Gençlik Mahkemesi sonuç bildirgesi yayımlandı: Gereği düşünüldü...

Türkiye Komünist Gençliği, Gençlik Muhalefeti ve Öğrenci Kolektifleri’nin çağrısıyla toplanan Gençlik Mahkemesi’nin sonuç bildirgesi yayımlandı. Üniversiteye karşı işlenen suçları yargılayan temsili mahkeme, önümüzdeki günlerde İstanbul’daki üniversiteler adına hazırlanıp kendisine sunulan dava dosyalarını da yayımlayacak.

Haber Merkezi

Türkiye Komünist Gençliği, Gençlik Muhalefet ve Öğrenci Kolektifleri’nin çağrısını yaptığı Gençlik Mahkemesi, dün akşam saatlerinde Beyoğlu Ses Tiyatrosu’nda gerçekleşti.

Mahkeme heyeti İstanbul Üniversitesi (İÜ) Hukuk Fakültesi’nden KHK ile ihraç edilen Mehmet Cemil Ozansü, Avukat Özge Demir, Avukat Kemal Aytaç ile birlikte Türkiye Komünist Gençliği, Gençlik Muhalefeti ve Öğrenci Kolektiflerinden birer temsilciden oluştu.

 

İŞTE SONUÇ BİLDİRGESİ

İstanbul’daki üniversitelerden temsilcileri dinleyen temsili mahkeme, hazırlanan dava dosyalarının sunulmasının ardından yargısını açıkladı.

Üniversiteye karşı işlenen suçları yargılayan Gençlik Mahkemesi’nin karar bildirgesini mahkeme heyeti adına İstanbul Barosu Bağlı Çalışan Avukatlar Komisyonu Başkanı Avukat Özge Demir okudu.

Karar bildirgesinin tam metni şu şekilde:

Gençlik Muhalefeti, Öğrenci Kolektifleri ve Türkiye Komünist Gençliği’nin çağrısıyla yürütülen sembolik yargılama süreci, sizlerin huzurunda üniversiteye karşı işlenen suçları gözler önüne koydu. Bir kere daha vurgulamalıyız ki, hem kürsüde yer alan mahkeme heyeti hem sanatçı-yazar ve aydınların desteği hem çeşitli meslek örgütlerin ve sendikaların sunduğu destek hem de salonu dolduran yüzlerce üniversitelinin katılımı kurduğumuz mahkemenin meşruiyetini ortaya koyuyor.

Hukuksuzluğun sınır tanımadığı bir dönemde gerçekleştirdiğimiz yargılama süreci; şeffaflığı, adilliği ve dürüstlüğü ile örnek teşkil etmelidir. Çünkü karşımızdaki güç ne kadar tarafsızlık yalanları atsa da sermayeden, patronlardan, gericilerden, emperyalistlerden taraf olduğunu her kararında kanıtlamaktadır. Biz ise taraf olduğumuzu hiç gizlemiyoruz. Emekçi halktan, üniversite fikrinden, üniversitenin tarihsel olarak insanlığa kazandırdığı ilerici, aydınlanmacı birikimden tarafız.

Taraflı oluşumuz yalan söylememizi ya da adaletsiz davranmamızı gerektirmiyor; aksine doğruda durmanın yolu bu adaletsiz düzene karşı olmaktan geçiyor. İşte, her üniversitede suçların mağduru ya da muhatabı olan arkadaşlarımızın delilleriyle sundukları suçlar ortada. Şimdi sizlerle bu suçlara dair mahkeme heyeti olarak vardığımız kararı paylaşmak istiyorum.

1) Üniversitelerin içerisinde olduğu kaos ve yönetilemezlik hali, ülkemizde patronların ve AKP’nin yarattığı karanlıkla doğrudan bağlantılıdır. İncelediğimiz dava dosyaları göstermektedir ki, AKP bir yandan kendi toplumsal düzenini oturtmak adına üniversiteleri kullanıyor, diğer yandan kendi düzeniyle üniversitelerin tarihsel birikimi arasındaki çelişkiyi, üniversitenin misyonlarını tasfiye ederek, ortadan kaldırmaya çalışıyor.

Gereği düşünüldü…

Ülkemizi yönetme ehliyeti olmayan AKP’nin, üniversitelere karanlığını dayatmasının önüne geçilmesine, bu müdahaleyi hayata geçiren rektörlerin ve üniversitelerdeki yönetici kurulların, üniversitelerin AKP’lileştirilmesine payanda olmasının engellenmesine, bunun için bu karşıdevrimci operasyonda görev üstlenen bütün rektörlerin görevden alınmalarına karar verildi.

2) Üniversiteler ancak bilimsel nitelikle yönetilebilir. OHAL KHK’ları, ısmarlama kanunlar ve siyasi iktidarın sopası ile üniversitelerin yönetilmesi mümkün değildir. Hukuksuz, geri dönüş ve itiraz yolu kapatılarak akademisyenlerin ve bilim emekçilerinin üniversitelerden işlerinden atılması, “terör” davalarıyla yargılanması kabul edilemez. Bu açıkça üniversiteleri hedef alan gerici dönüşümün parçası, bir siyasi tasfiye operasyonudur. Bilim emekçilerine ve üniversiteye karşı suçtur.

Gereği düşünüldü…

Bilimsel-sanatsal-felsefi akademik üretime ve bilimsel düşüncenin güven altına alınmasına karşı geçirilen ve uygulanan her türlü kararın bozulmasına, eğitim emekçilerinin işlerine geri dönmesine karar verildi.

3) Üniversite fikriyle gericiliğin kan uyuşmazlığı, üniversiteye karşı işlenen suçların temel kaynaklarındandır. Üniversiteler, insanlık tarihine yüzyıllardır ilerletici katkılarda bulunmuştur. Bunun sebebi ise üniversitelerin aydınlanmacı karakterinde aranmalıdır. Çünkü üniversite hurafelerin ve dogmaların karşısına aklı koymuş, topluma akılla bakmış ve topluma ışık tutmuştur. Ancak bugün üniversitelerde tarikat etkinliklerine her türlü kayak sunulmakta, şeriatçılara kürsü verilmekte, gerici çeteler üniversitelerde polisle işbirliği halinde provokasyonlar düzenlemektedir.

Gereği düşünüldü…

Üniversitelerde aydınlanmayı ve bilimi boğmak adına karanlığın örgütlü bir şekilde yayılmasının engellenmesine, tarikat etkinliklerine yer ayıran üniversite rektörlerinin akademik unvanlarının geri alınmasına,  yurt, KYK yöneticilerinin görevden alınmasına karar verildi.

4) Üniversiteler sermayenin ahırı değil, üniversitelilerin, emekçi halkındır. Üniversitelere saldırının ciddi ve çok boyutlu yönünün, sermayenin yürüttüğü saldırılar olduğu incelenen dava örneklerinden ortaya çıkıyor. Sermaye kâr hırsıyla, kültürü ve ideolojisiyle üniversiteleri esir almaya çalışıyor. Birçok örnekte patronlar üniversiteli gençleri nitelikli ve ucuz iş gücü olarak görürken, diğer yandan üniversitelilerin sınıf atlama hülyasına kapılıp, ideolojik ve kültürel olarak düzene bağlanmaları için ellerinden geleni yapıyor. Görülüyor ki, bilim ve aydınlanma en çok patronların ve şirketlerin kâr elde etmesi için iğdiş ediliyor. Oysa üniversiteler kâr için değil, toplumsal yarar için çalışmalıdır.

Gereği düşünüldü…

Üniversite-sanayi işbirliği ve benzeri üniversiteyi sermayenin hizmetine koşan projelerin, tüm sonuçlarıyla birlikte sonlandırılmasına, kariyer günler, şirket etkinlikleri dahil üniversitenin sermayeyle bağ kurduğu tüm noktaların koparılmasına karar verildi.

5) Üniversiteler bilimsel düşünceyi ve üretimi öne çıkarır, bu noktada cinsiyet ayrımı gözetmeksizin eşitliği savunur. Üniversiteler sınıfsal ve toplumsal olarak ezilen kadınların; toplumsal üretim sürecine en çok katkı koyabildiği, kendisini özgür bir şekilde ifade edebildiği, taciz yahut ayrımcılıkla karşılaşmadığı yerler olmalıdır. Bu hem üniversite niteliğinin ileri çekilebilmesi için hem de toplumsal olarak kadınlara uygulanan basınç düşünülürse, üniversiteli kadınların toplumsal alanda üstlenmesi gereken öncülük misyonu için gereklidir. Üniversiteler her türlü ayrımcılığı bilim dışı olarak nitelemeli ve üniversiteler kadınların bir kere daha ezildiği bir yer olarak işlev kazanmamalıdır. Ancak bugün üniversiteler bırakın kadınların toplumsal olarak ihtiyaç duyduğu ilerici idealleri temsil etmeyi, kadınların birçok örnekte gerici saldırılara maruz kaldığı yerler haline gelmiştir.

Gereği düşünüldü…

Üniversitelerde kadına yönelen gerici saldırılara son verilmesine; kadın düşmanlarının, tacizcilerin üniversitede barındırılmamasına karar verildi.

6) Üniversiteler bilimsel ve doğru olanı savunur. Bilimsel nitelik taşımayan zırvaların, dinsel dogmaların, şirket hesaplarının üniversitelerle bağı yoktur. Şirketler daha fazla kâr etsin, siyasi iktidar daha rahat hareket etsin, kimi sermaye gruplarının yahut patronların reklamı yapılsın diye üretim yapılamaz. Bilimsel olarak rahatlıkla kanıtlanabilecek olan gerçekleri; çarpıtarak, sansürleyerek, açığa çıkmasını engelleyerek ya da doğrudan üniversitelerin kurumsal kimliğini kullanarak hazırladıkları sahte raporlarla halktan kaçıramazlar.

Gereği düşünüldü…

Bilimsel olmayan üretimlerin, sahte raporların ve belgelerin üretilerek, halka yalan söylenmesinin koşullarının ortadan kaldırılmasına; üniversitelerde akademik çalışma, araştırma-geliştirme faaliyeti yürütenlerin şirketlerle, genel olarak piyasayla bağının koparılmasının zorunluluğuna karar verildi.

7) Üniversite tarihsel olarak bir kültüre ve kimliğe sahiptir. Üniversiteler, bünyesine dahil olan insanların en çok okuduğu, en çok soru sorduğu, en çok dayanıştığı ve her şeyden önemlisi en çok öğrendiği yerlerdir. Bu deneyimler tek tek insanlara, ancak bir bütün olarak üniversiteye bir kimlik ve kültür kazandırır. Bu kazanımla üniversiteler aydın yetiştirir, gelişkin sanat eserleri üretir, bilim üretir. Bu doğrultuda öğrencilerin kulüp, topluluk etkinlikleri teşvik edilmelidir. Ancak bugün üniversitelerdeki durum tam tersidir. Öğrenci kulüpleri yasaklanmakta, üniversite idareleri bu tip etkinlikleri tehdit olarak görüp disiplin soruşturmalarına konu yapmaktadır.

Gereği düşünüldü…

Üniversitenin kültürel ve sanatsal vasıflarına dönük tüm kısıtlamalara ve üniversite kimliğini çürüten tüm uygulamaların ortadan kaldırılmasına; öğrenci topluluklarına daha fazla özgürlük tanınmasına ve bu toplulukların bilimsel, sanatsal, sportif ve kültürel faaliyetine daha fazla kaynak ayrılmasına, her açıdan teşvik edilmesine ve önünün açılmasına karar verilmiştir.

8) Üniversiteler yerleşkeleri, tarihsel mirası ve kamusal alanlarıyla birlikte anlam kazanır. Ancak görünüyor ki, ülkemizin köklü üniversiteler kent merkezlerinden ve tarihi yerleşkelerinden uzaklaştırılıyor, kültürel ve tarihsel miras tahrip ediliyor, üniversitelerden alınan yerleşkeler siyasilere ve patronlara peşkeş çekiliyor. Bu durum hem kamusal alanın ranta açılması hem de üniversitelerin toplumla bağının kopartılması açısından suç teşkil etmektedir.

Gereği düşünüldü…

Üniversitelerin kamusal alanlarını yağmalayan her türlü projenin ve kararın derhal yürürlükten kaldırılmasına karar verildi.

9) Üniversiteler siyaset ve ideoloji üretme merkezleridir. Üniversiteler dünyanın her yerinde, toplumsal hareketler, sıçramalar ve devrim süreçlerinde siyasal olarak pozisyon almıştır. Üniversitelerdeki siyasal üretim, toplumsal gelişmelere yön vermiş, bunun ötesinde üniversiteliler toplumsal hareketlerin içerisinde doğrudan yer almıştır. Ancak üniversitenin siyaset yapma vasfı, patron sınıfına, gericilere, ülkücülere; genel olarak sağcılara devredilemez. Üniversitelerde özgürlükten, eşitlikten, emekçilerden yana yürütülen siyasetin, çoğu örnekte orantısız şiddete başvurularak engellenmesi sadece üniversiteye değil, anayasaya ve evrensel insan haklarına da aykırıdır. Siyaset yapmak, her yurttaşın temel hakkı ve ihtiyacıdır. Ancak üniversiteler sistematik bir şekilde kolluk kuvvetleri, disiplin soruşturmaları ve paramiliter çeteler eliyle baskı altına alınmakta, bu baskıdan kurtulmanın tek yolu olarak apolitizm gösterilmektedir.

Gereği düşünüldü…

Üniversitelerde siyasal mücadelenin önündeki tüm engellerin kaldırılmasına karar verildi.

10) 10 Ekim Ankara katliamını protesto etmek değil, katliamın faili olan örgütün üyelerinin üniversitede cirit atmasına göz yummak, katliamda sorumluluğu bulananları aklamak, bu vahşice saldırının üzerini örtmeye çalışmak suçtur.  İnsanlığa karşı işlenen suçların başında kitlesel katliamlar geliyor. AKP’li yıllarda birden fazla katliam yaşanmıştır. Şüphesiz, bu katliamların sorumlusu, kimi örneklerde azmettiricisi ve faili AKP iktidarıdır. Reyhanlı’da Türkiye kamuoyunu savaşa ikna etmek için katliama izin veren AKP iktidarıdır. 10 Ekim saldırısında polisi saldırıya maruz kalanların ve yaralıların üzerine saldırtan AKP iktidarıdır. Bunu protesto etmek ve katliamda kaybettiğimiz arkadaşlarımızı anmak suç olarak gösterilerek, yapılacak eyleme saldırılması, her şeyden önce insanlık ayıbıdır ve anayasal suçtur.

Gereği düşünüldü…

Üniversitelerde eylem yapmanın, fikir beyan etmenin, protesto etmenin önündeki engellerin kaldırılmasına, bu hakkı gasp etmek için uygulanan keyfi ve hukuksuz eylemlere son verilmesine;

10 Ekim protestosuna yönelik gerçekleşen saldırıda, keyfi ve hukuksuz olarak uygulanan şiddetin sorumlularının üniversitelerle ilişiğinin kesilmesine, gözaltına alınan 67 arkadaşımız hakkında açılan davanın ve getirilen yurt dışı yasağı tedbirinin geri çekilmesine, 67 arkadaşımız hakkında İstanbul Üniversitesi ve yurt müdürlüklerince açılan soruşturmaların durdurulmasına;

Üniversitelerde gerici, piyasacı, yağmacı, cinsiyetçi, yasakçı uygulamalara imza atan başta rektörler olmak üzere, ayrı ayrı suçlarda imtiyaz sahibi olan tüm yöneticilerin, üniversitelerin bir parçası olamayacaklarından ve üniversiteye karşı işledikleri suçlardan dolayı, üniversitelerle ilişiklerinin kesilmesine;

Karar verildi.

Karar verilirken, tüm üniversitelerde oluşturulan dava dosyaları ve dosyalara eklenen deliller esas alınmıştır. Ülkemizde sistemli ve örgütlü bir şekilde üniversitelere karşı suç işlenmektedir. Buna karşın; üniversiteye karşı işlenen suçları ortaya koyanların, üniversitenin ve temsil ettiği ideallerin meşru müdafaasını gerçekleştirenlerin yargılanmasının hiçbir meşruluğu yoktur. Esas suçlular üniversitelerde engizisyon mahkemeleri kuranlardır. Esas suçlular mahkememizin de ortaya koyduğu gibi sermaye sınıfı, AKP iktidarı ve yandaş üniversite idareleridir.

Üniversiteye sahip çıkanların mücadelesi; karanlığı parçalayacak, üniversitelerin tarihsel görevlerini yerine getirmesini sağlayacaktır.

Mahkememizin ilke kararları yukarıdaki gibidir. Şimdi görev bütün üniversitelilerin, bütün ilerici güçlerin, Türkiye gençliğinin omuzlarındadır. Halkın ve gençliğin ihtiyaç duyduğu adaleti sağlayacak başka bir mercii kalmamıştır. Öyleyse, eşitlik, özgürlük, gerçek adalet için yan yana gelmeye, örgütlenmeye, mücadeleye, görev başına.