'Setlerdeki çalışma koşulları insanlık sınırlarını zorlayan düzeyde'

Oyuncular Sendikası Genel Başkanı Meltem Cumbul, Oyuncular Sendikası Genel Koordinatörü Yeşim Girgin ve Oyuncular Sendikası Hukuk Müşaviri Av. Sera Kadıgil ile set işçilerinin yaşadıkları zorlukları, çalışma koşullarını ve sendikanın verdiği mücadele başlıklarını konuştuk.

Ercan Bekçi

Geçtiğimiz hafta Oyuncular Sendikası Başkanı Meltem Cumbul’un yaptığı “Setlerde bebeklerin biberonlarına kahve konuluyor” açıklamasının ardından medyanın dikkati setlerdeki çalışma koşullarına yöneldi.

Dikkatler dizi/film setlerine kesilmişken, Oyuncular Sendikası yöneticileri soL’a yaptıkları açıklamalarda setlerdeki insanlık dışı koşulları bir kez daha hatırlattı.

Oyuncuların “işçi” olduğunu vurgulayan Meltem Cumbul “Tüm sektör çalışanlarına (çocuk oyuncular da dahil olmak üzere ) serbest meslek makbuzu açtırılıyor ve 4/B yani eski bağkur üzerinden sigortalarını kendileri yatırmaları bekleniyor. Dolayısıyla da işçi olarak görünmüyoruz. İşte sendikamız tam da bu sebeple kuruldu” ifadelerini kullanırken, sendikanın genel koordinatörü Yeşim Girgin de “İş güvenliği uzmanlarının dışarıdan hizmet alımı şeklinde çalıştırılması değil, set ekibinin bir parçası olarak çalıştırılması gerekiyor. Aksi takdirde bu risklerin önüne geçilebileceğine inanmıyoruz” dedi.

Sendika yöneticileri ile yaptığı açıklamalar şu şekilde:

Bize setlerdeki çalışma koşullarından bahseder misiniz?

Yeşim GİRGİN (Oyuncular Sendikası Genel Koordinatörü): Sendika’ya bu konuda çok fazla ihbar geliyor. Çünkü setlerdeki çalışma koşulları insanlık sınırlarını zorlayan bir düzeyde. Günde ortalama 16-18 saat çalışılıyor hatta bazı setler 20 saati görüyor. Çalışma koşulları demek sadece çalışma saati anlamına gelmiyor elbette, yemek araları çok düzensiz (hatta yemek yiyebilmek başlı başına bir problem), temiz bir tuvalet bulabilmek hatta tuvalet bulabilmek bile sorun. Oyuncular bu kadar yoğun bir şekilde çalışıp bir kaç saat sonra dinlenmeden tekrar işe gidiyor!

'BİZLER İŞÇİYİZ'

Takip ettiğimiz kadarıyla dizi/film setlerinde insanlık dışı bir çalışma temposu var. Bunun önüne geçmek için Oyuncular Sendikası olarak neler yapıyorsunuz?

Meltem CUMBUL (Oyuncular Sendikası Genel Başkanı): Öncelikle oyuncular dahil tüm set çalışanları işçidir ve tüm çalışanlar İş Kanunu'nun koruyucu hükümlerinden yararlanmalıdır. Ancak tüm sektör çalışanlarına (çocuk oyuncular da dahil olmak üzere ) serbest meslek makbuzu açtırılıyor ve 4/B yani eski bağkur üzerinden sigortalarını kendileri yatırmaları bekleniyor. Dolayısıyla da işçi olarak görünmüyoruz. İşte sendikamız tam da bu sebeple kuruldu. Öncelikle yasalarda var olan fakat pratikte uygulanmayan haklarımızı alabilmek için çalışıyoruz. Gerek Hukuk gerekse Bakanlık nezdinde oldukça yoğun çalışmalar gerçekleştirdik. Açıkçası hepsinden de olumlu sonuçlar elde ettik. Çalışma Bakanlığı oyuncuların ve teknik ekibin işçi olduğuna dair bir şüphe taşımıyor, bize açık açık “evet işçisiniz” deniyor. Ancak pratikteki uygulamaların düzeltilmesi konusunda sıkıntı yaşıyoruz. Bunu da yine Çalışma Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu gibi ilgili tüm kurumlar ile görüşerek çözmeye çalışıyoruz. Kısacası temel talebimiz İş Kanunu'nun koruyucu hükümlerinin setlerde uygulanması. Çünkü bizler işçiyiz!

Sendikanın verdiği bu mücadeleden elde ettiği kazanımlar var mı? Varsa da bu kazanımlar sadece oyuncular için mi geçerli. Yoksa set işçilerini de kazanımlara dahil ediyor mu?

M.CUMBUL: 5 yıl boyunca çok önemli kazanımlar elde ettik. Bazı kazanımlar sadece oyuncuları ilgilendiriyor, bazıları ise tüm sektör çalışanlarını. Örneğin Sine-Sen ile birlikte setlerde işçi sağlı ve iş güvenliği kampanyasını başlattık, şimdi yeni kurulan kardeş sendikamız Sinema Tv Sendikası da bu konuda yoğun olarak çalışıyor. Bu çalışmaya başladığımızda setlerin az tehlikeli sınıfta yer aldığını gördük. Yaptığımız başvuru ile setlerin "Tehlikeli" sınıfa alınması için çalıştık ve sonuç olarak başardık. Setler artık tehlikeli sınıfta! Bunun dışında yürüttüğümüz 4A kampanyası oyuncularla ilgili, fakat yapılan teknik çalışmalar doğrudan set çalışanlarını da ilgilendiriyor. Setteki her departman bu kampanyadan ve argümanlarından yararlanabilir. "Bu sette çocuk var" kampanyası ile çocuk oyuncuların çalışma koşullarının düzeltilmesi için Çalışme ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve İLO ile çok ciddi çalışmalar yürüttük. Bu çalışmalar neticesinde İş Kanunu'nun çocuklara ilişkin 71. maddesinde değişiklik yaptırmayı başardık. Şuan bu maddenin pratikte uygulanması için çalışıyoruz. Yine sektörümüzle ilgili meslek tanımlarının olmayışı büyük bir problemdi. 2011 yılında başlattığımız meslek tanımı çalışmaları sonucunda oyuncu, seslendirme oyuncusu, opera şarkıcısı, dansçı ve figüran meslek tanımlarını yaptık. Sendikamız setler haricinde seslendirme oyuncularının, opera şarkıcılarının ve dansçıların sorunları ile de ilgilenmektedir. Hatta bu sene özellikle opera alanında çok önemli kazanımlar elde edildi. Özel sektörde çalışan opera şarkıcıları ilk kez olması gerektiği gibi 4A'lı olarak çalışmaya başladı. Seslendirme alanında çalışan arkadaşlarımız da şuan SMM kesiyor, seslendirme çalışma grubumuz ile birlikte bu alanı da düzeltmeye ve olması gereken sistemi uygulatmaya çalışıyoruz.

'YETİŞKİLERİN BİLE KATLANAMADIĞI KOŞULLARA ÇOCUKLAR MARUZ KALIYOR'

Geçtiğimiz hafta yaptığınız bir açıklamada  “Bir sette 6 aylık bebeğin uykusunun gelmesin diye biberonuna kahve koyulduğunu” ifade etmiştiniz. Bu açıklama medyanın da ilgisini çok çekti. Hem bu konuyu biraz daha açıp hem de başka somut örnekleri konuşacak olursak neleri anlatırsınız?

M. CUMBUL: 15 Aralık 2015 tarihinde İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi İş Hukuku Kürsüsü’nün Oyuncular Sendikası ile birlikte düzenlediği bir akademik oturum gerçekleşti. 2011-2013 yılları arasında çocuk oyuncular kampanyamız sebebiyle akademik araştırmalar kapsamında çocuk oyuncular, çocuk oyuncu aileleri, çocuk oyuncu koçları, pedagog ve psikologlarla bir çok görüşme gerçekleştirdik. Yaşanan bu olayı da bahsi geçen araştırmalar esnasında öğrendik ve konferansta verdiğimiz birçok örnekle beraber bu olaya da değindik. Öncelikle bu olayın 3 yıl önce de olsa gerçekten yaşandığını söylemek isteriz. Açıkçası günümüzde de çocuk oyuncularla ilgili sorunlar devam etmektedir. Yetişkinlerin bile katlanamadığı set çalışma koşullarına ve çalışma saatlerine çocuklar maruz kalmaya devam ediyor. Bu konu ile ilgili artık somut bir adım atılmalı, çözümler üzerine konuşmaya başlanmalı. Biz zaten bunun için yoğun bir mesai harcıyoruz, çözümleri konuşmak üzere de kapımız tüm taraflara açık. Yeter ki artık bir şeyler düzelsin.

Oyuncular ya da set işçilerine, ilişkin herhangi bir yasal düzenleme var mı? Varsa da bu düzenleme ne kadar geçerli?

Av. Sera KADIGİL (Oyuncular Sendikası Hukuk Müşaviri): Yasal düzenleme elbette ki var. Oyuncuları ilgilendiren kanun doğrudan İş Kanunu'dur. Çünkü çalışma ilişkisine baktığınız zaman oyuncu yapımcı ya da yönetmenin istediği saatte, istediği yerde ve istediği kadar çalışan kişidir ve bu haliyle mutlak olarak işçidir. Bu bağlamda iş Kanunu’nun amir hükümleri uygulansa zaten sektörde çalışma saatlerine ya da koşullarına ilişkin bir sorun kalmayacak. Kaldı ki Sosyal Güvenliğe ilişkin 5510 sayılı Kanun 4. maddesinde açıkça "Oyuncular 4/A üzerinden sigortalanır" şeklinde ve hiçbir tartışmaya mahal bırakmayacak netlikte bir hüküm de var. Bizim temel sıkıntımız zaten var olan yasal düzenlemelerin pratikte uygulanmıyor oluşu. Bunun için de tüm taraflarla bir araya gelerek sorunları aşmaya çalışıyoruz. Çalışma Bakanlığı’nın bu konuda oldukça yapıcı çalışmaları oldu ancak ne yazık ki yetersiz. Şimdi hep birlikte pratikteki uygulamaları düzeltmek için çalışıyoruz. Ancak işveren durumundaki yapımcılar tamamen maddi kaygılarla bu hukuki gerçekliği görmezden gelmesi durumu zorlaştırıyor.

'YETERLİ DENETİM YOK'

Setlerde oyuncular ve set çalışanları açısından iş güvenliği yeterli mi?

Y. GİRGİN: Günümüz koşullarında maalesef yeterli olmadığını söyleyebiliriz. Setler doğası gereği çok karmaşık bir yapıya sahip. Diğer tüm meslek sınıflarında görülen riskler tek bir sette karşımıza çıkabilir. Çünkü bir tersanede de çekim yapılabilir, madende de, inşaatta da, deniz altında da, havada da... Yani riskler say say bitmiyor. Setlere yönelik kapsamlı bir risk analizi yapılması lazım çünkü setler gördüğünüz gibi neredeyse tüm meslek gruplarının risklerini içinde barındırıyor.

İş güvenliği uzmanlarının dışarıdan hizmet alımı şeklinde çalıştırılması değil, set ekibinin bir parçası olarak çalıştırılması gerekiyor. Aksi takdirde bu risklerin önüne geçilebileceğine inanmıyoruz. Setlerde çok ağır ekipmanlar kullanılıyor, yüksekten düşme ve elektrik çarpması en sık yaşanan olaylar. İş güvenliği uzmanının daha senaryo aşamasındayken bu işe müdahil olması lazım. Ve tabii tüm bunların yanı sıra sektörün yapısına hakim iş güvenliği uzmanları yetiştirilmeli. Bu arada günde 16-18 saat tempoyu hiç düşürmeden çalışan setlerde iş güvenliğinden zaten bahsedemeyiz. Uykusuzluktan ve yorgunluktan önündeki kabloyu, ekipmanları bile göremeyen ekip, iş güvenliği önlemlerine ne kadar dikkat edebilir ki?

Sendikanızın ve Sine-Sen’in verdiği mücadeleler sonucunda setler, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca tehlikeli işyerleri sınıfına alındı. Bu karar alındığı günden itibaren setlere yeterli denetim yapılıyor mu?

M. CUMBUL: Sektörde yeterli bir denetim kesinlikle yok. Tehlike sınıfının değişmesi kararı sonrası değil ama öncesinde yani 2011 yılında Çalışma Bakanlığı'nın yapmış olduğu bir denetim var ve ilgili denetimin sonuçları Oyuncular Sendikası olarak ne kadar haklı olduğumuzun altını tekrar tekrar çizer mahiyette. Ancak bu yetersiz sayıdaki denetim çalışmaları da ne yazık ki sadece rapor olarak kalıyor, pratiğe bir etkisi olmuyor. Setlerdeki işçi sağlı ve iş güvenliği mevzusu yapımcısından oyuncusuna, teknik ekibinden iş güvenliği uzmanına kadar hep birlikte çalışırsak çözebileceğimiz bir mesele. Çünkü setleri en iyi bilen ve tanıyan bizleriz. Biz devletin karşısına bir çözüm önerisi ile çıkamazsak doğru bir sistem kurulamaz. Dolayısıyla bu konuda tüm yapımcılar, oyuncular, teknik ekip ve isg uzmanları birlikte çalışmalı ve hep birlikte çözüm yolları geliştirmeliyiz.

Bir oyuncunun ortalama çalışma saatleri nedir?

Y. GİRGİN: "Bir oyuncunun" dersek hatalı olabilir. Çünkü oyuncuların çalışma saatleri rol ağırlığına göre değişebiliyor. Her bölüm rolü olan bir oyuncu günde iyi ihtimalle ortalama 15-16 saat çalışıyor. Teknik ekiplerin çalışma saatleri ise çok daha fazla uzayabiliyor. Çünkü onlar oyuncudan da önce sete gidiyorlar ve set bittikten sonra da seti toparlıyorlar. Ayrıca aralıksız 36 hatta 40 saate varan son derece olumsuz ve hukuksuz örnekler yaşandığını da hukuk birimimize sık sık gelen şikayetlerden biliyoruz.

Bu çalışma koşullarına göre oyuncuların ya da diğer çalışanların aldıkları ücretler yeterli mi?

M. CUMBUL: Bu da tartışmaya çok açık bir durum. Sektörümüzde ücret dengesi diye bir şey yok. Aynı sette neredeyse aynı rol ağırlığında çalışan iki oyuncudan biri 2 bin TL'ye diğeri ise 20 bin TL'ye çalışabiliyor. Elbette bu durum oyuncunun şöhretine göre de değişkenlik gösteriyor. Bu bağlamda bölüm başı 300 TL gibi rakamlara çalışmak durumunda bırakılan oyuncular da var. Taban ücret tavan ücret gibi bir düzenleme ne yazık ki henüz yok. Teknik ekip için de aynı şey geçerli.

Bazı oyuncuların bölüm başına “astronomik” maaşlar aldığı sıklıkla gündeme geliyor. Ancak aynı sette bulunan ve “astronomik” rakamları alan oyuncuların bölümlük aldığı ücretten çok daha düşük ücretlere, daha uzun saat çalışanlar var. Bu konu hakkında bizi biraz bilgilendirir misiniz, bu bir gerilim sebebi değil mi?

S. KADIGİL: Her sektörün çok kazanını vardır. Astronomik ücret diye sık sık haber olan üyelerimiz ise bu sektöre emek harcayan kişilerin yüzde birini dahi oluşturmuyor. Kaldı ki bizim ülkemizde astronomik diye haberi yapılan ücretler aynı oyuncunun sektörü gelişmiş başka bir ülkedeki muadiline göre komik bile kalabilir aslında. Hele hele gerek yurtdışında 100'e yakın ülkeye satılan, gerek yurt içinde tekrar tekrar defalarca gösterilen eserlerde rol alan oyuncuların, yalnızca bir sefere mahsus ücret aldığı ve daha sonraki tekrar yayınlardan hiçbir oyuncuya ayrıca bir ödeme yapılmadığı da göz önünde bulundurulduğunda az sayıda ünlü ismin aldığı ücretin dahi astronomik olup olmadığı tartışılır. Bakarsanız o astronomik diye tabir edilen bölüm başı ücretler, yapımcının dahası kanalın o bölümden elde ettiği karın yanına bile yaklaşamıyor. Hal böyle iken madem bu kadar para kazanıyorsunuz güvencesiz ve günlerce uyumadan çalışmaya da razı olun demek İş Hukuku'nu geçtim temel insan haklarına aykırıdır. Fazla kazanan az kazanan ayrımı ciddi bir gerilime neden olmuyor açıkçası. Şu an gerek Oyuncular Sendikası'nda örgütlü üyelerimiz gerek Sinema-TV Sendikası’nda örgütlü set emekçisi arkadaşlarımız aynı gemide aynı işin farklı ucundan tutan işçilerdir. Haklarımızı elde etmek adına birbirimize karşı değil aksine hep birlikte mücadele ediyoruz.

Sendikada örgütlü olan oyuncu sayısı hakkında bilgi verir misiniz? Sizce bu sayı yeterli mi? Yeterli değilse, neden oyuncular örgütlenmeyi seçmiyor?

Y. GİRGİN: Sendikada şu anda 1300 oyuncu üyemiz var. Türkiye'de şu ana kadar geniş kapsamlı bir araştırma yapılmamış ancak tahminlerimize göre yurt çapında toplam 10 bine yakın oyuncu olduğunu düşünüyoruz. Bu bağlamda üye sayımız az denemez. Ancak elbette gerek nicelik gerek nitelik olarak üye yapımız henüz gelişim aşamasında. Oyuncuların sendika kapsamında örgütlenmeyi seçmemelerinin temel nedeni esasen zamansızlık. Bir çok oyuncu arkadaşımız çalışmalarımızı yakından izlemelerine rağmen yoğun çalışma temposundan fırsat bulamadıkları için üye olmaya dahi gelemiyorlar. Bir de sendikanın çalışmalarını uzaktan izleyip üye olmadan önce sonuç görmeyi bekleyen bir kesim var. Ancak bu arkadaşlarımızın sendikaya ne kadar yoğun katılım olursa sendikal mücadelenin de o kadar güçlü olacağı gerçeğini göz ardı etmemeleri gerekiyor. 

Son olarak, geçtiğimiz senelerde oyuncular  ve set işçileri için “yerli dizi-yersiz uzun” başlıklı bir kampanya örgütlenmişti. Buradan çıkan başarılı bir sonuç oldu mu? Daha sonrası için benzer bir kampanya örgütlemeyi düşünüyor musunuz?

S. KADIGİL: Bu eylem trajikomik bir şekilde ters tepti diyebiliriz. Şaşırtıcı bir şekilde o eylemlerin sebebi dizi sürelerinin 80-90 dakika aralığına çıkmış olmasıydı ki bu bile dünya standartlarının çok çok üzerindedir. Şu anda ise dünyada eşi benzeri görülmeyecek dizi sürelerine çıkmış durumdayız. Bugün ortalama bir dizi 150-160 hatta 170 dakikaya dayanmış durumda! 20.00'da başlayan bir dizi tamamen maddi kaygılarla gece yarılarına kadar sündürülüyor. Düşünün ki bir sinema filminin ortalama uzunluğu 80-120 dakika arasındadır ve çekimleri ise 2 ila 6 ay sürer. Hal böyle iken bizim sektörümüzün emekçileri hepi topu beş-altı gün içerisinde neredeyse iki sinema filmi uzunluğunda işler çıkartmaya zorlanıyorlar. Kanalların reyting savaşı insan hayatını hiçe sayan bir "dizi" uygulamaya çanak tutuyor hatta bunu dayatıyor! Hakkını arayana ise "bizim iş böyle" den başka makul bir açıklama sunulamıyor. Böyle bir düzen devam ettikçe hiç kimse çıkıp da insani çalışma koşullarından söz edemez. Mevcut çalışma şartları değil İş Kanunu, evrensel insan haklarını ayaklar altına alan bir hale gelmiştir. Bu yüzden biri çıkıp çalışma şartlarının düzgün olduğunu söylüyorsa bilin ki ya alenen yalan söylüyordur ya da sektörle ilgili en küçük bir fikri yoktur. 

Yerli dizi, yersiz uzun eylemlerinden

Yeni bir kampanya örgütlemeye gelince, Oyuncular Sendikasının varlık amacı özünde zaten budur, yani çalışma şartlarının düzeltilmesidir. Bizim attığımız her adım, açtığımız her dava, devlete yaptığımız her başvuru bu gidişata dur demek içindir. Bir seferlik eylemlerden ziyade bilinçli bir iş planı ile çalışıyoruz ve biz bu işi çözeceğiz.