Michael Werz: ABD Kobani ile birlikte aktif bir oyuncu haline geldi

Obama'ya yakınlığı ile bilinen CAP'ın Türkiye uzmanı Michael Werz, Kürt tarafının çözüm süreci konusunda ABD'den gözlemci olması talebinde bulunduğunu söylerken, ABD'nin Kobani'yle birlikte aktif bir oyuncu haline gelidiğini ifade etti.

Obama taraftarı Demokratlar tarafından kurulan Center for American Progress (CAP)’in Türkiye uzmanı ve araştırmacısı Michael Werz, Hürriyet gazetesinden Cansu Çamlıbel'e açıklamalarda bulundu.

Werz, ABD-Türkiye ilişkisini "eskimiş evliliğe" benzetirken, "Washington’da, Türk hükümetinin yaklaşımlarıyla ilgili bir süreden beri var olan hayal kırıklıkları devam ediyor" dedi.

"Beyaz Saray, Dışişleri ya da Pentagon’da kimse Türkiye’ye büyük bir iyilik yapmaya hazır değil" diyen Werz, PKK ve Kobani'de yaşananlara ilişkin de açıklamalarda bulundu.

ABD'nin ilk defa Kobani'yle birlikte Kürt sorununda aktif bir oyuncu olduğunu belirten Werz, "çözüm süreci" konusunda ise Kürt tarafının ABD'yi gözlemci olmaya davet ettiğini ifade etti.

Röportajın ilgili bölümü şöyle:

- 2014 yazında hazırladığınız raporda PKK’nın son dönemdeki hareketleriyle terör örgütünden siyasi bir aktöre dönüşme potansiyeli ortaya koyduğunu belirtiyorsunuz. O noktadan ne kadar uzaktayız? ABD, PKK’yı terör örgütleri listesinden çıkartmayı gündemine alır mı?
O noktadan oldukça uzaktayız. Biz de zaten raporumuzda PKK’nın terör örgütleri listesinden çıkartılması gerektiğini söylemiyoruz. Bugün önemli olan PKK’nın o tür bir değişim geçirmesi için gerekli koşulların belirlendiği bir yol haritasının ortaya konması. 2015 PKK’sı elbette 80’lerin PKK’sı değil. Kürt hareketi içinde farklı güç merkezleri var; İmralı’da Apo, Kandil ve HDP. PYD ve Suriye boyutu da önemli, PKK ile bağlantıları malum. Cezire kantonunda durum Türkiye’nin doğusundan daha karmaşık ve heterojen. Çünkü PYD’nin Arapça ve Türkçe konuşan aşiretlerle de uzlaşması gerekiyor. Cezire gibi bir bölgeyi yönetmeye başladığınızda ABD’nin askeri ve Irak Bölgesel Kürdistan Yönetimi’nin insani ve ekonomik yardımına ihtiyacınız var. Bunu Stalinist bir örgüt yapamaz. PYD ya modernleşir ve daha kapsayıcı politikalar ortaya koyar, diğer siyasi grupların sürece katılmasına izin verir ya da bu model işlemez. Bunun olup olmayacağını göreceğiz. ABD ilk defa bu meselede gerçekten aktif bir oyuncu oldu çünkü IŞİD karşıtı kampanya kapsamında PYD’ye askeri destek sağladı. Bu da Amerika’nın PYD ve PKK’nın siyasi sistemini açık hale getirip barıştan yana tavır almaları için baskı yapacak etkiye sahip olduğu anlamına geliyor. Bence bu herkesin çıkarına.

- ABD’nin Türkiye’nin barış sürecinde bir etki alanı var mı ya da olmalı mı? Raporunuzda ABD’nin resmi olarak bu sürecin içinde yer almaması gerektiği yönünde bir argüman vardı.
Bu ülkenizin bir iç meselesi. Elbette Kürt tarafı ABD’yi gözlemci olmaya davet etti. Ben bunun ilginç bir hamle olduğunu düşünüyorum ama sonuçta kendi geleceklerine siyasetçiler ve Türkiye’nin yurttaşları karar vermeli.

- Kürt tarafı ne zaman gözlemci önerisini getirdi?
Birkaç ay önceydi. Bunun resmi bir talep olduğunu sanmıyorum. Belki de barış sürecinin tıkandığı bir noktada Türk tarafını adıma zorlamak için yapılan bir hamleydi. Ama şunu söylemek isterim; ABD’nin AKP’den er ya da geç adım atmasına ilişkin meşru bir beklentisi var. Bu süreç epey bir zamandır devam ediyor. 2006’dan sonra ikinci girişim. Bu sürecin ileri götürülmesi gerekiyor çünkü bu müreffeh, çoğulcu ve demokratik bir Türkiye’nin geleceği açısından en hayati konu. Herkes ne yapılması gerektiğini biliyor. İki tarafın da siyasi yükümlülükleri oldukça açık. Bunun artık olması gerekiyor. Bunun Türkiye’yi güçlendirecek şekilde halledilmesi ABD’nin çıkarınadır. Dedikoduların aksine ABD’nin çıkarı, güçlü bir Türkiye görmektir.