Hane başı kültür harcaması 78 lirada kaldı: 'Bu düzen yorgun ve yalnız emekçiler istiyor'

Zamların süreklileştiği kültür alanı emekçilerle arayı açtı. Hane başına sanat için yapılan harcama yıllık 78 lirada kaldı. Emekçiler kültür-sanata ulaşma mücadelesini soL'a anlattı.

Emre Alım

TÜİK, 2022'ye ait kültür istatistiklerini yayımladı. Verilere göre kültür harcamaları yüzde 88 artarak 149 milyar lira oldu. Enflasyondaki artışın etkisiyle de büyük görünen bu miktar, devletin mimari alandaki harcamalarından mücevherat imalatına birçok kalemi içeriyor.

Gündelik kültür harcamalarını gösteren sinema, tiyatro ve konser harcamaları toplamıysa 1,6 milyar lirada kaldı. 85 milyonluk nüfusta 20,7 milyon hane olduğu hesaplandığında hane başına sinema-konser ve tiyatro için yıllık yapılan harcamanın 78 lira civarında olduğu anlaşılıyor.

TÜİK verilerinin gösterdiği üzere bugün emekçilerin bilgilenmeye, izlemeye, eğlenmeye parası, zamanı ve enerjisi kalmamış durumda. 

Sezon zamlarla açıldı

Sinema biletleri yıl içinde birkaç kez zamlandı ve tam bilet fiyatları 150-175 lira arasına çıktı. Öğrenci biletlerinin fiyatlarıysa ortalama 120 lira. Özel tiyatro biletlerine de büyük zamlar geldi. Devlet Tiyatroları, bu zamlara ayak uydurarak 1 Kasım itibarıyla tam bilet ücretlerine yüzde 25, öğrenci biletlerine ise yüzde 50 zam yaptı.

Gözden çıkarılan konserler, ucuz bilet savaşları 

Doruk kendini ''tiyatro ve konserlere gitmeyi çok seven 26 yaşında bir genç'' olarak tanımlıyor. Geçimini kameramanlık yaparak sağlıyor. Kadıköy'de yani sinema ve tiyatrolara yürüme mesafesinde oturuyor. Ancak yükselen bilet fiyatları, onun da ayağını salonlardan kesmiş:

''Kendime ayda bir hak tanıyorum diyebilirim. En son geçtiğimiz haftalarda Kadıköy'de bir özel tiyatroda oyuna gittim ve 225 lira bilet parası verdim. Gitmek istediğim birçok oyunu giden arkadaşlarımdan önerilerle seçmeye çalışıyorum çünkü hepsine birden ulaşmak imkansız diyebilirim.''

Benzer bir önceliklendirmeyi sinemada da yaptığını aktaran Doruk, ''Önümüzdeki günlerde yeni vizyona girecek ve gitmek istediğim iki film var örneğin. Hâlâ 'önceliği hangisine vereyim, hangisi internete daha hızlı düşer ona göre diğerini tercih edeyim' hesapları yapıyorum'' diyor.

Konser biletlerine ulaşmanınsa neredeyse imkansız olduğunu bir örnekle anlatıyor: ''Yılbaşına doğru Mor ve Ötesi konseri var. Çok severim Mor ve Ötesi'ni. Kız arkadaşıma sürpriz yapıp iki bilet alayım dedim. Biletlerin tanesinin 750 lira olduğunu öğrendim... İki kişi 1500 lira! Sonra dedim ki yine en iyisi Spotify. Çünkü ben bu parayı verip konsere gittiğimde eğlenemem. Eğlenmek yerine daha çok üzülürüm.''

Belediyeler ve Kültür Bakanlığı'nın düzenlediği etkinliklerin daha uygun olduğunu vurgulayan Doruk, bu etkinliklerin biletlerine ulaşmanın kolay olmadığını söylüyor:   

''Belediyelerin ve devletin sunduğu bazı ucuz konser ve tiyatrolar oluyor. Bu biletler de göz açıp kapayana kadar tükeniyor. Erkenden pusuya yatıp sayfayı hızlı hızlı yenileyerek tiyatroya, konsere gitmeye çalışıyoruz ya da eşe dosta haber salıp 'yakın zamanda herhangi bir aktiviteye bilet aldıysanız, gidemeyecek olursanız bana verin' diyerek dayanışma talep ediyoruz. Aynı şekilde elime bilet geçerse ve belli sebeplerden gidemeyecek gibiysem benimle aynı durumdaki arkadaşlarıma gönderiyorum. Bir şekilde kültür sanatın ucundan parçası olmaya çalışmakla geçiyor zamanımız.''

İndirimli biletin yolu: Açık Öğretim Fakültesi

Rukiye 31 yaşında bir beyaz yakalı. Bugün, ailesinin yardımıyla yaşamını sürdürdüğü üniversite yıllarına göre kültür sanat faaliyetlerine çok daha az dahil olabildiğini söylüyor. Fiyatı her gün artan sinema ve konser biletlerinin karşılanabilir olmaktan çıktığını belirten Rukiye, belediyelerin düzenlediği etkinliklerin daha ucuz olduğunu ancak bazı sorunları beraberinde getirdiğini anlatıyor: ''Belediyelerin düzenlediği konserler uygun fiyatlarda veya ücretsiz olsa da orada da içki yasaklarıyla karşılaşıyoruz. Kültür Bakanlığı'nın düzenlediği etkinlik fiyatlarıya özelden farksız, üstelik sansür söz konusu.''

Rukiye çözümü, Açık Öğretim Fakültesi'ne kaydolarak hem ulaşım hem kültür-sanat etkinliklerinde ''öğrenci indirimi''nden yararlanmakta bulmuş. Bunu yaparken yalnız olmadığının altını çiziyor: ''Çevremde birçok kişi öğrenci indiriminden faydalanabilmek için her yıl açıköğretime kayıt oluyor. Sanata ulaşmak için kimse bu kadar çaba sarf etmemeli.''

'Bu düzen yorgun ve yalnız emekçiler istiyor'

Hem çok para, hem uğraş gerektiriyor... Emekçilerin çoğu, bu nedenle kültür sanat etkinliklerinden uzak duruyor. Bazılarıysa bir şekilde kültür-sanat etkinliklerine ulaşmak için her yolu deniyor, imkanlarını zorluyor. Peki ister çok uğraşıyor olsunlar, ister hiç düşünmüyor olsunlar, emekçiler kültüre neden ihtiyaç duyuyor?

İşçi sınıfının yaşantısını çizgiler ve öykülerle anlatan Asgari dergisi Genel Yayın Yönetmeni Tuluğ Ünlütürk'e göre, kültür alanı, sınıf mücadelesinin en önemli güç kaynaklarından biri. İşçi sınıfını bir arada tutan, dönüştüren, irade kazandıran bir zemin. Bugün bu zeminin yok edilmek istendiğini belirten Ünlütürk, hedefleneni şu sözlerle özetliyor: ''Sadece sinema, tiyatro, konser değil. Kitap alamıyor, enstrüman alamıyor, yolculuk yapamıyor, Müzekart bile çok pahalı… Televizyondan, sosyal medyadan ne dayatılıyorsa o kadar. Yorgun, yoksul ve yalnız emekçiler istiyor bu düzen. Neşemizi kaçırıyor.''

Kültür alanının insanlığın ve mücadelenin bir mirası olduğunu hatırlatan Ünlütürk, bu nedenle sinema, konser, tiyatro gibi faaliyetlere ulaşmanın aynı zamanda bir ihtiyaç olduğunu kaydediyor:

''Bu alandaki talep ve ihtiyaç ertelenebilir bir şey değil yani. Bugün hızla neşemize, gücümüze, birlikte duracağımız bir zemine ihtiyacımız var. En başta bunun için ihtiyacımız var kültürel faaliyetlere. Kültür alanı dahil, hiçbir düzlemde işçi sınıfını hesaba katmadan hareket edememeli bu düzen. Koskoca insanlık mirasını patron sınıfına ve onun özentilerine bırakamayız. İşte bu, birilerinin işçiler adına, işçiler için yapıp, işçilere bahşedeceği bir şey değil.''

İşçi sınıfıyla birlikte işçi sınıfının sorunlarını aktaran sanatçı ve aydınların da kültür alanında uzaklaştırıldığını vurgulayan Ünlütürk, bir çağrıda bulunuyor: ''Yüzünü emeğe dönen, sınıf kimliğine, tarafına sahip çıkan aydının da bu ilişkiye ihtiyaç duyduğunu düşünmek gerekir. Yan yana gelinmeli. Bu dayanışmayı örgütlemek, örneklerini yaratmak mücadeleye eklemek gerekir.''