Yugoslavya parçalandı ama, ayrılanlar dikiş tutmuyor

1991’de dağılan Yugoslavya’dan geriye kalanlar hiç de iç açıcı değil. Hâlâ çözülemeyen sınır anlaşmazlıkları, devam eden iç çatışmalar, birbirlerine düşmanlıkla bakan bir zamanların kardeş halkları, ekonomik krizler, bağımlılık…

İkinci Dünya Savaşı’nda faşist işgalcilere karşı mücadelede efsaneleşen Mareşal Joseph Broz Tito liderliğinde kurulan Yugoslavya Sosyalist Cumhuriyeti 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasına kadar barış içinde yaşamayı başardı. Bu noktadan sonra emperyalizmin müdahalesiyle yarım asırdır birlikte yaşayan halklar bağımsız devlet kurma hayalleriyle birbirleriyle savaşa giriştiler. Sonuç, hâlâ çözülemeyen sınır anlaşmazlıkları, devam eden iç çatışmalar, birbirlerine düşmanlıkla bakan bir zamanların kardeş halkları, ekonomik krizler, yoksulluk ve şimdilik sekiz tane olan, sayıları her gün artan “bağımsız ülkeler”… Etnik sorunlar, sınır anlaşmazlıkları… 1984 yılında ABD hükümeti tarafından yayınlanan "Hassas Gizlilik" etiketli ABD Ulusal Güvenlik Karar Yönergesi "Birleşik Devletleri' in Yugoslavya Politikası" başlığını taşıyordu. Bu belge 1990 yılına kadar kamuoyundan gizlendi. Çünkü bu belgede ABD'nin Balkanlar'a ve Yugoslavya'ya yönelik stratejik amacının, Balkanlar'ı ve Yugoslavya'yı, "serbest piyasa sistemine katmak" olduğu belirtiliyordu. Bu bizim 1990'lı yıllarda ABD'nin, NATO şemsiyesi altında (Batılı müttefikleri ile birlikte) Bosna-Hersek' e ve ardından Sırbistan'a yaptığı askeri müdahaleleri anlamamıza da yardımcı oluyor. Nitekim 1999 Kosova Savaşı öncesinde dönemin ABD Başkanı Bill Clinton hiç çekinmeden büyük bir açık sözlülükle şunu söylemişti: "Eğer bütün dünyaya satış yapmamızı da içerecek güçlü ekonomik ilişki kurabilecekse, Avrupa bunun anahtarı olmak zorundadır. Bu Kosova davası, baştan aşağı bununla ilgilidir.” Yugoslavya’ nın dağılmasından sonra ortaya çıkan ve bölgenin hâlâ en önemli sorunu olmaya devam eden etnik çatışmalar konusunda en çok sıkıntı yaşayan ülke Bosna-Hersek. 1990–1995 arası süren ve birçok insanın ölmesine sebep olan kanlı bir iç savaş neticesinde kurulan ülkede temel olarak üç ana etnik grup var: Boşnaklar, Hırvatlar ve Sırplar. 1995’ de Dayton Barış Antlaşması imzalanarak ülke Bosna-Hersek Federasyonu ve Sırp Cumhuriyeti olarak iki federatif bölgeye ayrıldı. Her ne kadar yasal olarak tek ülke görünse de ülke hem fiziki olarak hem de gönül bağı anlamında ikiye bölünmüş durumda. Daha önceleri ülkede yaşayan Hırvatlar da Bağımsız Hırvatistan’ı vatan olarak görüyorlar ve bağımsızlık fikrine sıcak bakıyorlarken bugün elde ettikleri imtiyazlar sayesinde Bosna-Hersek’ i daha fazla benimsemiş durumdalar. Ancak ülkedeki Sırp Cumhuriyeti’nde (SC) yaşayan Sırplar için aynı şeyi söylenemiyor. Bosna-Hersek’te iki bölgede farklı alfabeler kullanılıyor ortak devlet televizyonunun yanında iki ayrı entite televizyonu yayın yapıyor. Öyle ki, Bosna Hersek ulusal takımı maça çıkacağı zaman bu yalnızca Bosna tarafına yayın yapan televizyonda yayınlanıyor. Sırp Cumhuriyeti'nde futbolseverler Sırbistan'ın maçlarıyla ilgileniyorlar, vatandaşları oldukları ülkenin takımıyla değil. Birçok kişi tarafından “devlet olma özelliği taşımadığı” ileri sürülen Bosna-Hersek’te her biri emperyalist ülkelerle yakın bağlar geliştirmiş 10 kanton 16 ayrı parlamento ve 13 hükümet var. Ayrıca idari olarak iki bölgenin yanı sıra, hem Bosnalılara hem Sırplara verilen bir üçüncü bölge daha varlığını sürdürüyor. Sırbistanda’ da durum pek farklı değil. Sırplar ve Hırvatlar (1991–1995), Sırplar ve Boşnaklar-Hırvatlar (1992–1995), Sırplar ve Kosovalılar (1998–1999) uzun yıllar aralarında çatıştılar. Ne Sırbistan ne de eski Yugoslavya’dan kopan diğer devletler bu çatışmaların yansımalarını henüz atlatabildi. Sosyalist Yugoslavya'yı oluşturan federal cumhuriyetlerin parçalanarak emperyalizme bağımlı devletler haline getiren anlayış Sırbistan içinde ciddi bir sorun yaratıyor. Henüz Karadağ'ın kendisinden ayrılıp ayrı bir devlet olmasına alışamayan Belgrad yönetimi son olarak Kosova'nın da kendisinden koparılmasını bir türlü hazmedemiyor. Kosova'nın 17 Şubat 2008'de ilan ettiği bağımsızlığı Batı ülkelerinin tanımaya başlamasıyla Sırbistan, Avrupa Birliği yanlısı partilerle Rusya ile ilişkilerin devamında ısrar edenler geleneksel milliyetçi söylem arasına sıkışmış durumda. Hırvatistan ve Slovenya arasındaki sınır anlaşmazlığı ise çözüm bekleyen sorunlar arasında. AB üyesi olmasının avantajlarını kullanan Slovenya Hırvatistan’ı sınır anlaşmazlığı konusunda istediklerini yapmaya zorluyor. Slovenya ve Hırvatistan, 1990’ların başlarında eski Yugoslavya’dan bağımsızlıklarını ilan etmelerinden bu yana, Slovenya’nın Adriyatik’te uluslararası sulara çıkışı güvence altına alması açısından önem taşıyan Piran Koyu başta olmak üzere, bir dizi toprak sorunu üzerinde yıllardır anlaşma sağlayamıyor. Yıllardır çözülemeyen bir diğer sorun ise Makedonya. Yunanistan arasındaki isim sorunu, konunun yalnızca görünen kısmı. Yunanistan kendisine sunulan bir dizi isim önerisinden sadece “Yukarı Makedonya Cumhuriyeti” ismini kabul edebileceğini belirterek coğrafi tanımlama yapılmadan Makedonya'nın ismi konusunda çözüm olmayacağını söylüyor. Yunanistan çözüme ulaşılmaması halinde Makedonya'nın NATO ve AB üyeliğini "veto" etmekle tehdit ediyor. Makedonya'nın bağımsızlığını ilan ettiği 1991 yılından beri devam eden isim sorunu Yunanistan'ın kuzeyinde kalan bölgenin adının Makedonya olması, Yunanistan'ı gelecekte Makedonya'nın toprak hakkı talep edebileceği endişelerinden kaynaklanıyor. Şu anda Makedonya BM'de resmi olarak Eski Yugoslav Makedonya Cumhuriyeti olarak kabul görüyor. Ancak Makedonya’nın tek sorunu Yunanistan’la değil. Bulgaristan ve Aranavutluk da bugünkü FYROM’un (Eski Yugoslav Makedonya Cumhuriyeti) sınırlarından rahatsız. Ekonomiler hep sıkıntıda Yugoslavya’nın dağılmasının ardından yeni ülkeler bir yandan etnik sorunlarla uğraşırken diğer yandan ekonomik sıkıntılar ayrı bir sorun oluşturuyor. Örneğin Bosna-Hersek ekonomisi geçen yıl yüzde 3,2 küçülürken, işsizlik oranı yüzde 45'e yaklaştı. Hırvatistan dış borç durumuna bakıldığında aşırı dış borçlu ülkeler sınıfında yer almakta. “Yugoslavya’nın en fakir evi” diye adlandırılan Kosova’nın ekonomisi ise içler acısı. Burada da işsizlik yüzde 50‘lerde seyrederken, tarım kalabalık nüfusu doyuramayacak kadar geri. İşsizlik Makedonya’nın da büküyor. 1988‘de 110 bin olan işsiz sayısı şu anda 340 bine ulaşmış durumda. Parçalanıp zayıf düşen ve her biri emperyalist bloklardan birine ya da Rusya’ya yaslanmak durumunda kalan, ayrılmaya karşın etnik sorunlardan kurtulamayan Yugoslavya’da şimdi de Voyvodina’nın “bağımsız bir devlet” haline getirilmesi konuşuluyor.