Çal Dağı’nı çalanlardan hesap sorma zamanı…

Dün bir duruşma vardı Manisa İdare Mahkemesi’nde.

İngiliz sermayeli maden şirketi Sardes Nikel Madencilik AŞ’ye tahsis edilen orman arazisinin, tahsis izninin iptaline ilişkin bir dava.

Davayı Turgutlulular açtı. Salihlililer. Köylüler. Çiftçiler. Zeytinciler. Pamukçular. Ekip biçenler. O topraklarda yatıp kalkanlar. Oralarda yaşayanlar. Çocuk büyütenler. Emek verenler. Güneşinde ısınıp suyundan içenler. Oralılar. O toprağın insanları. O toprakları emek emek, ilmek ilmek, damla damla yaşatanlar, sürenler, ekenler, biçenler. Oralardan ekmek yiyenler. Hayatlarını kazananlar.

Onlar açtı davayı.

Dediler ki: “Çal Dağı bizimdir. Çal Dağı’ndaki kızılçam ormanları bizimdir. Zeytinlikler bizimdir. Orda yatan tarih, kültür, uygarlık bizimdir. Hiç kimse bizim elimizden oraları alıp da, İngiliz sermayeli maden şirketine tahsis edemez. Kâr uğruna, rant uğruna, para uğruna Çal Dağı’nı bizden alıp da, çok uluslu şirkete veremez hiç kimse. Bu izin iptal edilsin.”

***

Talep bu. İstek bu. Çığlık bu.

Bu kadar yalın, bu kadar net, bu kadar açık, bu kadar anlaşılır.

Yaklaşık üç buçuk saat sürdü duruşma.

Köylülerin, çiftçilerin, Turgutluluların avukatı Hasan Namak, tam üç saat anlattı yargıçlara.

Çal Dağı’nı anlattı.

Gediz Ovası’nı anlattı.

Irmakları, ağaçları, kuşları, zeytinleri anlattı.

Bilirkişi raporlarını anlattı.

Oralarda “sülfirik asitli yığın liçi” yöntemiyle maden çıkarmanın sakıncalarını anlattı.

Anlattı oğlu anlattı.

Yargıçlar dinledi.

Şimdi karar bağımsız, tarafsız yargıda.

Kararı hep birlikte bekleyip göreceğiz.

***

Bu konuda ben de düşüncelerimi yazmak istiyorum.

Çal Dağı Manisa’nın, Turgutlu’nun, Salihli’nin, Gölmarmara’nın orta yerinde, bereketli Gediz Ovası’nın göbeğinde, kızılçam ormanlarıyla kaplı bir doğa harikası.

Zeytinliklerle, pamuk tarlalarıyla, meyve sebze bahçeleriyle çevrili ulu bir dağ.

Ancak Çal Dağı’nda iki yıldır kirli bir oyun tezgahlanıyor.

AKP hükümetinin tezgahladığı bu oyunu bozmanın zamanı geldi de geçti bile.

***

Çal Dağı’nı İngiliz sermayeli Sardes Nikel Madencilik AŞ’ye tahsis eden, AKP hükümetidir.

3 Nisan 2009’da AKP’li Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun imzasıyla Çal Dağı’ndaki 3 milyon 297 bin 832 metrekare orman arazisi, İngiliz sermayeli Sardes Nikel Madencilik’e 2026 yılına kadar tahsis edilmiştir. Maden işletmeye açıldıktan sonra işgal edeceği toplam alan 1831 hektardır.

Söz konusu maden firması, Çal Dağı’nda “sülfirik asitli yığın liçi” yöntemiyle nikel madeni çıkaracak.

***

15 Nisan 2010 günü Turgutlu Çevre Platformu ile TEMA Vakfı bir panel düzenledi: Yeraltı Varlıklarımız ve Sürdürülebilir Yaşam Paneli.

Panelin sonuç bildirgesinden birkaç can alıcı cümle:

* İngiltere Merkezli European Nickel PLC’nin Türkiye’de kurduğu SARDES Nikel Madencilik A.Ş tarafından Manisa’nın Turgutlu İlçesi Çal Dağı Mevki’inde işletmeye başlanılan nikel madeni, toprağa, suya, havaya ve dolayısıyla tüm ekosisteme zarar verecek, kesilecek ağaçlar ve tahrip edilecek orman nedeniyle erozyon, heyelan ve sel tehlikesi tetiklenecektir.

* SARDES Nikel Madencilik A.Ş.’nin orman alanında, açıkta, 15 milyon ton sülfürik asit kullanarak doğaya, canlılara ve insanlara vereceği zarar, yalnızca Turgutlu ve çevresiyle sınırlı kalmayacaktır. Bu faaliyet Manisa’dan İzmir’e, Gediz, Foça ve Menemen ovalarına kadar çok geniş bir alanda ülkemizin en verimli tarım topraklarını yok edecek bir felakete dönüşecektir.

* ÇED Raporu’nda belirtildiği kadarıyla şirketin 15 yılda toplam yararı 163 milyon dolar olacaktır. Turgutlu’nun 15 yıllık tarım üretimi ise 5.1 milyar dolar tutmaktadır. Sadece bir defa kazanılacak olan 163 milyon dolar için devlet her yıl elde edebileceği 5.1 milyar dolarlık ekonomik potansiyeli riske atmaktadır.

* İşletme günde 12.000 ton su kullanacaktır. ÇED Raporu’na göre suyun Gediz’den çekileceği vurgulanmakta ve yaz döneminde Gediz kuruyacağı için yeraltı sularından takviye yapılacağı belirtilmektedir. Ancak, bu raporun ekine koydukları DSİ Hidroloji Raporu, yaz dönemine denk gelen 4 ay süresince Gediz’den su çekilemeyeceğini açıkça ortaya koymaktadır. Yani aylar boyunca, gereksinim duyulacak bütün su yer altı su varlığımızdan karşılanmak durumundadır.

* Çevreyi olumsuz etkileyecek unsurlardan biri de cevherin içinde bulunan kromdur. 750.000 ton krom kütlesi sülfürik asit uyarımına maruz kalacaktır.

* Nikel madeni için Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından 336,91 hektar orman alanı tahsis edilmiştir. Maden açılırsa yeni alınacak izinlerle bu alan 1.831 hektara ulaşacaktır. Bu alanda 2 milyona yakın ağaç ve fidan bulunmaktadır. Açık arazide yapılması planlanan madencilik faaliyetleri nedeniyle kesileceği öngörülmüş olan 300.000’den çok daha fazla ağacın kesileceği açıkça ortadadır. BUGÜN MADEN SAHASI İÇİN RUHSAT VEREN ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI 1970’Lİ YILLARDA EROZYON KONTROLÜ VE SELLER İÇİN BU SAHADA KENDİ DİKTİĞİ 30 YAŞINDAKİ AĞAÇLARIN KESİLMESİNİN ÖNÜNÜ AÇMAKTADIR.

***

Çal Dağı, Gediz Ovası’nın geleceğidir.

Çal Dağı havadır, sudur, yaşamdır.

Ekmektir Çal Dağı, emektir.

Çal Dağı’nı çaldırmamak gerekiyor.

Çal Dağı’nı çok uluslu emperyalist şirketlere altın tepsi içinde armağan edenlerden hesap sormanın zamanı geldi, hatta geçti.

Bu memleketin fabrikalarını, limanlarını, yollarını, elektriğini, suyunu, hastanesini, okulunu özelleştiren AKP hükümeti şimdi de taşını, toprağını, dağını satmaya çalışmakta.

Halkın işini, ekmeğini, taşını, toprağını çalanlardan hesap sormak lâzım.

***

1 Mayıs, bunun için iyi bir fırsat…

[email protected]