13’ün uğuru: TİP ve DİSK

Serpil Güvenç'in "13'ün Uğuru: TİP ve DİSK” başlıklı yazısı 09 Şubat 2013 Cumartesi tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

13’ün uğuru: TİP ve DİSK
“Anladık korumak gerekir üretileni
ve silahlanıp çıkmak karşısına düşmanın
yaşadık tek tek dövüşmedeki eksiği
güçlüyüz anladık bir araya gelirsek
örgütlü savaşçıları olduk yaşamın.”
(Kemal Özer “Yaralı Karanfil”de)

Annemle babamın evlendikleri gün olduğu için “13 Şubat”ı hep sevdim. Ama bu özel durumun yanı sıra, sol geçmişimizdeki bazı önemli kilometre taşlarına denk geldiği için bu tarihin “uğur”undan da söz etmek mümkün.

13 Şubat 1961’de 12 sendika lideri Türkiye İşçi Partisi’ni (TİP) kurdu. Kuruluş mesajında, “Türkiye’de hayatını nasırlı elleri ve alın teri ile kazanan emekçi vatandaşların kaderini değiştirecek olan” partinin, tüccar, ağa ve patronların yardımlarıyla değil ama “dişinden ve tırnağından arttırdığı” paralarla 26 il ve ilçede örgütlendiği belirtilmekteydi. Kurucuları arasında Kemal Türkler ve Kemal Nebioğlu gibi daha sonraki yıllarda DİSK başkanlığını üstlenen sendikacıların da bulunduğu TİP, Şubat 1962’de M. Ali Aybar’ın parti başkanlığına getirilmesi ve izleyen yıllarda genel başkanlığı devralacak Behice Boran gibi sosyalist aydınların katılımıyla güçlendi.

Türkiye sol tarihi, TİP’ le birlikte birçok “ilk” yaşadı. İlk kez sendikacılar toplanıp legal bir “sınıf” partisi kurdular, işçi sınıfı kendisi için sınıf olma bilincine yönelik yeni bir adım attı ve kent ve köy emekçileri siyasal iktidara çağrıldı. İlk kez bir sosyalist parti seçimlere girerek Parlamento’da 15 milletvekili ile temsil edildi. İlk kez Türkiyeli sosyalistler ve komünistler hep birlikte bir sosyalist partiyi desteklediler. İlk kez emeğin talepleri örgütlü bir biçimde Parlamento’ya taşındı. Aybar’ın TBMM kürsüsünden haykırdığı “Bugün Türkiye’de 35 milyon m2lik vatan toprağı ABD’nin egemenliği altında bulunmaktadır… İkili anlaşmalarla Amerikan devletinin üsleri haline getirilmiş bu vatan topraklarına, Amerikalıların izni olmadıkça, Devlet kademelerinde hangi yeri işgal ederse etsin, hiçbir vatandaşımız ayak basamaz” sözlerinde ifadesini bulan bağımsızlık düşüncesi işbirlikçi sermayenin temsilcilerinin suratlarına bir tokat gibi indi.

TİP, kendi döneminde, Kürt halkının varlığını ve demokratik haklarını kabul eden, TC hükümetlerinin yürüttükleri asimilasyon politikalarını dillendiren ve bunlara karşı çıkan tek legal siyasal partiydi. Ve ilk kez Kürtler ve Türkler, legal bir sosyalist partide, cins, dil, din, etnik kimliği ne olursa olsun, her insanın, insanlık onuruna yakışır bir biçimde, eşit ve özgür olarak yaşayabileceği bir düzenin, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünyanın mücadelesini verdiler.

Belki de en önemli eksiklik, Parlamentoyu gereğinden fazla önemsemek ve 68 gençliğiyle arasına mesafe koymaktı. TİP, kapatıldığı güne dek, demokrasiyi, bağımsızlığı, Türkiye halklarının bu topraklar üzerinde, birlikte ve kardeşçe yaşayabileceği sosyalist bir düzeni savundu.

13 Şubat 1967’de ise beş sendika başkanının başvurusuyla Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) kuruldu. Amerikancı ve iktidar yanlısı Türk-İş’in her açıdan karşıtı olan DİSK, işçi sınıfının sorunlarının ancak tam bağımsız, toplumcu, emekten yana, plânlı ve devlet eliyle yürütülecek bir sanayileşme ve kalkınmayı hedefleyen bir düzende çözülebileceğini belirtmekteydi. 6 Filo eylemlerine katılan, Vietnam savaşına karşı çıkan, NATO’dan çıkmayı talep eden DİSK, işverenlerin korkulu rüyası haline gelmişti. Kuruluş yıldönümünde konuşan Kemal Türkler “DİSK, bir inancın, bir davanın örgütüdür. DİSK yüzde yüz bağımsız Türkiye ülküsüne ve sosyalizme inanmış işçilerin tek milli federasyonudur… Amerikan emperyalizmine ve kapitalizme karşı çıkmayı, yurdumuzu ve insanlarımızı sömürüden kurtarmanın tek geçerli gereği saymaktadır” diyordu. 1961-71 döneminde DİSK’e bağlı 16 sendikanın üye sayısı 90 bine yakındı. Özal eliyle dünya sermayesinin ülkemize dayattığı 24 Ocak kararlarının emek düşmanı özünü kavrayan ve etkili bir mücadeleyi başlatan DİSK, 1980’de 12 Eylül cuntası tarafından kapatıldı. Başkanı Baştürk ve diğer yöneticileri idamla yargılanan örgüt kapatıldığında üye sayısı yaklaşık 500 bine, kayıtlı sendika sayısı ise 29’a ulaşmıştı.

TİP ve DİSK, 1960’lı yılların koşullarından fışkıran bir umudun ışıkları, “yıldızın parladığı anları” n temsilcileri oldular. Türkiye’nin bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm mücadelesinin örgütlü öncüleriydiler. Mücadeleleri ve o mücadelelerden çıkarılan dersler, günümüze ışık tutmakta, yolumuzu aydınlatmaktadır.

Nice 13 Şubatlara…