Burhan Kuzu, Anayasa Mahkemesi ve Denizlerin idamı

10.2.2015 günü CNN’de Şirin Payzın’ ın sunduğu “Ne oluyor?” başlıklı programda dikkat çekici bir duruma tanıklık ettik. İzmir Valiliğinin, Birleşik Haziran Hareketi (BHH)’ nin 13 Şubat’ta yapılacak olan  “Laik ve Bilimsel Eğitim” konulu uyarı boykotu’ nu "Sayın Cumhurbaşkanı, sayın Başbakan ile AK Parti politikalarının karşıtı olarak, radikal sol söylemli etkin bir seçim propaganda faaliyeti içerisinde olacağı anlaşılmaktadır” diyerek kınayan ve boykota katılacak öğretmen ve öğrencilere disiplin işlemi yapılması talimatını veren 6.2.2015 tarihli yazısı uzun uzun tartışıldı. Tartışmanın, BHH ’nın bir süreden beri medyadaki tanınırlığına ve boykot eyleminin duyurulmasına önemli bir katkı sağladığını söyleyebiliriz. Bunun yanı sıra, Anayasal özgürlükler konusundaki tahammülsüzlüğü ve faşizan tutumuna ilişkin AKP’nin karnesine yeni bir zayıf not daha eklenmiş oldu.  

Ne var ki, bu arada, programa konuk olarak katılan AKP milletvekili ve “Anayasa” hocası Burhan Kuzu’nun Denizler ve Anayasa Mahkemesi (AYM) ile ilgili sözleri dikkatlerden kaçtı. Kuzu; “Deniz Gezmiş kararı için –TBMM’de onaylanan idam kararını kastediyor-  AYM’ ye dava açıldı. ‘Yürütmeyi durdur’ dediler. AYM haklı olarak ‘yürütmeyi durduramam’ dedi. Çocuk asıldı.” diyerek Yüksek Mahkemenin “gencecik çocukların” idamlarına izin verdiğini söyledi.

1972’li yılların Anayasa Mahkemesi gerçekten Denizleri idama terk mi etmişti?

Sorunun yanıtı olumsuz. Ama siyasal çıkarlar gereği çarpıtılan bir tarihle ilgili gerçekleri biraz daha ayrıntılı olarak anlatmak gerek.

Denizler hakkındaki idam kararları ilk kez TBMM’ye gittiğinde, başta Demirel’in Adalet Partisi olmak üzere, sağ partilerin o denli aceleleri vardı ki, Meclis İç Tüzük hükümlerine aykırı olarak, kanunu “ivedilik” le görüşme kararı alındı. Gündemde 60 civarında görüşülmesi gereken idam kararı olduğu halde, Denizlerin kararı ilk sıraya alınarak görüşüldü. Meclis ve Senato’da idamların onaylanmasından sonra, CHP genel başkanı İsmet İnönü, CHP adına, idam kararının usul ve esastan bozulması için Anayasa Mahkemesi’ne bir dilekçe ile başvurdu. AYM, parlamentonun idamla ilgili kararını usul yönünden iptal etti. Yüksek Mahkemeye göre, karar sürecinde, İç Tüzüğe ve Anayasaya aykırı davranılmıştı. Esas hakkında karar verilmeden önce usul yanlışlıklarının düzeltilmesi gerekmekteydi.

Bu iptal üzerine, TBMM idam kararlarını yeniden ve “usulüne uygun” olarak görüştü. Bir kez daha oy çokluğuyla idamların yerine getirilmesine karar verildi.

Bu koşullarda beklenen, CHP’nin idam kararını, bir kez daha, esas yönünden incelenmek üzere AYM ’ye götürmesiydi. Bugüne dek anlaşılamayan bir nedenle, CHP ikinci kez başvuruda bulunmadı. Bunun üzerine, başka bir yöntem denendi ve AYM’ ye başvuru için gereken 31 Senatörün imzasının alınmasına çalışıldı. Ne var ki, o günlerde bir orgenerale yapılan saldırıdan sonra, yeterli sayıya ulaşılmakta iken, bazı senatörler imzalarını çektiler ve başvuru yapılamadı.

Bildiğimiz kadarıyla, AYM’ nin, kendisine bir başvuru yapılmadan karar alması olanaksızdı. Bir başka deyişle, “gencecik çocukları” idama yollayan AYM değildi. Baş suçlu, Demirel’in AP’si başta olmak üzere TBMM’deki sağ partilerdi.

Burhan Kuzu, birçok kez olduğu gibi, bu konuda da gerçekleri çarpıtmaktadır çünkü bir “Anayasa” profesörünün AYM’ nin çalışma kurallarından haberdar olmaması düşünülemez.

Ayrıca, ekmek almaya çıkan ve polis tarafından öldürülen bir çocuğun anasının halka yuhalattırılmasından rahatsız olmayan, Gezi’de öldürülen evlatlarımız için “emri ben verdim” diyenlerle aynı çatı altında olmayı sorun etmeyen bir insanın, AYM’ yi yermek amacıyla Denizler için timsah gözyaşları dökmesi insanın sadece midesini kaldırıyor.