVM mağazalarına dek…

“İlkel birikim” tüm dehşetiyle sürüyor.

“İlkel birikim” yöntemiyle mülksüzleştirme, tüm şiddeti ve vahşetiyle devam ediyor.

Mülksüzleştirerek, işsizleştirerek, yoksullaştırarak, çaresizleştirerek sermaye biriktirmenin öyküsü, kanla, ateşle, ölümle yazılıyor.

Her taraftan çalışan, üreten, yaratan, kuran insanların emekçilerin kanı fışkırıyor.

“İlkel birikim” düzeneği kavranmadan, AKP’nin kurduğu islamofaşist despotluğun ekonomipolitiğini anlayamayız.

Soma’da yüzlerce işçinin nefessiz can vermesinin ardından, geçen hafta da ülkemizin prestijli (!) ölümcül inşaatlarından birinde 10 işçi, asansör motorunun altında kalarak veda etti yaşama.

Bu ne ilk ne de son.

Çünkü…

Plütokrasi denilen zenginler iktidarı, ancak bu vahşet devam ettiği sürece ayakta kalabilir.

O kanı içmeden, o canları almadan var olamayacaklarını kendileri de biliyorlar.

“İlkel birikim” mekanizması işleyecek ki, sıcak para diktatörlüğünün sefasını sürecekler.

Bunu çok iyi biliyorlar.

***

“İlkel birikim” mekanizmasını, Kapital’in ilk cildinin son bölümünden yıllardır okuduk, tartıştık, yazıp çizdik.

Şimdi “ilkel birikim” düzeneğini daha iyi anlamamıza, kavramamıza yardımcı bir kitap daha var elimizde. Kendi adıma başucu kitaplarımdan biri olmaya aday. NotaBene Yayınları’ndan çıktı. Özay Göztepe’nin editörlüğünde, 10 ayrı akademisyen-yazarın kaleminden yayınlanan bir yapıt: İlkel Birikim – Sermayenin Kaldıracı.

Eski yazılarımdan birinde önermiştim, tekrarlamalıyım: Prof. Ahmet Alpay Dikmen’in “Bir İlkel Birikim Aracı Olarak Özelleştirme ve Taşeronlaştırma” başlıklı makalesi de, bu alçak düzeneğin nasıl işlediğini tane tane anlatan, referans niteliğinde bir makale. Arama motoruna yazdığınızda PDF dosyası olarak indirebilirsiniz.

***

Marx, kapitalist üretimin temelini ve doğuşunu, dolaysız üreticilerin üretim ve geçim araçlarından zorla kopartılmalarıyla, yani mülksüzleştirilmeleriyle açıklıyor. Bu zorla kopartma sürecine de “ilkel birikim” adını veriyor.

Demek ki ilkel birikim, devlet zorunun yoğun ve çok yönlü şekilde kullanılarak üreticilerin proleterleştirilmesi.

Marx, ilkel birikimin, kapitalizmin tarih öncesi dönemine ait olduğunu belirtmekte: “Kapitalist üretim tarzı yerleşir yerleşmez artık ilkel birikim yöntemlerine ihtiyaç duyulmaz” demekte.

Marx'ı böyle düşünmeye sevk eden etken, kapitalist düzendeki “ekonomik zora” aşırı güç yüklemesi. Marx, “Kapitalizmde ekonomi o kadar büyük bir güce sahip ki, ilkel birikime yani iktisat dışı zor yöntemlerine ihtiyaç duymaz” diye düşünüyor.

İlkel birikim yağmasının, kapitalist sermaye birikim sürecinin asli ve sürekli bir unsuru olduğunu vurgulayan ve bu açıdan Marx'ı eleştiren ise Rosa Luxemburg.

İlkel birikim yağmasını bizlere anlatmasıyla Karl Marx ve bu yağmanın sürekli bir şekilde devam ettiğini savunmasıyla Rosa Luxemburg, günümüzde hâlâ yolumuzu aydınlatan iki ışık.

***

Günümüzde emperyalizmin asalaklığı ve çürümüşlüğü, insanlık ve doğa açısından taşınamayacak boyutlara ulaştı.

Bu durum emperyalizmi, “ilkel birikim” düzeneğini daha yoğun bir biçimde kullanmaya mahkum ve mecbur ediyor.

“İlkel birikim” mekanizmasının en ilkel, en vahşi, en barbar şekilde uygulandığı ülkelerden biri de Türkiye.

Kamusal alanların, ormanların, derelerin, limanların, denizlerin, taşın toprağın, okulların, hastanelerin, gazetelerin, televizyon kanallarının “ilkel birikim şiddetiyle” el değiştirdiği, para babalarına peşkeş çekildiği, adeta bedavaya verildiği bir Türkiye.

Bir taşeron cumhuriyetine dönüştürülen Türkiye.

AKP islamofaşist sıcak para diktatörlüğü, ülkemizi emekçi mezarlığı haline getirdi.

Bu mezarlıkta emekçilerin öldürülme zemini “ilkel birikim”, katledense AKP rejimi.

İlkel birikim yoluyla mülksüzleştirme, derinleşerek devam etmekte.

İnsanlarımız geçinme ve emek güçlerini gerçekleştirme olanak ve araçlarını hızla yitirmekteler.

İşsizlik ülkenin en büyük sorunu: Ve işsizlik aslında yapısal, kütlesel, planlı.

İşsizliğin ulaştığı düzeye baktığımızda, tarihsel olarak “ilkel birikim” yoluyla gerçekleştirilen üreticiler ile üretim araçları arasındaki kopukluk, Marx'ın haklılığını göstermekte.

Üreticilerle üretim araçları arasındaki bu tarihsel kopukluk giderilmedikçe…

İlkel birikimin ve her türlü sömürü ile yağmanın en dipteki nedeni olan “üretim araçları üzerindeki özel mülkiyet düzenine” son verilmedikçe…

Üretim ve geçim olanakları üzerinde kamusal mülkiyet kurulmadıkça…

Planlama yoluyla insanın yaratıcı yeteneklerinin çok yönlü gelişimini temel alan bir ekonomik ilişkiler düzeni kurulmadıkça…

İnsanlık da yok olacaktır, doğa da!

O nedenle Rosa Luxemburg’un anısını her zaman canlı tutarak, “Ya sosyalizm ya barbarlık” diyoruz.

***

AKP adlı islamofaşist sıcak para diktatörlüğü, Bakanlar Kurulu kararlarıyla, çıkardığı yasalarıyla, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’ndan kelepir satışlarıyla, acele kamulaştırma talimatlarıyla, dahası TOMA’lı, biber gazlı, coplu saldırılarıyla dört dörtlük bir “ilkel birikim” yağmasının 12’nci yılını sürmekte.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı adlı kurum, ilkel birikim talanının odağı.

AKP, ilkel birikim yoluyla gerçekleştirdiği yağmayı hiçbir zaman gizleyip saklamadı.

Ne diyordu geçenlerde Başbakan Davutoğlu: Durursak düşeriz!

Evet… İlkel birikim yağması durursa büyük bir hızla tepe taklak yere çakılacaklarını gayet iyi biliyorlar.

O yüzden de bu yağmayı, bu talanı “Durmak yok yola devam” sloganıyla sürdürüyorlar.

Herkes işini yapıyor.

Onlar ilkel birikim düzeneğini sürdürüp çarklarını döndürecek.

Bizlerse o çarka çomağımızı sokup tarihin tekerleğini eşitlik ve özgürlük yoluna doğru hızla döndüreceğiz.

***

İlkel birikim çarkının nasıl işlediğini kavramalıyız.

Çünkü bu yağma mekanizmasını öğrenmek ve ilkel birikimin ilkel iktidarından kurtulmak hepimiz için bir varlık-yokluk meselesine dönüşmüştür.

Ben bu yazıyı bitirdikten sonra, Karl Marx’ın 8 Mart 1881’de Cenevre’deki Vera İvanovna Zasuliç’e yazdığı mektubu bir kez daha okuyacağım. (*)

(*) Seçme Yazışmalar 2, Karl Marx – F. Engels, Sol Yayınları