10 dakika fazla uykuyu düşleyenler: Set çalışanları

Kaçak Gelinler dizi setinden gelen set soförü Engin Küçüktopuz'un ölüm haberinin ardından aynı dizi setinden bir set emekçisi soL’a setlerin durumunu anlattı.

soL - Sinem Burgu

11 Eylül Perşembe günü Kaçak Gelinler dizisinin setinde set soförlerinden Engin Küçüktopuz'un iş saatlerinde kalp krizi geçirmesi sonucu ölümüyle, dizi sektöründe ve genel olarak bütün setlerin çalışma koşullarında bugüne dek yaşanan birçok iş güvenliği ihlali yeniden gündeme gelmiş oldu.

Setlerin çalışma koşullarının ağırlığı kimi zaman setlerde yaşanan ölümlerle kimi zaman iş kazalarıyla yeniden gündeme oturuyor fakat yıllardır bu alana dönük çalışma koşullarını düzenleyen, iş güvenliğini sağlayan bir çalışma yapılmış değil. En ağır çalışma koşullarında çalışmak zorunda kalan sinema-tv emekçileriyse bir çıkış yolu arıyor. Kaçak Gelinler dizi setinden görüştüğümüz bir set çalışanı soL’a, yapım şirketlerinin ve kanalların üzerine örtmeye çalıştıkları, çalışma alanlarıyla ilgili gerçekleri aktardı.

Öncelikle set deneyimlerinizi, mesleki yaşamınızı anlatabilir misiniz kısaca bize. Setteki tanımlı işiniz nedir? Bu mesleğe nasıl başladınız, hiç bırakmayı düşündünüz mü kimi zorluklardan dolayı?

Setteki konumumla ilgili herhangi bilgi veremememi anlayış ile karşılamanızı temenni ediyorum. İşimle ilgili detay verirsem kimliğim acığa çıkacağından bilgi paylaşamıyorum çünkü sektörde bir daha iş bulamamakla tehdit ediliyorum. Sinema aşktır. Asla bırakmayı düşünmedim ta ki Kaçak Gelinler setiyle tanışana kadar. Amacım aşkla çalıştığım bu sektörü daha insani şartlarda çalışılacak bi hale getirebilmek.

Kaçak Gelinler setinde çalışma koşulları nasıl, detaylandırabilir misiniz? Çalıştığınız diğer setlerden bir farkı var mı? Günde kaç saat çalışıyorsunuz ve ulaşım, yemek gibi temel başlıklar nasıl işliyor? Set ortamını biraz aktarabilir misiniz?

Daha insani şartlarda çalışan setler var ancak şu ana kadar çalıştığım en ağır set Kaçak Gelinler setidir. Kaç saat çalıştığımız değil, ne kadar uyuyabildiğimiz önemli bence. Sabah 6’da evden çıktığınızı (bunun için 5 buçukta uyandığınızı) ve ertesi gün 5 ile 7 arası eve geri döndüğünüzü, aynı gün saat 10 hareketle tekrar sete gitmek zorunda olduğunuzu, bayram tatilinizin bile olmadığını, hastalansanız bile sete gitmek zorunda olduğunuzu düşünün.

Set işçisinin yatağıdır servisler, 5’te paydos edersiniz, 7’de evde olursunuz, o 2 saat dinlenebildiyseniz şanslısınızdır. Ve bir sette 2 Avrupa yakası 2 Anadolu yakası olmak üzere 4 servis varsa zengin bir prodüksiyonla çalışıyorsunuzdur. Bizim 3 servisimiz var. Servisten son inenseniz 10 dakika fazla uyuyabildiğiniz için şanslı hissedersiniz ama eve gittiğizde uyumak için 1 saatiniz kalır. Setimizin tek iyi yanı set yemekleri, bu dertten muzdarip çok fazla set var. Bir öğün 7,5 TL’dir, yapım firması bunu ne kadar düşük tutarsa kâr kardır. Emekçinin yanında olan yemekçimiz Hakan abiye teşekkür ederiz bu arada. Çalışma arkadaşlarınız aileniz gibidir, 18 ile 21 saat çalıştığınız insanlar. Her birim, birbiriyle iyi geçinmek zorundadır.

Engin Küçüktopuz'un ölümü hakkında neler söylebilirsiniz? Küçüktopuz'un setteki görevi neydi, olay nasıl oldu? Yapım şirketi herhangi bir açıklama yaptı mı ve yapılacak herhangi bir açıklamanın bir hükmü olabilir mi bu konuda?

Genelde set şoförlerinin araçlarının içinde uyuyarak dinlendikleri düşünülür. Fakat onlar da bizimle aynı şartlar altında çalışıyor ve bizden daha erken evden çıkmak zorunda olanlar var. Engin abi onlardan biriydi, sanat kamyonu şoförüydü. Kendi görüşüm ölümü yorgunluğa bağlıydı. Ailesiyle görüştüğümüzde vedalaşırken, ufak bir tebessümle 'Gençler dikkat edin kendinize, yorulmayın bu kadar’ demeleri benim için gayet manidardı.

Olay mekan değişimi sırasında, e-5 üzerinde ilerlerken meydana geldi. Jenaratör şoförü, Engin abiyi can çekişirken bulunca araçtan çıkartıp yere yatırıyor. 5 dakika uzaktaki hastaneden 1 ambulans gelemiyor. Tesadüfen yoldan geçen bir doktor ilk müdahalesini yapıyor ancak şok cihazı olmadığı için ambulansı beklemek zorunda kalıyorlar ve hayatını kaybediyor. Yapım firmasının yapmış olduğu herhangi bir açıklama yok.

İş kanununa göre bu durum iş kazası sonucu ölüm. Çünkü çalışma saatleri içinde gerçekleşti. Ben isterdim ki aile hakkını savunsun, dava açsın, ancak yapım firması yapacağı şatafatlı bir açıklama ile olayı kapatacaktır.

Setlerde yıllardır yaşanan bu vakalar ve sürekli üzerinde durulan çalışma koşullarına dair siz ne yapmak gerektiğiniz düşünüyorsunuz, bununla ilgili bir çalışmanız var mı? Yapım şirketleri ve kanalların dizi sürelerini kısaltma, çift ekibe geçme vs. gibi yöntemleri işe yarıyor mu ya da gerçekten bu 'önlemler' bütün setlerde harekete geçiriliyor mu, yoksa iş yetiştirme ve fazla kâr talebi her şeyin önüne mi geçiyor?

Öncelikle sendikal faliyetlerin çalışmadığı bir ortamdır setler. Sendika vardır ama sahip çıkmaz. Haklarını yemeyelim bazı durumlarda -işveren ile mahkemelik olursanız- avukatı yanınızda oluyor. O da aidatınızı ödüyor ve sendika üyesi iseniz. Asla birinin gelip de sendikalı olun deyip sendikanın kazanımları olabileceğini anlattığını görmedim. Bana gelirse iş ve dürüst olmak gerekirse konuyla ilgili bir çalışmam yok, son olaydan sonra aldığım bir teklifle yeni bir oluşum için mücadele vermeyi düşünüyorum.

Cevabınız soruda gizli. Hiçbir yapımcı için insan önemli değildir, önemli olan 300 bin TL’ye (temsili) kanala satacağı dizisidir. Neden 2-3 bin liraya yanında çalışan işçi önemli olsun? Sektörde işsiz adam çok. Çift ekip olma konusuna gelince, bunun yapım firmasına maliyeti 7 ila 25 bin arası değişir. E bu da yeterince sarih, adamlar için 5-10 lira önemli iken...

Setlerde işçi güvenliği konusunda herhangi bir adım atıldığına şahit oldunuz mu? Yapım şirketlerinin bu konudaki genel yaklaşımı nedir?

Özellikle Kaçak Gelinler setinde çalışmaya başladığım günden beri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına yapmış olduğum ağır çalışma koşullarına bağlı şikayetlerim hep sonuçsuz kaldı. Çünkü bilgilerimin gizli kalmasını talep ettim. Şayet bilgilerim paylaşılırsa kapının önüne koyulacağımı biliyordum. Daha önce setimize gelen İSG uzmanının sorularına ağız birliği yaparak cevap vermemiz tembih edilmişti.

- Günde kaç saat çalışıyorsunuz? -8!!
- Dinlenebiliyor musunuz? - Eveeetttt!!
- Çalışma koşullarından memnun musunuz ? - Eeeevettt!!

Yapım firması, bize dayatılan cümleler dışında "Söyleyeceği olan varsa kendine başka iş arasın" derse, ekmek parası der susarsınız!

Kimi ülkelerde set çalışanları için çok net belirlenmiş kurallar var, biliyorsunuz. Sendikal çalışmanın bu alanda somut başlıklarda ilerleme kaydettiğini düşünüyor musunuz? En temel işçi haklarından biri olan 8 saatlik çalışma, iş güvenliği, iş devamlılığı, mutlaka sigortalı olmak, işin reyting sebebiyle yayından kaldırılması halinde işsizlik güvencesi, işten çıkarılma halinde temel haklara sahip olmak, çalıştığın işin ücretini alma güvencesi ve bu ücretlendirmede alt sınırların belirlenmesi, ulaşım ve yemek hakkının nitelikli olması gibi temel başlıklarda nasıl çalışmalar yapılmalı, set çalışanlarının bu konuda birlikte yapması gerekenler nelerdir sizce?

Sendikanın yararı tartışmalı Türkiye'de. Çünkü 1000 tane set işçisi varsa bunun 50-60 tanesi sendikalı. Ama bu meselede sendikaların da suçu var. İnsanlar kendilerinin hakkını savunmayan bir platforma üye olmazlar. 1. ve 2. Dünya ülkelerinin bir çoğunda sendikasız çalışamazsın, bu ülkede ise sendikalıysan çalışamazsın. Bakın örgütlü olmak önemlidir, ama işe girerken o imzalanan sözleşmeleri okumak da önemlidir. Neymiş şartlar (hiç uyulmayan) bir bakın zaten hakkınızı bilirseniz hiç bir kimse karşınızda duramaz. Son 10 yılda çok şey değişti dünyada, Türkiye’de de aynı şekilde ve bu değişim hükümete bağlı bir değişim değil. Artık insanlar hakkını arıyor ve alıyor da. Gerek 1 yılda gerek 3 yılda. Biz, okumuş cahil set işçileri de işe giriş sözleşmemizi dahi okumadan imzalıyoruz. Alt işverenlerle çalışan set işçileri de dahil onlarca olumlu hakka sahip.

Yukarıda belirttiğim gibi hiçbir hakkını bilmeyen insan güruhundan bahsediyoruz. SSK eksik yatar, ‘ne yapalım sektör böyle’ deriz, yemek kötüdür, ‘e her sette aynı deriz’, çalışma saatleri uzundur, ‘yıllardır böyle değiştiremeyiz’ deriz, iş patlar, yapım firması kanaldan almıştır parayı ama para ödenmediğini söyler ve size ödeme yapmaz, ‘mahkemeye veririm, asarım keserim’ denir ama yeni iş gelince unutulur. Bu konuşmalar çeşitlenir lakin sektörde öğrenilmiş çaresizlik var. Set işçilerinin toplumsal depresyonda olduğunu söylemek yanlış olmaz. Önce bundan kurtulmak gerekir. Daha diziler 90 dakikayken eylem yapıldı "yerli diziler yersiz uzun" diye. Sonuç diziler şu an 100-120 dakika. Samimiyet eksik bizim sektörde. Kaybımız bundan mütevellit.