Sabah 5’te kaldır, işe getir, çalıştır, mesai bitince evine yolla. Al sana kapalı devre çalışma sistemi…

İşçilere salgın tedbiri yok “kapalı devre çalışma sistemi” var

Erdoğan ve kabinesinin hafta başında açıkladığı koronavirüs kararlarıyla ülke kapalı devre çalışmaya geçti. İlk olarak test edildiği yer Çanakkale Dardanel fabrikasıdır.

Hatırlayalım.

Haziran ayındaki “normalleşme” sonrası virüs pek çok işyerinde olduğu gibi Dardanel’de de hızla yayıldı. Konu İl Hıfzıssıhha Kurulu gündemine geldi. Kurul, işletmeyi bir süreliğine kapatıp işçilerin birbirleriyle temasını tümden kesmek yerine, onların 15 gün boyunca Sağlık Müdürlüğü’nün göstereceği yerde konaklamasını ve işyerine buradan gidip gelmesini kararlaştırdı. Uygulamanın adını da koymayı ihmal etmedi: Kapalı devre çalışma!

Şimdi bunu tüm ülkede deniyorlar.

İşe yaradığı falan da yok ayrıca. Haftalardır işyerlerinin salgının merkezi haline dönüştüğünü yazıyoruz. Patronlara sorsanız, virüs işyerinde değil dışarıda bulaşıyor. Dışarıda ya da içeride bulaşıyor olsun, bilenen gerçek virüsün işyerlerinde hızla yayıldığı, işçinin biri hastalandığında onunla sınırlı kalmadığı.

Ülkenin bütününü Dardanel fabrikasına çevirdiler derken üretim, büyük ölçüde hizmet ve finans faaliyetlerinin salgın riskine rağmen kesintisiz sürmesini, kalan zamanda ise işçilerin evlerine hapsedilmesini kastediyoruz. Kısıtlamaların temel mantığı da bu. Patronların kazancı kesintisiz devam edecek.

Öncelik emekçi halkın sağlığı değil patronların kazancı olduğunda, kısıtlamaların kapsamı da bu mantığa göre belirleniyor. Bakanlık genelgesi tek tek sıralamış. Çağrı merkezleri, üretim ve imalat tesisleri, şantiyeler, oteller ve konaklama tesisleri, depolar, kargo işletmeleri, akaryakıt istasyonları, basın-yayın kuruluşları, matbaalar, bankalar, AVM’ler ve burada çalışan işçiler tedbirlerden muaf. Gündüz yine insanlar tıkış tepiş toplu ulaşım araçlarıyla ya da servislerle işyerine taşınacak. Toplu taşımaya ek seferler ve servis sayısının arttırılması başta olmak üzere buna dair tek bir önlem alınmayacak. Hafta içi akşam, hafta sonu tüm gün sürecek olan sokağa çıkma yasağından ise yine işçiler muaf olacak. Sabah 5’te kaldır, işe getir, çalıştır, mesai bitince evine yolla. Al sana kapalı devre çalışma sistemi…

Bir de kısıtlamaların gelirsiz bıraktığı emekçiler var. Kapatılan işyerlerindeki işçiler, işsizler, çalışmak zorunda olan emekliler, kayıt dışı çalışanlar, ücretsiz izne yollananlar, gündelikçiler… Onlar için “en azından evlerinde kalıyorlar” diyebilen var mı? Geliri ortadan kalkmış bir emekçinin sizce evde oturma şansı var mı? En büyük riski onlar almak zorunda kalıyor ve en güvencesiz, sağlık koşullarından tümüyle uzak işlerin peşinde koşuyorlar. Onlar hem virüsle hem açlık ve yoksullukla burun buruna yaşıyor.

Kırk katır mı kırk satır mı?

Mart ayından bu yana açıklanan tedbirlerin hiçbiri salgını önlemeye yönelik olmadı. Şimdi salgın pik yapmış durumda ve alınan tedbirler en fazla sınıra dayanmış yoğun bakım doluluğunu bir nebze olsun rahatlatmak için.

Oysa yapılması gereken hiç de zor değildi. Başlangıçta kapsamlı bir kapanma sağlanabilirdi. Sadece zorunlu mal ve hizmetlerin sürdüğü, gerçek bir kapanma. Bu kapanmada insanların işi ve geliri korunabilirdi. Öncesini geçtim, salgın döneminde sermaye sınıfına kullandırılan mali kaynak tutarı 500 milyar liranın üzerinde. Sermaye sınıfının açlığını doyurmak için değil, emekçilerin ihtiyaçlarını karşılamak üzerine plan yapan bir devlet, sadece bu kaynakla bile bu konuda pek çok sorunu çözebilirdi.

Bunlar olmayınca her gün binlerce yeni hasta, yüzlerce ölüm. Ülkenin üçte biri işsiz, gelirsiz, kalanı da kapalı sistem çalışmada.