Karanlığın ortasındaki ışık damlaları: Ali İsmailler

AKP buna da bir çözüm buldu Gezi’de katlettiği evlatlarımızdan birisinin, Ali İsmail Korkmaz’ın davasını “güvenlik” gerekçesiyle Eskişehir’den Kayseri’ye kaçırdı.

Aslında amaçlanan, yargılamayı cinayetleri işlendiği yerden, toplumun belleğinde henüz canlı olduğu mahalden uzaklaştırarak unutturmaya çalışmak ve katillerin büyük olasılıkla aklanacakları ya da önemsiz cezalar alacakları bir kararın doğuracağı halk tepkisinden kurtulmak.
Gözden ırak olan gönülden de ırak olur diye düşündüler.

Ne var ki, yanlış hesap Bağdat’tan döndü ve Kayseri’de ufak çapta yeni bir “Gezi” yaşandı pazartesi günü. Haziran Direnişi’nin sloganları yankılanarak yayıldı kentin sokaklarında ve alanlarında. Halaylarla, türkülerle protesto edildi AKP iktidarının işlediği cinayetler.

Türkiye’nin dört bir yanından gelen binlerce kişi, Ali İsmail’in resimlerinin bulunduğu çerçeveyi göğsüne bastırarak “Ne yaptı benim oğlum size! Ne yaptı? Can almak bu kadar kolay mı! Analarınızın yüzüne nasıl bakıyorsunuz!” diye haykıran Emel Korkmaz’ı kucakladı. Gezi’de yitirdikleri evlatlarının acısıyla bir araya gelen ve birlikte adalet arayışına çıkan aileler, Gezi yiğitlerinin yoldaşları, arkadaşları, dostları, sosyalist parti ve demokratik kitle örgütlerinin temsilcileri, İlhan Cihaner, Musa Çam, Hüseyin Aygün, Aylin Nazlıaka, Veli Ağbaba, Levent Tüzel, Aytuğ Atıcı, Sezgin Tanrıkulu gibi devrimci, ilerici milletvekilleri, ÖDP eşbaşkanı Alper Taş, EHP eşbaşkanı Sibel Uzun, Halkevleri başkanı Oya Ersoy, EMEP başkanı Selma Gürkan, DİSK genel sekreteri Arzu Çerkezoğlu, Ankara büyükşehir belediyesi sol ortak adayı Kaya Güvenç, gazeteci İsmail Saymaz, aralarında Utku Kalı’nın avukatı ve ablası Ceren ve TKP’li avukatlardan Özlem Şen, Fadime Şalış, Özgür Ö. Öngel, Vakur Pulak ile ÇHD Ankara şubesi başkanı Hüseyin Aslan’ın da bulunduğu yüzlerce devrimci avukat yalnız bırakmadı Korkmaz ailesini. Ne durdurulan otobüsler ne dondurucu soğuk ne de adliye kapısındaki polis barikatları Gezi heyecanını ve direncini Kayseri adliyesi ve kent meydanlarına taşıma kararlılığında olan bu insanlara engel olabildi.

Devrimci solun sergilediği dayanışma, etkisini mahkeme salonunda da gösterdi. Katiller ve yandaşları ezildi. Devrimciler bastırdı.
“Hukuki” sonuç ne olursa olsun, davayı kazanan taraf gün gibi meydanda. Denizleri, Erdalları asanlar nasıl kaybettilerse, Mahirleri, Ulaşları, Hüseyinleri, Korayları, Cihanları katledenler nasıl kaybettilerse, sermayenin iktidarı AKP ve maşaları da şimdiden kaybettiler.

Onlara inat, yaşatacağız genç ölülerimizi. Ethem’i, Mehmet’i, Ali İsmail’i, Abdullah’ı, Ahmet’i. Haziran Direnişi’nin genç kahramanlarını, onların dirençlerini ve mücadelelerini. Gencecik bedenlerini ölüme yatırarak, yavaş devinen bu toplumun üzerindeki ölü toprağını silkip atmayı, on yıllık birikimin kabuğunu çatlatmayı başaran o güzel insanları.

Davamız günlük bir dava değil. Her gün yazacağız Gezi’nin destanını. İnatla, bıkmadan, usanmadan. Haklı olduğumuzu bilerek. Unutmaya hazır toplumsal hafızayı canlı tutmak için.

Bunca kötülüğe, adaletsizliğe, zulme karşı yüreğimizdeki öfkenin, isyanın soğumaması için.

Başka çocuklarımızın öldürülmemesi, sakatlanmaması, Berkin gibi uzun uykulara dalmaması için. Emekçi çocukların analarının bir daha ağlamaması için.

Hesabın emekçi halk tarafından sorulacağı, polise destan yazdıran AKP iktidarının başının, avenesiyle birlikte sanık polislerin yanında yargılanacağı günlerin gelişini hızlandırabilmek için.