AKP'li yıllarda iş cinayetleri 6 kat arttı: Son 15 yılda 20 bin işçi öldü!

TMMOB’nin "İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Raporu"na göre, AKP iktidarı döneminde işçi ölümleri 6 kat arttı. TMMOB'nin raporuna göre, 2002’den bu yana hayatını kaybeden işçilerin sayısı 20 bine ulaştı.

Haber Merkezi

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), "İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Raporu"nu açıkladı.

TMMOB Genel Merkezi’nde TMMOB İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Komisyon Başkanı Bedri Tekin tarafından yapılan açıklamaya göre, AKP iktidarları dönemindeki iş cinayetlerinde hayatını kaybeden işçilerin sayısının 6 kat arttığı ifade edildi.

2002'den bu yana yapılan özelleştirme ve taşeronlaştırmaların ardından artışan geçen iş cinayetlerinde 15 yılın bilançosu 20 bin olarak açıklandı.

Türkiye’de işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında siyasal iktidarın tutumunun etkilerinin ve son 15 yılda bu alanda yaşanan değişimin, iş kazalarının nasıl iş cinayeti ve toplu katliamlara dönüştüğü sunumun ana başlıkları arasında tartışıldı. Raporda yapılan tespit ile bu alanın özelleştirme ile sermayeye teslim edilmesinin ardından yaşananların, 4875 Sayılı iş yasasının getirdiği esnek ve güvencesiz çalışmanın işçi sağlığı ve iş güvenliği üzerindeki olumsuz etkilerinin giderek artmasını bir iktidar politikası olduğu tartışmaya açıldı.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği raporunda bulunan, bu alanda çalışan teknik elemanların sorunları ve bu sorunlara sunulan çözümler de basın toplantısında gündem olarak yer aldı. Basın toplantısı TMMOB’nin işçi sağlığı ve iş güvenliği alanına yönelik yaptığı tespitler ve sorunlara getirdiği çözüm önerileri de basın ile paylaşıldı.

TMMOB'nin internet sitesinde yer alan İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği raporunun basın metni şu şekilde:

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 23. maddesinde “Herkesin kendi özgür seçimiyle belirlediği işyerinde, adil ve elverişli çalışma koşullarında çalışma hakkı vardır” denilmektedir.

Dünyanın çeşitli yerlerinde işçi sınıfının verdiği onlarca yıllık mücadelesi, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği ilkesinin kabul edilmesini, daha sonraki zamanlarda Dünya Çalışma Örgütü tarafından kısmen kabul edilmesini ve işyerlerinde bu amaca yönelik standartlar ve sözleşmelerin oluşmasını sağlamıştır.

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, işçilerin bedelini canlarıyla ödediği onlarca yıllık mücadelenin sonucu olan İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği ilkelerinin ülkemizde de yaygınlaşması, ikirciksiz olarak uygulanması için mücadele etmektedir.

Emekçilerin işyerlerinde geçirdikleri kazalar sonucu veya meslek hastalıklarına yakalanarak hayatlarını kaybetmeleri, yine aynı nedenler yüzünden bedensel ve zihinsel sağlıklarından olmaları, insan onuruna yakışmamaktadır.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği alanındaki çalışmalar ülkemizde de oldukça eskidir. Bu çalışmalar TMMOB açısından teknik önceliklerin ötesinde toplumsal huzur ve çalışma yaşamındaki barışın olmazsa olmazı olarak kabul edilmektedir.

AKP iktidarı ile büyük artış gösteren, özellikle 2010-2012 yılları arasında yaşanan iş kazalarındaki toplu ölümler nedeniyle çıkarılan 6331 Sayılı iş Güvenliği Yasası, başlangıçta bizim teknik ve yapısal önermelerimizi kısmen de olsa içermesine karşın, bugüne kadar yapılan değişikliklerle amacından sapmış; konu kapsamındaki eğitim ve sınav ve uygulamalar piyasacı bir anlayışla özel sektöre açılmıştır.

Bu rapor, içinde köklü ve temel yapısal sorunlar barındıran İSG yasasıyla ortaya çıkan paradoksu gözler önüne sermektedir. Ülkemizde ölümlü iş kazaları ve henüz toplumsal hafızanın unutmadığı Soma, Ermenek, Torunlar ve Şirvan gibi katliamlar; iş kazaları sonucu iş göremezlik oranları bu yasa ile birlikte büyük bir artış göstermiştir.

İşçi sağlığı ve iş güvenliğindeki temel ve yasada hedeflenen ancak bir türlü gerçekleştirilmeyen amaç, çalışanların sağlığına zarar verecek hususların önceden belirlenerek önlenmesi, rahat ve güvenli bir çalışma ortamı sağlanması, kazalara ve meslek hastalıklarına karşı çalışanların ruhsal ve bedensel sağlığının korunmasıdır.

Bu alanda birçok meslek disiplinin bilimsel ve teknik verinin yanı sıra toplumsal normları da kullanarak hizmet üretmek zorundadır. Üretilen, işin karakteri ve uygulama alanları gereği kamusal hizmet olmak zorundadır. Ancak ülkemizde, işçi sağlığı ve iş güvenliği alanı tam aksi istikamette üretim yapmakta; önleyici, tedavi edici uygulamalar işveren eliyle uzmanlara ve hekimlere yüklenmiş durumdadır. Yasa yayınlandığından beri uzmanların, hekimlerin ve sağlık personelinin işyerlerine vereceği hizmet süresi giderek azaltılmıştır. Bu yapılanın amacı işçi sağlığı ve iş güvenliğini korumak değil; hekim, sağlık personeli ve uzmanların işverene olan maliyetini azaltmaktır.

Özetle söylersek; uzmanın, hekimin ve diğer sağlık personelinin ayda 8 dakika, 12 dakika, 16 dakika görev yaptığı işyerlerinde iş kazaları ve meslek hastalıklarının azalmasını beklemek mümkün değildir.

Yine bu raporda, ticari bir danışmanlık haline dönüştürülen ve teknik olarak içinin günden güne boşaltıldığı, eğitimin özel kurumlar tarafından verildiği “iş güvenliği uzmanlığı”, TMMOB’nin bu alana bakışı, dünyada ve ülkemizde işçi sağlığı ve iş güvenliğinin durumu, kavramların ortaya çıkışı, 4875 sayılı iş kanunu ve sonuçları, özelleştirme ve sendikasızlaştırmanın bu alana etkileri, inşaat ve maden sektörünün iş kazalarının yoğun olarak yaşanması nedeniyle özel olarak incelenmesi, AKP iktidarının işçi sağlığı ve iş güvenliğine yaklaşımı ve Birliğimizin, bu ülkenin teknik elemanlarının işçi sağlığı ve iş güvenliği alanına dair tespit ve önerilerini bulacaksınız.

Biz bu raporu, iş cinayetlerinde katledilen on binlerce işçiye ve geride bıraktıklarına ithaf ettik. Yetmeyeceğini biliyoruz, ama gözden kaçmasın; AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından 2017 yılının başına kadar iş cinayetlerinde hayatını kaybeden emekçilerin sayısı 20.000’i aştı. Sadece 2017 yılı başında yüzlerce işçi hayatını kaybetti ve meslek hastalıklarına yakalandı, iş göremez hale geldi. 

TMMOB tüm bunlardan hareketle, bu raporla bir kez daha; iktidarın “Yeni Türkiye’sine”, emekçilerin alın terinin değerinin azaltılırken ölümlerin artmasına, İSG yasalarının işçiden değil işverenden yana olmasına, güvencesiz ve esnek çalışmaya, işçi sağlığı ve iş güvenliğinin teknik ve kamusal unsur olmaktan çıkarılmasına, yargı kararlarının işveren ve iktidar tarafından görmezden gelinmesine HAYIR demektedir.