Minareye asılamayan afiş: 'Saracoğlu Faşittir'

Serpil Güvenç'in “Mİnareye asılamayan afiş: 'Saracoğlu Faşisttir'” başlıklı yazısı 23 Mart Cumartesi tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Geçtiğimiz Cumartesi günü, Mülkiyeliler Birliği “Yalçın Küçük’e Özgürlük” paneli düzenledi. Panelistlerden Korkut Boratav, konuşmasının bir bölümünde, birçok kez olduğu gibi, 1940’lı yıllarda da, ülkenin sol birikiminin özellikle Şükrü Saracoğlu dönemindeki baskılarla harcandığına dikkat çekti.

1942 Temmuzu’ndan 46 Ağustosu’na dek iki kez başbakanlık yapan Saracoğlu’nun “Biz Türküz, Türkçüyüz ve daima Türkçü kalacağız. Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar… Bir vicdan ve kültür meselesidir…” sözleri ırkçılığını kanıtlamakta. Ne ki, bir o kadar da faşist, anti komünist ve Sovyetler Birliği düşmanıydı eski Başbakan. İkinci Dünya savaşı boyunca tek beklentisi, kimin eliyle olursa olsun, SSCB’nin haritadan silinmesiydi. Ağustos 1942’de, Almanlara Rusya’nın yok edilmesini yürekten istediğini söylediğini ve savaşı kazandıkları takdirde, SSCB’de Türkçe konuşan halkların oturduğu bölgelerin yönetimine katılma hakkı talep ettiğini anlatıyor “Türkiye’de Faşist Alman Propagandası”nın yazarı Johannes Glasneck. Saracoğlu, ayrıca, Rus Sorunu’nun ancak Rusların yarısının Almanya tarafından öldürülmesiyle çözümleneceğini düşünmektedir.

Bu faşist yaklaşım iç politikaya da yansıdı. Saracoğlu döneminde Sabiha Sertel ve eşinin yönetimindeki sol eğilimli Tan gazetesi basıldı. 1944’de Reşat Fuat Baraner’in de içinde bulunduğu bir komünist tutuklaması gerçekleştirildi ve birçok aydın ağır hapis cezaları aldılar ve sürgüne gönderildiler.

Benim için ise o günler çok özel çağrışımlar yapar. 1950’li yılların ikinci yarısında çocukluğumun geçtiği Samsun ve Tahsin amcam (Berkem). Rus eşi ve çocukları. Yakınından geçerken bile korktuğumuz Asr-i mezarlığın hemen bitişiğindeki çiftlik evleri. Her bayram onları ziyarete gitmemiz. Az ve yavaş konuşan, gözleri ve yüzü hüzünlü bir sevgi taşıyan bir insan var belleğimde. Bizimkiler aralarında konuşurken duymuştum çok ağır işkence gördüğünü. Tahsin amcanın toprakla uğraşan insanlara has geniş, yıpranmış ve güçlü elleri vardı. Ama ben hep tırnaklarına bakardım gizli gizli. Daha sonraki yıllarda öğrendim başından geçenlerin ayrıntısını. 18 Mayıs 1944 günü iki genç İstanbul’da Süleymaniye Camisi’nin minaresine, üzerinde “Saracoğlu faşisttir” yazılı bir afiş asmak isterler. İmam ve cami görevlisinin durumu fark etmesi üzerine afişi bırakıp kaçarlar. Gençlerden birisi, İstanbul Edebiyat Fakültesi öğrencisi Tahsin Berkem’dir. Samsun’da yakalanıp İstanbul’a götürülen Berkem, ağır işkence görür. 1943’de kurulan ve 1945’de kapatılan, anti-faşist/anti-emperyalist İleri Gençlik Birliği üyesi birçok genç de, Berkem gibi yıllarca yargıç önüne çıkarılmadan aynı baskı ve işkencelere tâbi tutulurlar. İliştirilmiş iktidar basını görevini yapmaktan geri durmaz ve afişteki yazının orak çekiçli bir kızıl bayrak olduğu yazılır gazetelerde.

Uzun cezaevi yıllarını izleyen günlerde üniversiteden uzaklaştırılan ve Samsun’a yerleşen “komünist” Tahsin Berkem’le kimse görüşmez. Aralarına kabul etmezler, kız vermezler ve kente girmesine izin vermezler. Yeyip içtiklerini çiftliklerinde ürettiklerini anlatırdı Tahsin Amcam. Çoğu eski TKP’li gibi, TİP’in Samsun ve ilçelerindeki kuruluş sürecinde yardımcı olduğunu anımsıyorum.

1950’ler, ABD’den döndükten sonra ırkçılık/Turancılık davalarından yargılanan ve antikomünist faaliyetlerin baş aktörlüğüne soyunan Fethi Tevetoğlu’nun Samsun’a döndüğü yıllar. Doktor Bey, karşı komşumuzun yeğeniydi ve sarı renkli o kocaman Buick arabasıyla girememişti dar sokağımıza. Samsun’da muayenehane açarak epey para kazanan Tevetoğlu, Komünizmle Mücadele Derneklerinin kurucularındandı. 1961’de AP senatörü seçildi. ABD bayrağıyla ve ABD başkanıyla çektirdiği fotoğrafları çarşaf çarşaf yayınlanan senatör, ömrünü komünizmle mücadeleye adadı. Görünen o ki, ABD’den antikomünizm misyonuyla dönmüştü.

Ne güzel değil mi? Komünistler, sosyalistler, yurtseverler hapse, işkenceye, tabutluklara ABD’den ithal anti komünizm misyonerleri TBMM’ye!

Korkut Hoca yerden göğe kadar haklı.

Halkın iktidarından yana olan aydınları, işçileri, gençleri ezen, düzen yanlısı gericileri, faşistleri ise besleyip büyüten bir ülke oldu Türkiye.

Onun içindir ki, hâlâ üç beş zengin kesesini doldursun diye limon gibi sıkılıyor emekçiler !

Onun içindir ki, hâlâ yükseltmeye çabalıyoruz faşizme, emperyalizme, sömürüye karşı sosyalizmin bayrağını!