Ot, Kafa vb. dergilere atanamamış şiirler

Uyarı: “Şiir”lerdeki “hönge” yoğunluğu bilincinizde kalıcı hödüklüğe yol açabilir!

*

1.

Migros eksiltmeleri

Haydar Ergülen’e

Buruşturulmuş bir Migros poşetiyim,

Barkotu etiketine yabancı.

Hiç indirime girmeyen bir turşu kavanozudur zaman,

Dibinde hüznün tortusu mayalanır.

*

2.

Kuantum Şiir

Ekinokok yontusundan içe saçılan gizli kuantum

Heisenberg’den Komüne yırtılmış solucan deliği

Şehla leylaklarda sindirilmemiş bir belirsizlik

gorgoların elektrik yükü Einstein’ın bıyıklarında

Kesik bıyıklı bir Nietzsche geçiyor bütün deliliğimden

Kuduz bir köpeğin kuyruğu kedisine kıvrılmıştır

Utangaç bir proton dürter uykusunu.

Planck’ın kuzuluğunda kahverenginin tabutu gider.

Atomuna isyan eden bir elektronun fotoelektrik intiharı

Molekül piyasasında son kreasyon halojenler.

Temmuz 2015, Kamil Koç Otobüsü, 21 numara (pencere kenarı)

*

3.

Toz Trigonometrisi

Silinmemiş bir ayakkabının yalnız tozuyum ben,

nasırlarla sınanmamış

Köşeleri kendisine dahil bir üçgenim,

iç acıları düş açılarından çıkarılmış

                    2017, Erkekler tuvaleti orta pisuar

*

4.

47 saniye

Gittiği yolu gelmeyen bir araba geçiyor düşlerimden,

motoru kaportasını taşımayan,

direksiyonu rotasına yabancı...

Egzozundan motorunu kusan bir karbonmonoksit serserisisin sen şimdi,

dünyaya kendini zehirleten...

            Ankara Otobüs Terminali, 21-29. peron

*

5.

Sümer Kümes Zorlantısı

Bir samurayın teri kılıcından kanıyor

Bulut,

Kundera,

  Sümer mültecisi,

Firari bir ateş kasığında yara    

Bir yol tilkisi çöl boğazlıyor

Müebbet kümeslerde sabah yoklaması

Yol kusmuğu dik başlarda su kazması

Semaver içinde

Uçuksuz bir SeMaZen

            Ulus, Şen aile kıraathanesi, çay ocağı yanı

*

6.

Soda, Judy Foster ve Neylerin Kaderi

Dün vebai bir geceyi kemirdim

Dişlerim uçuruma yağdı çok sözcüklüydüm

Çişi dalağına denk

Bir çocuk arttı sabaha.

                7 Kasım 2016, Anadolujet, 7C

*

Lütfen bu “şiir”leri ciddiye alıp üzerinde düşünmeye kalkmayınız. Hele hele aşağıdaki gibi yorumlar hiç yapmayınız:

Çok parçalı imgelerle okuyucunun hayal gücünü öylesine zorluyor ki okuyucu neredeyse şiiri defalarca kendi zihninde yeniden yazıyor. Şair kendini alışılageldik imgelere kaptırıp okuyucusunu da kolaycılığa teşvik etmiyor. Müebbet kümes ile mülteci arasındaki ilişkiyi kurarken Kundera’nın zorunlu Paris sürgününe yapılan bir gönderme…

Bu “şiir”lerin her biri 180 saniyeden daha kısa sürede yazılmıştır ve her biri kendi başına birer zırvalık örneğidir.  

Son yıllarda, hem ödül törenlerinde hem de şiir övgülerinde buna benzer yorumlar yapılıyor. Matah bir şey söyleniyormuş gibi de bu tarz taklit ediliyor.  Aklımızla düpedüz dalga geçiyorlar.

Edebiyat dergisi diye pazarlanan dergilerde (Ot, Kafa vs.) yayımlanan birçok “şiir”, sözcüklerin rastgele dizilmesiyle yazılıveriyor. Şiirlerde izlek yok, bir mısra ile öteki arasında ilişki yok ve şairin bize söyleyecek bir sözü yok.

“Şairlik” artık kolay iş. Birikim, şiir işçiliği, yetenek, tutku olmasa da olur. Gerekli olan tek şey saçmalayabilme cüreti!

Bu yazıdan hareketle edebiyat dergileri diye pazarlanan dergilerde şiir adı altında çıkan “şiir”ler üzerine düşünmeye ne dersiniz?

[email protected]