Anas X, Sibel Ünli: Katilin adı 'Kapitalizm'

“YAŞAMAK..

                        Ne acaip iştir ki

                                                bu ne mene gidiştir ki TARANTA-BABU

                bugün bu

                “bu inanılmayacak kadar güzel”

                bu anlatılamayacak kadar sevinçli şey:

                böyle zor

                bu kadar     

                    dar

                böyle kanlı

                    bu denlü kepaze…” (Nâzım Hikmet)¹

Yirmi yaşında İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğrencisi Sibel Ünli’nin TV’lerde gezip duran şirin yüzü, gözlüklerinin ardındaki sıcak ve hüzünlü bakışı içinizi yakıyor. Bu yangına ve yürek ağrısına bir de gençlere onurlu, aydınlık, güzel bir dünya sunmayı başaramamış olmanın isyanla dolu burukluk duygusu ekleniyor. Henüz böyle bir dünyanın kurulması için koşulların yeterince olgunlaşmadığı gerçeği de rahatlatmaya yetmiyor insanı. “Tarihsel, sosyal, ekonomik şartların/zaruri neticesi bu!/ deme bilirim!/ o dediğin nesnenin önünde kafamla eğilirim./Ama bu yürek/o, bu dilden anlamaz pek” diyen Nâzım’a da yetmediği gibi²…

Medyada Sibel’in psikolojik tedavi görmekte oluşu vurgulanıp duruyor. Sanki hastalığı, yaşamına son vermesinin doğal bir sonucu! Yandaş medya ve bazı yakınları, özellikle üniversite öğrencilerinin içinde bulundukları ekonomik sıkıntıları, okuyabilmek için iş arayıp bulamamalarını ya da çok düşük ücretlerle uzun saatler çalışmak zorunda kaldıklarını, çektikleri parasızlığı, burslarının – eğer bulabilirlerse- yetersizliğini, özetle neo liberalizmin genç yaşamlar üzerindeki yıkıcı etkisini, genç öğrencinin ölüm nedeninden uzak tutabilmek için ellerinden geleni yapıyorlar…

Kapitalizmin tüm insanlığa ve bu bağlamda gençlere yaşattığı yıkım sadece ülkemize özgü değil. 

Le Monde Diplomatique yazarı Serge Halimi, 29 Kasım 2019 tarihli makalesinde, Sibel’in ölümünden yaklaşık iki ay önce Lyon’da Lumiere Üniversitesi’nde bir öğrencinin yaşam koşulları ve çektiği yoksulluk nedeniyle yaşamına son verdiğini yazdı. Son yıllarda 18-24 yaş arasındakilerde yoksulluğun çok arttığı, öğrencilerin açlıkla boğuştuğu, sağlık sorunlarını ihmal etmek zorunda kaldıkları Fransa’da, 22 yaşındaki Anas X’in, okurken çalışmak zorunda kaldığı için sınavlarından geçer not alamadığından bursu kesilmişti; sonuçta kendi deyimiyle Aralık 2018’de Tunus’ta “tek başına devrim” yapmak için kendini yakan gazeteci Abderrazk Zorgui’yi örnek aldı ve yaşamına son verdi³.

Olay sonrasında açıklama yapan Fransa Yüksek Öğrenim Eğitim Bakanı, bursları enflasyon artışına denk bir şekilde %1,3 arttırdıklarını ama daha fazla bir şey yapmak için zamana ihtiyaç olduğunu söyledi. Üniversitenin rektörü ise zaten üniversitede bulunan bir parasız ulaşım telefon numarası, bir akıl sağlığı destek birimi ve bir topluluk bakkalı dışında, kıt kaynaklar nedeniyle, öğrenciler için gereken şeyleri yapamayacağını açıkladı. Büyük sermayenin temsilcisi Macron aracılığıyla yönettiği Fransa’da zaten farklı bir şey beklenemezdi.  Dünyanın hemen her ülkesinde olduğu gibi burada da, neo liberal düzenle gelen sermayenin sınırsız tahakkümü koşullarında hayata geçirilen özelleştirmelerle tüm alanlarda parasız kamu hizmetlerinin metalaştırıldığını, emekçi sınıfların kazanımlarının ellerinden alındığını biliyoruz. Görünen o ki, yoksullukla sabırları sınanan emekçiler için artık bıçak kemiğe dayanmış durumda. 

Bunca olumsuzluk arasında umut verici olan, Fransa ve bir çok ülkede bu koşullara karşı mücadele bayrağı yükselten emekçilerin teslim olmayı reddetmeleri… Fransa’daki sendika liderleri, emekçi halka dayatılan sosyo ekonomik koşulları “cinayet” olarak niteliyorlar ve yeni yılda da eylemlerini sürdürmeye kararlılar. Haksız da değiller çünkü sistem her gün savaşla ya da savaşsız can almaya devam ediyor.

Çözüm mü?

Çözüm ne tek kişilik devrimde ne de tüm zorluklara karşın hayatının baharında iken ve yaşanacak onca güzellik varken bu dünyayı terk etmekte.. Emekçiler, genciyle yaşlısıyla, kadınıyla erkeğiyle, kendilerine yaşattığı onca acıdan kurtulmak için bu düzeni değiştirmek zorundalar; düzenin kendilerini yenmesine izin vermemek için onlar düzeni yenmek zorundalar.  

Bu da ancak hep birlikte, omuz omuza vererek ve örgütlenerek, sürekli olarak vurguladığımız gibi, bu katil sermaye imparatorluğunu yıkıp sınıfsız, sömürüsüz, adil bir toplum kurabilmek için mücadeleyi yükseltmekle mümkün olabilecek. 


¹Nâzım Hikmet “Tüm Eserleri 3”, Cem Yayınevi, yayına hazırlayan Asım Bezirci, Kasım 1975, s. 124

²agy, s. 184

³32 yaşındaki gazeteci Zorgui, seyyar satıcı genç Bouazizi’nin kendisini yakmasından sekiz yıl sonra yaptığı bu eylem öncesinde hazırladığı videoda, bir devrim başlatmaya karar verdiğini çünkü sekiz yıl içinde değişen hiçbir şey olmadığını, Tunus’un ekonomik sorunları nedeniyle insanların açlıktan ölmekte olduklarını anlatmakta ve halkı isyana çağırmaktadır.