Açlığın sebebi arazi spekülasyonu!

Son yıllarda koruma fonları aracılığıyla mali tekellerin, hatta bazı Amerikan üniversitelerinin, Afrika başta olmak üzere, az gelişmiş ülkelerde büyük miktarda tarım arazisi satın aldığı ortaya çıktı.

Ekonomik krizle birlikte, başta altın olmak üzere, değerli metallerin fiyatlarının hızla artmasının spekülatörlerin iştahını kabartmaya devam ettiği biliniyor. Bloomberg’in yaptığı bir ankete göre bir ons altının fiyatı yıl sonunda 2000 doları geçerek son 32 yılın rekorunu kırabilir. Ancak spekülasyon sadece altın ve değerli metaller üzerinde gerçekleşmiyor. Uluslararası mali tekeller ve koruma (hedge) fonları, son yıllarda verimli tarım arazileri, dolayısıyla gıda fiyatları üzerinde de yoğun bir spekülasyon yapıyorlar.

Kaliforniya merkezli Oakland Enstitüsü tarafından hazırlanan “Afrika’da Toprağa Yapılan Yatırım Anlaşmalarını Anlamak” başlıklı raporda mali tekeller ve koruma fonlarının devasa büyüklükte arazileri nasıl ele geçirdiği inceleniyor. Son krizin patlak vermesinde önemli bir rol oynayan emlak balonunu yaratan mali tekeller, şimdi aynısını gıda fiyatlarını manipüle ederek gerçekleştiriyorlar. Bunun için ihtiyaç duyulan büyük araziler ise, 18. yüzyıl sonlarının “ilkel birikim” vahşetini hatırlatırcasına milyonlarca insanın topraklarından sürülmesi, uluslararası tekellerin çıkarları için çevrenin tahrip edilmesi ve yüzlerce yılda oluşmuş tarımsal ürün desenin birkaç yıl içinde değiştirilmesiyle gerçekleştiriliyor.

Amerikan üniversiteleri de spekülasyona karışmış
Oakland Enstitüsü tarafından yayımlanan raporda ABD’deki bazı üniversitelerin de arazi spekülasyonuna katıldığı belirtiliyor. Özellikle Mali, Sierra Leone, Mozambik, Etiyopya ve Güney Sudan’da koruma fonları aracılığıyla satın alınan büyük miktardaki araziye Harvard, Spelman ve Vanderbilt gibi üniversitelerin de karıştığı ifade ediliyor. Raporda, üniversitelerin arazileri Emergent Varlık Yönetimi adlı bir fon aracılığıyla ele geçirdiği belirtiliyor.
Dünya Bankası istatistiklerine göre yalnızca 2009 yılında satın alınan toprağın yüzölçümü 60 milyon hektara, yani Fransa büyüklüğünde bir alana ulaşıyor. Ele geçirilen toprağın yüzde 70’inin Afrika kıtasında olduğu bildiriliyor. 2008 yılından önce ise tarım arazilerindeki ortalama yıllık artışın 4 milyon hektarın altında olduğu belirtiliyor.

Oakland Enstitüsü direktörü Anuradha Mittal, katıldığı bir radyo programında büyük miktarda bağış fonuna sahip pek çok Amerikan üniversitesinin bu spekülasyona karıştığını iddia etti. Mittal konuyla ilgili şöyle konuştu:

“[Bu süreçte] Çeşitli araçların kullanıldığını gözlemledik. Birkaçının adını vermek gerekirse Emergent Varlık Yönetimi, Chayton Africa, Pharos Fonu bunlardan bazıları. Ve bunlar sadece Avrupa’da değil, aynı zamanda Birleşik Devletlerde… Bu türden arbitraj olanakları nedeniyle yüzde 20 ila 40 arası yüksek bir getiri vaat ettikleri için bazı üniversiteler de –Harvard, Vanderbilt, Spellman ve daha başkaları– bu eğilime katıldılar ve bunlar gerçekten de bu işe yatırım yapıyorlar…”

Afrika’yı bir kez daha yağmalamışlar
Devamının geleceği belirtilen raporda pek çok Afrika ülkesinde mali tekellerin yaptıkları anlaşmalardan örnekler veriliyor. Örneğin Tanzanya’da ABD menşeli AgroSol Energy’nin, Pharos adlı özel sermaye fonu vasıtasıyla 400 bin hektar büyüklüğünde tarım arazisi satın aldığı belirtiliyor. Satın alınan arazinin son 40 yıldır Burundi’den gelen mültecilerin yaşadığı Katumba ve Mişamo bölgelerini de kapsadığı bildiriliyor. Yani anlaşmayla birlikte Burundili mülteciler bir kez daha yurtlarından sürülmüş oluyorlar.

Açlıkla boğuşan Etiyopya’da ise, Etiyopya kökenli Suudi milyarder Muhammed El-Amoudi’ye ait Saudi Star Tarımsal Kalkınma Şirketi’nin Alwero Nehri kıyısında 10 bin hektar arazi satın aldığı belirtiliyor. Bu alanı bütünüyle tarım arazisine dönüştüreceğini belirten Saudi Star, bölgenin temel geçim kaynağı olan ormanları pirinç tarımı yapmak amacıyla yok edecek. Ayrıca Alwaro Nehri üzerine bir baraj inşa edilmesi düşünülüyor. Zaten kıt olan su ve orman kaynaklarının endüstriyel tarım uygulamalarıyla tahrip edilmesinin binlerce Afrikalının açlıktan ölmesine neden olduğu biliniyor.

Mali’de 100 bin hektar arazi satın alan Malibya adlı şirket, projeyle 1000 kişiye istihdam yaratılacağını ileri sürüyor. Oysa Birleşmiş Milletler’in yayımladığı araştırmalar Afrika’da iki hektarlık arazinin bir ailenin geçimini sağlaması için yeterli olduğunu gösteriyor. Bu durumda 50 bin aile için geçim kaynağı olabilecek bir arazide 1000 kişilik “istihdam yaratılmış” olacak!

Güney Sudan’da ise Teksas kökenli bir şirket, Nile Ticaret ve Kalkınma (NTD), 2008 yılında Mutayam Bölgesi Kooperatifi ile bir anlaşma imzalayarak 600 bin hektar araziyi 75 bin Sudan pound’u (yaklaşık 25,000 Amerikan doları) karşılığında 49 yıllığına kiralıyor. Anlaşma NTD’ye 49 yıl boyunca bölgedeki bütün doğal kaynakları kullanma hakkı tanıyor. Anlaşmanın en tuhaf yönü, Mutayam Bölge Kooperatifi adı verilen ve toprakları kiraya veren kurumun gerçekte var olmaması. Sudan Bağımsız Medya Ajansı’nın bildirdiğine göre kooperatife yalnızca bölgedeki bazı nüfuzlu kişiler üye ve bölge halkının anlaşmanın imzalandığından haberi bile yok.

Goldman Sachs ve JP Morgan’la ilginç bağlantı
Anuradha Mittal raporu hazırlarken bizzat arazi spekülasyonuna aracılık eden koruma fonlarının hazırladığı belgelerden yararlandıklarını belirtiyor. Mittal raporu hazırlarken, son olarak emlak balonunun ve Yunanistan gibi ülkelerin borç krizinin oluşumunda oynadıkları rolle ilişkileri tartışılan ABD menşeli JP Morgan ve Goldman Sachs’la ilginç bir ilişki de keşfettiklerini belirtiyor. Mittal Democracy Now’a yaptığı açıklamada şunları söylüyor:

“[Arazi spekülasyonu yapan fonları açan ve yöneten kişilerin] neredeyse tamamı kariyerlerine JP Morgan veya Goldman Sachs’ta başlamış. Ve örneğin Goldman Sachs’ın gıda spekülasyonundaki çok açık rolü bilindiğine göre orada yetişen kişilerin, eski çalışanlarının, gidip bu koruma fonlarını açmış ve Afrika’da toprağın ucuz olmasının sağladığı arbitraj olanaklarını kullanarak şimdi de arazi spekülasyonu yapıyor olduklarını görmek gerçekten ilginç.”

İstanbul çevresinde tarımsal arazi fiyatları 5 kat arttı
Tarımsal arazi spekülasyonu yalnızca Afrika’da değil, ülkemizde de ciddi boyutlara ulaşmış bulunuyor. Haber Türk Ekonomi Servisi’nden Bilal Emin Turan’ın dünkü haberine göre İstanbul ve çevresindeki tarımsal arazilerin fiyatı, kimi bölgelerde 5 katına çıkmış durumda.

Turan’ın görüştüğü Adapazarı Emlak Komisyoncuları Odası Başkanı Selçuk Başak, konuya ilişkin şunları söylüyor:

“Öyle ki, 2000-3000 dönümlük araziler peynir ekmek gibi gidiyor. Özellikle Edirne ve Adapazarı bölgesine son 1 yılda artarak devam eden yoğun bir ilgi var. Firmalar ve kişiler burada arazi avına çıkmış durumda. Büyük parça halindeki tarım arazilerinin azlığı ve talebin yoğunluğu buradaki fiyatları 5 kat kadar artırmış durumda. Yani 2-3 bin lira olan arazilerin dönümü bazı verimli bölgelerde 15 bin liraya kadar fırlamış.”

Uzmanlar gerek yerli, gerekse yabancı firmaların bölgeye akın ettiklerini belirtiyorlar. Arap fonlarının da İstanbul’da bulunan taşeron firmalar üzerinden tarımsal arazi satın almaya hazırlandığı bildiriliyor. Haberde görüşüne başvurulan emlak uzmanı Kudret Uybaş, “Bugün elimde 2000 dönümlük bir tarım arazi var. Ben bunu 1 haftada satabilirim. Bunun da değeri 6 milyon lira yapıyor. Ama tek parça yer bulmak zor. 2000 dönümlük bir araziyi satmak Edirne'de bir daire satmaktan daha kolay” diyor.

(soL – Ekonomi)