Gıda fiyatları neden sürekli artıyor?

Gıda fiyatları da dahil pek çok emtia üzerine yapılan spekülasyon hız kesmiyor. Gıda fiyatlarındaki artış milyonlarca insanın açlıktan ölmesine neden olurken, emperyalist şirketler spekülasyonu “sınırlandıracak” düzenlemeleri bloke ediyor.

Açlık sorunu bir kez daha Afrika’da binlerce insanın yaşamını yitirmesi nedeniyle gündemde. Sadece Afrika’da değil, bütün dünyada sayısı milyonlara varan kişi açlık tehdidi altında yaşamaya devam ediyor. Bu sorunun kaynakları apaçık ortada olmasına karşın, kapitalist yönetimler meseleyi kötü iklim koşullarına, siyasi “istikrarsızlığa”, açlığın yoğun olduğu ülkelerde piyasa ekonomisinin kurallarının yeterince özümsenememiş olmasına bağlıyor.

Daha önce Somali’de ve Sahra Altı Afrika’da açlığın başlıca nedenlerinden bir tanesinin mali sermaye tekellerinin bu coğrafyada çok büyük miktarda arazi satın alarak, tarımla geçinen binlerce kişiyi topraklarından etmesi ve tarımsal ürün desenini kârlılık kriterine göre değiştirmesi olduğunu yazmıştık (İlgili haberimiz için: Açlığın sebebi arazi spekülasyonu!).

Açlığın bir diğer “bilinen” nedeni ise gıda fiyatları üzerinde spekülasyon yapılması. Özellikle 2005-2008 arasında temel gıdaların fiyatlarında dünya çapında çok hızlı bir artış gerçekleşti. 2005-2008 arasında mısırın fiyatı üç katına çıkarken, buğday fiyatı yüzde 127, pirinç fiyatı yüzde 170 arttı. Fiyat artışları 2009’da hız kestikten sonra 2010’un ikinci yarısında tekrar yükselmeye başladı. 2010 sonunda ise pek çok temel gıda ürününün fiyatı rekor seviyeye çıktı.

Gıda fiyatları spekülasyonu 40 milyon insanın daha açlığa, 130 ila 150 milyon insanınsa aşırı derecede yoksulluğa itilmesine neden oldu. Bugün bir milyarın üzerinde insan, açlıktan ölme tehlikesi altında bulunuyor.

Tekeller hiçbir kural istemiyor
Global Research adlı internet sitesinde bugün konuyla ilgili bir makale kaleme alan Edward Miller, gıda fiyatları üzerine spekülasyon yapan mali tekellerin dizginlenemediğini anlattı. Miller, Dünya Bankası’nın dahi son dönemde yaptığı bir araştırmada (Bafis ve Haniotis, 2010) “metaların finansallaştırılmasının” fiyat hareketleri üzerindeki etkilerine işaret ettiğini ve birçok önemli emtianın fiyat eğilimlerinin fiyatlardaki değişkenlikten etkilendiğini saptadığını belirtiyor.

Bu ölçekte bir spekülasyonun ABD’de 2000 yılında çıkartılan Vadeli Emtia İşlemleri Piyasalarını Modernleştirme Yasası tarafından mümkün kılındığını ifade eden Miller, bu yasayla tarımsal malları da kapsayan emtia piyasalarında vadeli işlemlerin her türlü düzenlemeden bağışık bir biçimde yürütülmesine olanak sağlandığının altını çiziyor. Bu yasayla söz konusu piyasalarda işlem yapanların ellerinde tutabilecekleri sözleşme miktarı üzerindeki sınırların kaldırıldığı belirtiliyor. "Pozisyon limiti" denilen bu sınırlamaların kaldırılmasıyla Goldman Sachs, Morgan Stanley ve Barclays gibi Amerikan ve İngiliz mali tekelleri söz konusu emtialar için endeks fonlar (toplu yatırım planları) geliştirmeye başlıyorlar. Miller’ın aktarımına göre bu fonlar, gelecekte fiyatlarının artmasını "bekledikleri" emtialar için vadeli işlem sözleşmeleri satın almakta uzmanlaşıyor ve elbette bu emtialarının fiyatlarının artmasını “temin ediyorlar”.

Kapitalizmin dünya çapındaki krizi başladıktan sonra spekülasyonu sınırlandırmak üzere adım atan ABD hükümetinin Dodd-Frank Reformu diye anılan bir paket hazırladığını belirten Miller, iki senatörün hazırladığı yasayla bağımsız bir Vadeli Emtia İşlemleri Komisyonu’nun (CFTC) oluşturulduğunu hatırlatıyor. Komisyon, vadeli işlemler piyasasında alınıp satılan sözleşme miktarı üzerine pozisyon limiti tesis edileceğini taahhüt ediyor.

Çıkarılan yasa bu piyasalarda işlem yapan mali tekellere 270 gün süre tanıyarak, tekellerden pozisyon limitlerini 17 Nisan 2011’e kadar “düzene koymalarını” istiyor. 17 Nisan’a gelindiğinde işlerin eskisi sürdüğünün görülmesi üzerine bu süre 4 Ekim’e kadar uzatılıyor. 4 Ekim’de de hiçbir şeyin düzelmediği görülünce CFTC Başkanı Gary Gensler, “Bu işi zamana karşı yarışa çevirmek istemiyoruz. Biz işleri düzeltecek bir biçimde yapmaya çalışıyoruz. Dolayısıyla daha iyi bir yola doğru ilerlediğimiz sürece bizim için birkaç haftanın önemi yok” diyor. Bu defa da düzenlemenin 18 Ekim’e kadar hayata geçirilmesi talep ediliyor.

Miller, Gary Gensler’in 18 yıl boyunca Goldman Sachs’ta çalıştığını, bir süre de bankanın mali işlerinin başındaki kişilerden biri olduğunu vurguluyor.

Gensler “bizim için birkaç haftanın önemi yok” derken, Somali’de her gün yüzlerce çocuk açlıktan ölüyor. Açlığın gerçek sebebini görmeyen ya da görmek istemeyenler, aynı Somali’nin iki gün önce ABD’nin insansız uçakları tarafından bombalandığını da görmemeyi tercih ediyor.

(soL – Ekonomi)