KAPİTAL'in Çevirmenini Yitirdik

“… bu kitap üzerine, sessizce katlanılan bitip tükenmez üzüntüleri, tasaları, acıları açıklayabilecek gizli bir öykü yazabilirim. Ve eğer işçiler, sırf onlar ve onların çıkarları için yazılan bu yapıtın tamamlanması için katlanılan özveriyi bir bilseler…” Jenny Marx

Sessiz ve alçakgönüllü ve bir o kadar da iradeli, disiplinli ve üretken bir insanı, bir yoldaşımızı, bir ağabeyimizi, Kapital’in çevirmeni Alaaddin Bilgi’yi yitirdik 2 Ağustos’ta. 

Alaattin ağabey,  90 yıl önce, “cırcır böceklerinin bol olduğu bir zerdali zamanı” Ankara’nın Keçiören bağlarındaki bir evde  doğar.  Genç iken geçirdiği bir rahatsızlık sonucu hareket yeteneğindeki azalmaya karşı savaşını, kendi anlatımıyla,  Daumier’yi, Delacroix’yı, Goya’yı seyrederek,  Bach’ı, Mozart’ı, Beethoven’i dinleyerek,  Cervantes’i, D’Ante’yi, Çehov’u, Gorki’yi okuyarak sürdürür. İnsanlığın bu sanatsal birikimini izleyip özümsedikçe içinde yaşadığı dünyayı başka bir gözle görmeye başlar . Hocası ve dostu olan değerli edebiyatçı Vedat Günyol’un ifadesiyle bacağını yitirmiş ama kafasını kazanmıştır.  Marx’ın 11. Tezini, “Filozoflar, şimdiye kadar dünyayı değişik biçimlerde yorumlamakla yetindiler, oysa sorun onu değiştirmektir” tümcesini okuduğunda ise “en büyük keşfi”ni yapacaktır.  Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya fakültesi felsefe bölümü mezunu olan Alaattin Bilgi, o dönemde hissettiklerini “fizikçi Arşimed gibi, ‘Buldum!...’ diye bağırmaktan kendinizi alıkoyamazsınız” sözcükleriyle anlatır. Böylelikle Marksizme ulaşmıştır ama sömürüye karşı, emekten ve alınterinden yana bir düşünce sisteminin  çok önceki yıllarda bilincine yerleştiğini de vurgulamak gerekir.

İlk çevirisi, Yeditepe dergisinde yayınlanan, Romain Rolland’ın Amerikan işçi sınıfına dair bir yazısıdır.  Ne var ki, çevirmenlik yaşamının dönüm noktası, 1950’li yıllarda Pazar Postası’nı yöneten ve  Kapital’in Türkiye’de ilk kez, bir bütün olarak  yayınlanacağı Sol Yayınları’nı kuracak olan Muzaffer Erdost’la tanışması  olacaktır.   

Marks’ın o muhteşem eserinin çevirisine girişmek için önünde daha uzun yıllar olan Bilgi, Pazar postası’nda okuduğu bir haberle tanışır  ünlü “La Question” (Sorgu)  ile.   Henry Alleg’in, Cezayir Kurtuluş savaşında, kendisine ve Cezayirli kurtuluş savaşçılarına Fransız paraşütçülerince yapılan işkenceleri anlattığı, Avrupa’yı ayağa kaldıran, önsözü J.P. Sartre’a ait olan “La Question”un  İngilizcesini getirtir ve bir kaç gün içinde çevirir Türkçeye[1]. Açık Oturum Yayınlarınca basılan kitap, ekonomik sorunları,  siyasal ortamın olumsuzluklarını  ve 141-142’li  yasal zorlukları, on yıllarca mahkûmiyeti göğüslemek yetmezmiş gibi, 12 Eylül’de bir de can feda ederek Marksist klasikleri Türkiye halkına armağan eden  M. Erdost’un da  ilk yayıncılık denemesidir ama sonuncusu olmayacaktır. Sol Yayınlarının yaşamı Ankara’da  Demir İş hanında Sanayi Çarşısı üzerinde bir hanın içindeki bir odada başlayacak ve Alaattin Bilgi de, Sol’la birlikte Kapital çevirisine dek uzanan uzun bir yolculuğa çıkacaktır.

Sol’dan takma adlarla ve kendi imzasıyla çıkanlar çevirilerden ilki Polonyalı iktisatçı Oscar Lange’nin bir yapıtından derlediği, “Sosyalizmin Yeni Meseleleri” ismiyle basılan kitaptır.  Bunu Mao Çe Tung’un “Teori ve Pratik”i,  “CIA - görünmeyen Hükümet”,  “Vietnamda Pasifikasyon” , Leo Huberman’ın “Sosyalizmin Alfabesi” , “Atom Bombası Çocukları”, “CIA, Vietnam’da Pasifikasyon hareketleri ve Dünya İşçi Hareketleri” , Mao Çe Tung’un “Askeri Yazılar”ı  gibi bir çok eser izler.

Ne ki, hem Sol Yayınları hem de Alaattin Bilgi için doruk noktası, Kapital’in Türkçe çevirisidir. Rusçasından 113 yıl, İsrail dili (yiddişçe)nden 68 yıl, Yunancasından 58 yıl, Çincesinden 55 yıl, Arapçasından 46 yıl, Japoncasından 65 yıl sonra, Kapital, bir bütün olarak Türkçeye kazandırılacaktır.

Alaattin Bilgi, Evrensel Basım Yayın’dan çıkan “Kapital’in Aydınlığında” isimli yapıtta, 1975 yılında, 50 yaşında başladığı ve üç cildin on yıl süren çeviri öyküsünü anlatır.  “Bir Steinbeck romanı gibi canlı ve çarpıcı” bulduğu Kapital’in İngilizce baskısını esas almasının nedeni  “en yetkin anlatım “olmasıdır. Bununla birlikte, Almanca, Fransızca baskıları da daima elinin altındadır.  Bir kavram için aylarca yayın tarar. Ve ilk cilt tam altı yılda çevrilir.  Diğer iki cildin yani 2. ve 3. Ciltlerin her birinin çevirileri ise  ikişer yıl alır. Her baskıda çeviri yanlışlarını ve ifade biçimindeki güçlükleri gidermeye çalıştığını ve  Penguen’den yayınlanan yeni İngilizce çeviriden de yararlandığını belirtir[2]. Bununla birlikte,  o günlerde, hiçbir eleştirmen ya da kitap tanıtıcısı tarafından, Kapital’e değinen bir eleştiri ya da tanıtım yapılmaz.  Alaattin ağabey, bu durumu, Kapital’in  1. Cildi Almanya’da yayınlandığında Alman burjuva yazar ve eleştirmenlerinin takındıkları tavra benzetir.  Kapital’i sessizlikleriyle görmezden gelenlerin  bu eylemini Marx’ın “Sükutun Suikastı”  diye tanımladığını anımsatır bizlere[3]. Aslında çevirmen ve yayınevinin yaptıkları iş, bu ufak serzenişin çok ötesindedir. İngiliz düşünür Eric Hobsbawm, “Karl Marx ve İngiliz İşçi Hareketi” başlıklı incelemesinde, Marx’ın İngiliz işçi hareketi üzerindeki etkisinin hiç tartışmasız çok büyük olduğunu, hatta genelde kavranılandan da fazla olduğunu söyler ve sözlerini “Marx’ın katkısı ‘Kapital’dir çünkü zamanın sınavını kazanan tek sosyalist analiz odur” diye sürdürür. Kanımca, Sol Yayınlarının ve Alaattin Bilgi, zamanın sınavını kazanan bu büyük analizi, mücadelesinde önünü açacak bir yöntem olarak Türkiye işçi sınıfına taşımışlardır ki, bu, azımsanmayacak kadar büyük bir katkıdır.

Kapital sonunda çevrilmiştir ama birer tuğla gibidir her cilt. Okurların işini kolaylaştırmak gerektiğine inanır çevirmen ve Kapital’in okunup kavranmasını kolaylaştırmak için –birinci cildi esas alan- bir Özet/ Kılavuz ile bu cildin içinde geçen terimleri kapsayan bir Sözlük hazırlar.  Hazırlık aşamasında, 1980 yılında gittiği Sovyetler Birliği’nde, hazırladığı taslaklar üzerinde konunun uzmanlarıyla da görüş alış verişinde bulunur. Her iki eser “Kapital- Özet ve Kılavuz” ve “Marks-Engels Ekonomi Politik Sözlüğü”  başlıklarıyla  1992 yılında basılır. Kitaplarda, Marksist terminoloji konusundaki olağan üstü titizlik ve hassasiyet sergilenir, terimler açıklanır ve bölümler özetlenir ama bizlere sunulan sadece bu kadarla kalmaz. Örneğin, “Kapital- Özet ve Kılavuz”da, Marx’ın Kapital öncesi ve Kapital’in yazımı sırasındaki yaşam öyküsü, dönemin sosyalist akımları, Engels’in katkıları da  ön bilgiler olarak yer alır.

Aydın (Çubukçu)’nun haklı olarak vurguladığı gibi, Marx ve Engels’i Türkiyeli emekçilerin mücadelesinin dayanakları haline getirmeye çalışan ağır işçilerin en çalışkanı olan Alaattin Bilgi’nin yaşamında Kapital’in çevirisinin yeri tartışmasızdır  ama onu salt bir çevirmen olarak tanımlamak büyük haksızlık olur. Engin bir birikim, esprili bir zekâ ve kıvrak bir kalem üçlüsünün neler üretebileceğini görmek isteyen, öykü ve yazılarını mutlaka okumalıdır.

Onlarca çeviri, yazı ve öyküyle geçen bir yaşam, bir aydına, doygunluk duygusu verebilir ama Alaattin ağabey farklıdır. O, insanlık onuruna yakışan, en güzel dünyaya, komünizme ulaşabilmek için, sosyalizmin biliminin, Marksizmin yığınlara ve özellikle de gençlere aktarılması gerektiğine inanmaktadır. 74 yaşında, “emekten/emekçiden/alınterinden yana” olduğuna inandığı  Emeğin Partisi (EMEP)’den aday olur, partinin tüm halka açık toplantılarına katılır ve konuşmalar yapar. Bir çok gençlik buluşmasında, gençlik kamplarında yer alır ve gençlere Kapital’i anlatır. Kendisinin ve sevgili Ayfer ablanın Şekibe ve Halit Çelenk’le paylaştıkları, köklü bir dostluktan yeşeren ve dolu dolu geçen buluşmaların birinde, gençleri çok sevdiğini, umudunun gençlerde olduğunu, onlarla birlikte olmaktan ve bilimsel sosyalizmi tartışmaktan büyük mutluluk duyduğunu heyecanla anlattığına tanık olanlardan birisiyim.

Alaattin ağabey, büyük bir alçak gönüllülükle, “…Bu dünyadan Paul Robeson,..Ruhi Su…, Mustafa Suphi…, Nazım Geçti! Ve ben bu insanların geçip gittiği bu dünyada, küçük bir dal parçası olarak onların mirasını ileri taşımaktan sonsuz bir mutluluk duymaktayım!...” dese de siz ona inanmayın.

Sayıları günden güne azalan büyük çınarlarımızdan birini daha kaybettik.

Sadece Kapital’in çevirmenini değil, Marx ve Engels’in ya da onların teorilerine ve yaşamlarına dair yazılan bir çok yapıtın Türkiye insanlarına aktarılmasına kendini adamış çok değerli bir yoldaşımızı yitirdik.

Oğlu Özgür’ün söylediği gibi, O, çok sevdiği Halit ağabeyinin yanına gitti.

Sadece onun yanına mı?

Yakınına gömülmek istediği Marks’ın, küllerinin savrulduğu yerde adına bir plaket görmek için saatlerce dolaştığı Engels’in, Kapital çevirilerinde gözlerine oturan kanın hesabını 12 Eylülde canıyla ödeyen sevgili dostu İlhan’ın ve tüm sevdiklerinin  …

Sevgi ve saygıyla yaşatacağız seni Alaattin ağabey.

Ve hiç unutmayacağız.

[1] Sorgu, 1998 yılında Evrensel Basım Yayın tarafından yeniden basılır. Alaattin Bilgi, bu baskıya yazdığı önsözde, Cezayir halkının çektiği acı ve işkencelerle, 12 Eylül Türkiyesinde, cezaevlerine, işkencehanelere düşen ve tezgahtan geçen on binlerce insanın öyküleri arasındaki benzerliğe dikkat çeker. Bilgi, 12 Eylül’ü izleyen yıllarda, kitabın yazarı Alleg’le de tanışacak ve mektuplaşacaktır.

[2] Alaattin ağabeyin bu denli ince eleyip sık dokumasının yanı  sıra, yayıncı Muzaffer Erdost da, Kapital konusunda gösterilen titizliği, “Kapital’in… çevirisi beş kişi tarafından redakte ediliyordu… Kapital’e uygun aynı karakterde değişik puntoların matrislerini getirtmiştim. Yayınevinde bazen çalışan sayısı yirmibeşe çıkıyordu ve bunun yarısından çoğu düzeltmendi. Tek bir sözcüğün yanlış olmaması için çaba gösterilirdi” diyerek anlatır.

[3] Marx, Almanca 2. baskıya yazdığı sonsözde, Alman burjuvazisinin bilirbilmez sözcülerinin, “önce Das Kapital’i, daha önceki yazılarıma yaptıkları gibi, sessizlikle öldürmeyi denediler. Bu taktiğin, zamanın koşullarıyla artık uyuşmadığını görür görmez, kitabımı eleştirme bahanesi altında, ‘burjuvazinin kafasını huzura kavuşturmak için’ reçeteler yazdılar” diye yazar (Kapital, Almanca 2. Baskıya sonsöz, s.24).