AKP terör örgütü

Yaşadığı çağın tanığıysa eğer gazeteci…

Tarihe not düşmek ve gerçeği kayıt altına almak zorundadır.

Bu bir zorunluluk ve sorumluluktur.

Ve bu yazı o nedenle yazılmış, başlığı o nedenle seçilmiştir.

AKP’nin bir terör örgütü olduğunu duraksamadan belirlemek, söylemek, haykırmak zorundayız.

En küçük bir tereddüt yaşamadan, yüksek sesle ve ısrarla.

AKP’nin bir terör örgütü haline gelmesinin nedeni, sadece önceki gece TBMM çatısı altında yaşanan şiddet olayları değil.

AKP uzunca bir zamandır, bu sıfatı hak eden bir yapı.

Anayasal düzeni ilga eden, bozan… J. J. Rousseau’nun “Siyasal bütünü ve egemen varlığı kuran, çoğunluğu ve azınlıklarıyla birlikte tüm vatandaşların ortak iradesi” olarak tanımladığı Genel İradeyi atomize eden, parçalayan… Anayasa’yı ve tüm yasaları hiçe sayan bir terör örgütü.

Özallı, Demirelli, Çillerli, Erbakanlı, Ecevitli yıllarda hükümetleri düşürebilecek, yıkabilecek, istifaya zorlayabilecek hemen hemen her suçu fazlasıyla işlediği halde, şiddet ve zorbalıkla iktidarı elinde tutan bir yapı.

Yasamayı da, yürütmeyi de, yargıyı da her düzeyde tek elde toplayan, denetimsiz ve frensiz bir şekilde tarihin tekerleklerini hızla geriye çeviren bir örgüt.

Ülkenin “laik”, “demokratik”, “sosyal” bir “hukuk devleti” olduğu ilkesini, 12 yıldır her uygulamasıyla yerle bir eden bir örgüt. (Buraya bir not: AKP’den önce de ülke laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olmadı hiçbir zaman ancak AKP bu nitelikleri reddederek, biçimsel olarak da bozdu, kavramları anlam kaymasına uğrattı; kağıt üzerinde bile bu nitelikler geçersizleşti.)

“AKP’yi istemiyoruz” diye sokağa çıkan gençleri ve çocukları vurmaları için kendi özel militer gücü haline getirdiği polis teşkilatına emir veren, mitinglerde “Emri ben verdim” itirafında bulunan, sonra da o katilleri “Destan yazdılar” diye taltif eden bir diktatör.

Anayasa Mahkemesi’nin 2008’de verdiği ve halen geçerli olan karara göre, “laiklik karşıtı faaliyetlerin odağı” olan bir parti. Aslında çoktan kapatılması ve tarihin çöp sepetine gönderilmesi gereken bir parti.

Hele 12 Eylül 2010 referandumundan sonra daha da azgınlaşıp pervasızlaşarak hukuk tanımaz, yasa da tanımaz, vicdan ve insanlık değerlerini hiç tanımaz hale gelen bir parti.

Hayatın özel ya da genel her alanını kendi dinsel yorumlarına göre düzenleyen, kamusal alanın tamamını dinsel referanslarla kurgulayan totaliter bir diktatorya.

Sadece devlet aygıtını elinde tutan bir baskıcılık değil, aynı zamanda özel hayatları ve kamusal alanları da belli bir dinin belli bir mezhebinin belli bir yorumuna göre düzenleyen, bunun için de elinde bulundurduğu zor gücünü kullanan bir dikta rejimi.

Esnafa “polislik” görevi veren, polise “vur emrini” dikte ettiren, palalı saldırganı, Ali İsmail’i öldüreni, Berkin’i vuranı koruyup kollayan; bunun karşılığında itiraz eden, hayır diyen, eleştiren herkese düşmanca, kinle, nefretle bakan bir hukuk dışı düzen.

Kendilerine biat eden, bu yolda her türlü saldırıyı gerçekleştirebilecek, her türlü cinayeti işleyebilecek yüz binlerce kişilik kütleler oluşturan bir teşkilat.

Tüm kurum ve kuruluşları şekilsizleştirip işlevsizleştiren; yeteneksizliği, mesleksizliği, zevksizliği toplumun neredeyse en önemli değerleri haline getiren bir örgüt.

Böyle bir örgüte, bu tıynette bir teşkilata, bu yapıda bir güce terör örgütü demeyeceğim de, ne diyeceğim!

AKP adlı İslâmofaşist diktatörlük gayri hukukidir, yasa dışıdır, insanlık ve vicdan dışıdır.

Bir terör örgütüdür.

Çünkü terör estirmektedir. Çünkü şiddet yağdırmaktadır.

Artık bu ülkede sağcı, muhafazakâr, gerici, faşist, yobaz, ırkçı ve AKP’li olmayan her yurttaşın özgürlüğü ve yaşamı tehdit altındadır. Bir suç işlemenize asla gerek yok: Size reva görülen cezaya göre, mutlaka size uygun bir suç da itinayla bulunacaktır, merak etmeyin! Bu ceza bazen polis kurşunuyla, bazen biber gazı fişeğiyle, bazen cop ve sopalarla öldürülmek, bazen de hapishaneye konulmak olabilir: Her biri için ellerinde mutlaka size uygun bir katalog suç vardır.

Bu saatten sonra estirip yağdırdıkları terörü daha da şiddetlendirmeye mahkûm ve mecburdurlar. Başka türlü ayakta kalamayacaklarını çok iyi biliyorlar.

“İç Güvenlik Yasa Tasarısı” adlı genel ve kalıcı sıkıyönetim tasarısını, işte bu yüzden hızla yasalaştırmaya çalışıyorlar. Anayasa’nın 15 maddesine birden aykırı bir tasarıyı, “yasa” haline getirmek istiyorlar!

Yıllar önce başka bir bağlamda “Parlamento burjuvazinin ahırıdır” diye Lenin yoldaş, bugünü görseydi, “Parlamento AKP’nin ahırıdır” der miydi bilemiyoruz ama biz rahatlıkla diyebiliriz.

Muhalefet milletvekillerinin tokmakla, çekiçle, yumrukla yaralandığı TBMM’nin hiçbir meşruiyeti kalmamıştır. Böyle bir parlamentonun olduğu yerde seçimden de, millet iradesinden de söz edilemez.

Çok açık ki: AKP terör örgütüdür!

Örgütlü cehalet ve örgütlü kötülüğün siyasal temsilcisidir.

Hırsız, yobaz, zorba, faşisttir!

Kaba kuvvet, koyu faşizm, şiddet ve zorbalık meydanlardan, sokaklardan gelip geçmiş, TBMM'ye dayanmıştır!

Hiçbir meşruiyeti yoktur bu Meclis'in!

Diktatör, "Emri ben verdim" itirafında bulunmuştu Haziran direnişi sırasında. TBMM'deki şiddet için de emri o vermiş olabilir mi? Olabilir!

O halde… Yeni bir cumhuriyet. Laik bir cumhuriyet. Kamucu bir cumhuriyet. Sosyalist bir cumhuriyet.

[email protected]
twitter.com/_ahmetcinar_