Gençlik Mahkemesi üniversiteye karşı işlenen suçları yargıladı

Türkiye Komünist Gençliği, Öğrenci Kolektifleri, Gençlik Muhalefeti’nin çağrısıyla toplanan Gençlik Mahkemesi, hükümetin ve rektörlerin üniversiteye karşı işlediği suçları ele aldı. Sembolik yargılama dün akşam saatlerinde Beyoğlu Ses Tiyatrosu’nda yüzlerce kişinin katılımıyla gerçekleşti.

Haber Merkezi

Türkiye Komünist Gençliği (TKG), Öğrenci Kolektifleri ve Gençlik Muhalefeti’nin çağrısıyla dün akşam saatlerinde Beyoğlu Ses Tiyatrosu’nda toplanan Gençlik Mahkemesi, üniversiteye karşı işlenen suçları yargıladı.

Mahkeme heyetinin takdim edilmesiyle başlayan temsili yargılama, üç örgüt adına açılış konuşması ve İstanbul’daki üniversiteler hakkında ayrı ayrı hazırlanan dava dosyalarının ve delillerin sunulmasıyla devam etti.

Mahkemeye hazırlık amacıyla üniversitelerde oluşturulan araştırma komisyonları adına yapılan sunumlar sırasında, delil niteliğinde belge ve görüntüler de projeksiyonla yansıtılarak salonla paylaşıldı. Üniversitelilerin yaptığı sunumların ardından etkinlik Gençlik Mahkemesi’nin karar bildirgesinin okunması ve üç örgüt adına yapılan kapanış konuşmasıyla son buldu.

"ALACAĞIMIZ KARARLARIN ALTINA TARİH DE MÜHRÜNÜ VURACAKTIR"

Mahkeme heyetinin takdiminin ardından üç örgüt adına açılış konuşmasını yapan Senem Doruk, sözlerine “Biz mahkememizi kimseden kaçırmadık. Görüntü, ses kaydı almak, bu sembolik mahkemede yankı bulacak adaletin sesini tüm Türkiye’ye, tüm dünyaya duyurmak serbesttir” ifadeleriyle başladı. Üniversiteye ve Aydınlanma’ya karşı suçları yargıladıklarını vurgulayan Doruk, Gençlik Mahkemesi’nin vereceği kararların altına tarihin de er geç mührünü vuracağına inandıklarını belirtti. 

Senem Doruk konuşmasına şu şekilde devam etti:

“Hukuk onların elinde emekçileri, gençleri, kadınları yola getirmek için kullanılacak bir sopaya dönüşmüş durumda. Aslında ortada adalet, hukuk falan yok, hükümetin ve hükümetten ekmek yiyen yandaşların elinde tuttuğu bir sopa var. 10 Ekim katliamında yaşamını yitiren 100’ü aşkın insanımızı anmak isteyen üniversitelileri bastırmak için… Greve çıkan işçileri sindirmek, kölelik koşulların ika etmek için… Haklarını savunmak üzere sokakları dolduran kadınları susturmak için… Bu sopaya sarılıyorlar. Ama bu zalimce oyunun sonuna yaklaşıldığının ayırtına varamıyorlar.

Olağanüstü Hal ilan edilmeden önce de durum buydu, Olağanüstü Hal ilan edildiğinden beri geçen süreyse adeta 15 yıllık AKP iktidarının 1 buçuk senelik özeti oldu. Üniversiteye, üniversite dendiğinde akla gelen ideallere, bu ülkeye karşı çok suç işlediler. Bir gün bu suçların hesabının sorulacağını göremiyorlar. “O kadar yolsuzuz ki, işlediğimiz suçların hesabını kimse tutamıyor”, zannetmesinler. Bakın, biz tutuyoruz. Bu ülkenin gençliği AKP’nin ve temsilcisi olduğu sermaye sınıfının işlediği suçların tamamının hesabını tutuyor ve hesabını soracak.

Buradan AKP iktidarına, Saray’a, yandaş Rektörlere sesleniyoruz: Olağanüstü Hal ilan ederek, Kanun Hükmünde Kararname çıkararak, Cumhurbaşkanına hakaret davaları, rektörlük soruşturmaları yağdırarak bizi engelleyemezsiniz, yaraladığınız vicdanlardan ve gençliğin adaletinden kaçamazsınız.”

"İÜ REKTÖRÜNÜN SUÇLARI BOYUNU AŞTI"

Açılış konuşmasının ardından mahkeme heyeti duruşmayı başlattı.  Heyette İstanbul Üniversitesi (İÜ) Hukuk Fakültesi’nden KHK ile ihraç edilen Mehmet Cemil Ozansü, Avukat Özge Demir, Avukat Kemal Aytaç ile birlikte Türkiye Komünist Gençliği, Gençlik Muhalefeti ve Öğrenci Kolektiflerinden birer temsilci hazır bulundu.

Heyet ilk sözü 10 Ekim katliamını anmak isteyen 67 öğrencinin gözaltına alındığı İstanbul Üniversitesi’ne verdi. Dosyanın sunumunu gerçekleştirmek üzere kürsüye çıkan Melda Karaoğlu İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’nün imza attığı hukuksuzlukları sıraladığı konuşmasını şu ifadelerle noktaladı:

“Bu yıl 10 Ekim’de, Ankara’da katledilenleri anmak ve üniversitemizde mücadele bayrağını yükseltmek için bir araya gelen üniversitelilere özel güvenlik ve polis saldırdı. Polis saldırısının ardından 67 üniversiteli gözaltına alındı ve üniversitelilerin haklarında dava açılarak adli denetim tedbiri getirildi. Bir süre sonra da üniversite yönetimi ve yurt yönetimleri tarafından eş zamanlı olarak soruşturma açıldı.10 Ekim Ankara Katliamı için memleket genelinde üç günlük yas ilan edilmişken bugün üniversitemizde bu anmayı gerçekleştirmek isterken saldırıya maruz kalmamızın bir anlamı var. Karanfilleri havuza bırakacağımız anda uyarı yapılmadan gerçekleşen güvenlik ve polis saldırısının gerekçesi basına görüntü veriliyor olmasıydı. Üniversite içerisinde çıkacak bir kıvılcımın diktatörlüğe giden yoldaki dengesini bozmasından korktuklarından o gün bize saldırdılar.

Bu olay bize AKP’nin üniversitelerde bir hesaplaşma içersinde olduğunu gösteriyor. İstedikleri üniversitelerde, patronlara, onların boş vaatlerine, yalanlarına yer var, fakat gençliğin bu düzenin değişmesi gerektiğini anlatmasına yer yok. İstedikleri üniversitede gericilere, kadın düşmanlarına, faşistlere yer var, fakat buna karşı mücadele bayrağını yükseltmeye çalışanlara yer yok. Bu elimde gördüğünüz dava dosyası Yunus Söylet’ten Mahmut Ak’a İstanbul Üniversitesi’ndeki tüm yandaş rektörlerin, AKP’nin suçlarının dökümüdür. İstanbul Üniversitesi’ni kayyum rektör Mahmut Ak yönetemez, işlediği suçlar boyunu aşmıştır.”

"GERİCİ VE PİYASACI DEĞİLSEN HEDEFSİN"

Marmara Üniversitesi’ni temsilen konuşmak üzere kürsüye çıkan Doğacan Ertuğrul sunumuna ders saatlerinin Cuma namazına göre belirlenmesinden, tarikat şeyhlerinin afişleriyle okulun donatılmasından, üniversitenin cumhurbaşkanı Erdoğan için sahte mezuniyet belgesi düzenlemesinden ve KHK’larla ihraç edilen akademisyenlerden söz ederek başladı.

Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğrencisi Doğacan Ertuğrul sözlerini şu ifadelerle sürdürdü:

"AKP ülkemize saldırdıkça nasıl laiklikten, eşitlikten, özgürlükten geriye bir şey kalmadıysa, AKP saldırdıkça, nasıl cumhuriyet bittiyse; Marmara Üniversitesi’ne müdahale etmeye kalktıkça da, üniversitemiz de üniversite olma vasfını yitiriyor. Faşistler, tarikat şeyhleri üniversitemizde cirit atıyor. Mescitlerinde faşistlerle, gericilerin arasında hangisinin daha fazla etkinlik yapacağına dair bir yarış var. Türkiye gericiliğinin en tipik özelliklerinden bir tanesi de sermaye ile kol kola girmektir. Örneğin, şirketlerle araları da pek iyidir. Üniversitemizin ev sahipliği yaptığı üst düzey ekonomi toplantıları, verimlilik ve iş geliştirme araştırmaları, raporları… Rektörlerimizin patronları sevdiği kadar patronlar da üniversitemizin AKP’li halinden memnun.

Peki, patronlarla aranız iyi değilse?  Aileniz zengin değilse? Hayatta hiç ‘babam sağ olsun’ diyerek hava basamamışsanız? Ya da ‘üniversiteden bir mezun ol, çok zengin olacaksın’ lakırdısının masaldan ibaret olduğunu düşünüyorsanız? Tüm bunlar böyleyken bir de AKP’li değilseniz, hatta ‘utanmayıp’, geleceğiniz için mücadele ediyorsanız? İşte o zaman AKP’li bir üniversitenin ne anlama geldiğinin farkına varırsınız. Durum öyle bir hal aldı ki; gericilikle ve piyasacılıkla kan bağı olmayan herhangi bir eylem, etkinlik, tartışma, yayıncılık, kulüp faaliyeti hedef haline gelebiliyor. Arkadaşlarımızla beraber, üniversitemizde gerici odaklar tarafından işlenen suçları toparlayıp dosya haline getirmek üzere kafa kafaya verdiğimizde, durum biz Marmara Üniversiteliler için oldukça zordu. Çünkü üniversitemize karşı gerçekleştirilen saldırılar, özellikle AKP’li yıllarda katlanarak artmış durumda.”

"GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ"

İstanbul Teknik, Yıldız Teknik, Galatasaray, Mimar Sinan, Boğaziçi Üniversiteleri ve vakıf üniversiteleri adına yapılan sunumlarla devam eden Gençlik Mahkemesi’nde, İstanbul’daki üniversitelerde OHAL ilanından bu yana yaşanan hukuksuzluklar ve hak gaspları tek tek değerlendirildi.

Sunumların ardından Gençlik Mahkemesi’nin karar bildirgesi İstanbul Barosu Bağlı Çalışan Avukatlar Komisyonu Başkanı Avukat Özge Demir tarafından okundu. Karar bildirgesinde şu ifadelere yer verildi:

“Karar verilirken, tüm üniversitelerde oluşturulan dava dosyaları ve dosyalara eklenen deliller esas alınmıştır. Ülkemizde sistemli ve örgütlü bir şekilde üniversitelere karşı suç işlenmektedir. Buna karşın; üniversiteye karşı işlenen suçları ortaya koyanların, üniversitenin ve temsil ettiği ideallerin meşru müdafaasını gerçekleştirenlerin yargılanmasının hiçbir meşruluğu yoktur. Esas suçlular üniversitelerde engizisyon mahkemeleri kuranlardır. Esas suçlular mahkememizin de ortaya koyduğu gibi sermaye sınıfı, AKP iktidarı ve yandaş üniversite idareleridir. Mahkememizin ilke kararları yukarıdaki gibidir. Şimdi görev bütün üniversitelilerin, bütün ilerici güçlerin, Türkiye gençliğinin omuzlarındadır. Halkın ve gençliğin ihtiyaç duyduğu adaleti sağlayacak başka bir mercii kalmamıştır.”

ORTAK AÇIKLAMA 

Etkinlik, Türkiye Komünist Gençliği, Gençlik Muhalefeti ve Öğrenci Kolektifleri adına hazırlanan ortak açıklamanın okunmasıyla sona erdi. Ortak açıklamada şöyle dendi:

“İstanbul’daki üniversitelerde yaşanan hak ihlallerini, kendi hukukunu dahi tanımayan iktidar eylemlerini dile getiren tüm arkadaşlarımıza teşekkür ederiz.Siyasi iktidardan rektörlere, yandaş akademisyenlerden gerici çığırtkanlara, patronlardan YÖK’e; üniversiteyi kendi ilerici tarihsel birikimden koparmaya çalışan kim varsa üniversiteye hesap verene kadar bu yolda yürümeye devam edeceğiz...

Suç ülkenin geleceğine yön veren üniversiteyi ve onun bilgi üretme kapasitesini bir avuç patronun daha az maliyetle daha fazla kar edebilmesi için seferber etmeye çalışmaktır. Suç üniversite-sanayi işbirliği anlaşmalarıyla üniversiteyi piyasa koşullarına adapte etmektir. Suç üniversitelerin ticarileşmesine ön ayak olup emekçi ailelerin çocuklarına kapıları kapatmaktır...

Üniversiteye karşı işlenen hiçbir suç cezasız kalmayacak. Üniversiteye karşı işlenen suçlar, emekçi halka, ülkemizin aydınlık geleceğine karşı işlenmiştir. Bu suçların zaman aşımı, affı olmaz.

Adımlarımızı sıklaştıralım, üniversiteyi gerici-faşist çetelerden, yandaş rektörlerden, patronlardan, YÖK’ten ve AKP’den arındıralım. Üniversiteyi bir bütün olarak bu gidişata karşı barikat yapalım.”

DAVA DOSYALARI İLERLEYEN GÜNLERDE YAYIMLANACAK

Beyoğlu Ses Tiyatrosu’nda gerçekleştirilen temsili yargılama sırasında Gençlik Mahkemesi’ne sunulan dava dosyalarının önümüzdeki günlerde birleştirilerek yayınlanacağı ifade ediliyor.