Önce market arabasını aldı, el tutacak yerlerine dezenfektan sıktı. Sonra eldivenlerini kontrol etti. En son da maskesini düzeltti. Sonra çekinerek markete girdi. Yaşlı bir kadın ve erkek ondan hemen önce girmişlerdi. Onların uzaklaşması için bir süre durdu. Onlar uzaklaşırken yüzlerini süzdü, terleme veya kızarma var mı diye baktı.
Keynes’in biri olduğu açıktır. I. Dünya Savaşı’nı bitiren kritik bir anlaşma sürecinde rolü olmuştur. İkincisini bitiren ve sonrasında kapitalist dünyaya yön verecek önemli bir konferansta da görevlidir ve sahnenin en önlerindedir. 1944’ün yaz aylarında ABD’nin New Hampshire eyaletinin küçük bir kasabasında, Bretton Woods’da 40’a yakın ülkenin temsilcileri bir araya geldiler.
Keynes’in kuramsal olarak neden çok önemli olduğunu bir türlü anlayamamışımdır. Pratik ve siyasal olarak önemli olduğu açıktır ancak iktisat kuramı ve yöntemi açısından gerçekten yeniliği nerededir diye hep kendime sorarım.
Türkiye’de ilk vakanın tespit edildiğinin ilan edildiği gündü; akşamüstü markete girmek zorunda kaldım. İtalya’da durumun vahametini gösteren görüntüler içinde en çarpıcı olanları sanki kontrolsüz bir güruhun yağmasına maruz kalmış market rafları görüntüleriydi. Girdiğim market aynı türden bir görüntü arzetmekteydi.
Kültürlü çevrelerimiz genellikle western filmleri düşük kültür ürünleri olarak görürler. Aslında Hollywood kültür emperyalizminin ürettiği western filmlerin büyük bir çoğunluğunun arka temasını oluşturan yerli Amerikalı düşmanlığı sanki bu önyargıyı haklı çıkarmaktadır. Ancak yine de kendi başına maruf olağanüstü bir türdür.
Bu yılın Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde Mercedes-Benz sponsorluğunu yaptığı kısa bir filmi tüm dünya ile paylaştı. Kısa film otomobilin icatçılarından Carl Benz’in (Mercedes-Benz’in kurucusu) eşi Bertha Benz’in 1888’de eşinin icadı ile yaptığı 100 km’lik Mannheim-Pforzheim yolculuğunu konu edinmiş.
Bakan Albayrak yine kameraların karşısına geçti ve yine pek de derli toplu olmayan bir temenniler yığınından oluşan yeni dönem paketini açıkladı. Paket paket üstüne, reform reform üstüne, hepsi emekçi sınıfın üstüne…Yine bolca gülümsedi ve önemli yerleri hatırlattı. Hatırlattığı önemli reform adımlarından biri de kıdem tazminatı ile ilgili olandı.
9 yaşındaydım, ne olduğunu pek anlayamayacak yaştaydım. Herkes uyurken sabah 04:00’te başlamıştı. Galiba Türkiye’yi hazırlıksız yakalamak, uykuda kıstırmak için o saati seçmişlerdi. Adıyaman’da o mevsimde bile pek yağmur yağmazdı ancak o gün havanın kapalı olduğunu hatırlıyorum.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü FAO’nun 2018 tarihli “Dünya Gıda Güvenliği ve Beslenme Durumu” başlıklı raporu beklenmedik olmayan ama ürkütücü bulguları ilan etmektedir. En temel mesajı yetersiz beslenme ve ondan kaynaklanan sorunların 2014 yılına kadar düşüş gösterse de 2014 yılından itibaren hızla artmaya başlamasıdır.
Türkiye kapitalizmi 2019’un birinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre %2,6 küçüldü. Bir önceki çeyrekte ise göreli küçülme %3 olarak gerçekleşmişti. İşsiz sayısının 5 milyonu aştığından dem vurulmaktadır. Üstelik giderek büyüyen bir bütçe açığı ve yükselen borçlanma maliyeti de tuz biber olmaktadır. Yaz aylarında cari fazla verileceği beklentisi büyük bir keyifle ilan edildi.
İdeolojiyi sürekli olarak teşhis ile temenninin karışımı, bu ikisinden oluşan bir çorba olarak tanımlarım. Bu anlamda burjuva ideolojisi sadece bir yanlış bilinç değildir.
Bugün faşizm üzerine birkaç belirlemeyle bu yazıyı sonlandıralım. 1920’ler ve 30’lar ile bugünün benzerlikleri ile ilgili en önemli boyut faşizmdir. Faşizm ile ilgili birkaç belirleme yapalım. Bu belirlemeler ileride başka yazılarda daha detaylı ele alınacaktır.
Sevgili dostumun saygı duyulası fakat çok çaba gerektirici bir hobisi var. Kapital Birinci Cilt’in farklı dillerdeki baskılarını toplamakta; artık oldukça geniş bir koleksiyonu var. Yurt dışına giden arkadaşlardan gittikleri yerden oranın diliyle basılmış bir Kapital sipariş etmektedir, biz de onun bu koleksiyonuna elimizden geldiğince katkıda bulunmaktayız.
[Not: 1919 ile 1923 arasında bu topraklarda gerçekleşen devrimin niteliğiyle ilgili geliştirilen reddiyeci argümanlar tırnak içinde verilecektir, bu argümanlar kesinlikle bize ait değildir.]
“Aydın-Asker-Eşraf hareketiydi, bir burjuva devrimi bile değildi. Zaten ortada hesaba katılacak bir burjuvazi de yoktu.”
Cemal Kaşıkçı cinayeti henüz tüm yönleriyle açığa kavuşturulamadı. Cinayet, ki Suudiler de cinayet olduğunu kabul ettiler, Suudi Arabistan’ı ve özellikle de veliaht prensi tüm dünyanın gündemine oturttu. ABD emperyalizminin sözcüleri, bölgedeki en önemlisi uydularıyla ipleri bir anda koparmak istemediklerinden, oldukça temkinli açıklamalar yapmaktalar.
YA TÜM DÜNYA KAZ ADIMLARIYA YÜRÜMEYE BAŞLARSA
Geçen yazıda bıraktığımız yerden devam edelim.
Geçen yazımızın sonunda bu yazıda enflasyonun farklı sınıflar üzerindeki etkilerini inceleyeceğimizi vurgulamıştık. Bu vaadimizi yerine getireceğiz. Ancak tam yazı için bir kurgu oturtmaya çalışırken “Enflasyonla Topyekûn Mücadele” (bundan sonra ETM) programı açıklandı.
Merakla beklemektesiniz, ilk defa canlı dinlemenin yarattığı sıkıntılı bir beklenti içindesiniz. Orkestra çalgıları ayarlamaya başladı. Sırasıyla viyolalar, birinci viyolonseller, sonra ikinciler, daha sonra üflemeliler, vurmalılar, kontrbaslar ve diğerleri. Ancak azap ve çile henüz bitmedi. Ses akordu ve denemesi bitince sıkıcı bekleme süreci başladı.
Geçen yazıda belirtmiştik, 1920’lerin ortalarından sonra dünya kapitalist siteminde kriz eğilimleri iyice aşikâr hale gelmişti. 1929 çöküntüsünden önce ortaya çıkan deflasyonist eğilimler büyük çöküntü ile birlikte daha yaygın ve derinlikli bir hale geldi.
Önceleri ünlü Boca Juniors futbol takımının başkanıydı. Daha sonra Buenos Aires belediye başkanı oldu. Mauricio Macri 2015’deki genel seçimlerde Christina Kirchner’in adayı Daniel Scioli’yi yenerek devlet başkanı oldu. Scioli’yi destekleyen koalisyonda komünist parti ve diğer sol partiler vardı. Böylece Macri 1983’den beri seçilen ve Peronist gelenekten gelmeyen ilk devlet başkanı oldu.
Felix Edmundovic Dzherzhinsky ya da bizim dilimize çevirirsek Edmund’un oğlu Felix Cerjinski; dostlarının ve düşmanlarının “demir yumruk Felix”i...
Bu yazıda Arjantin’in şimdilerde yaşadığı krizle imtihanını yazacaktım. Bizimkine benzer bir krizi daha ağır yaşıyor diyecektim. Sonra bilimsel akademik bir düzleme geçerek krizin kökenleri bağlamında da Arjantin ile Türkiye’nin benzer ve benzemez yönlerini irdeleyecektim. En son da gördünüz ya sermaye yanlısı program nerede uygulansa aynı melaneti yaratıyor diye ekleyecektim.
Stalin ve Brejnev dönemine muhalifliğiyle bilinen Roy Medvedev ve biyolog kardeşi Zhores Mevdedev’in “The Unknown Stalin” (Bilinmeyen Stalin) kitabı 2005 yılında İngilizce basıldı. Anti-Stalinistlikleriyle mağrur kardeşlerin kitapta ne anlattıkları malum, orası pek de önemli değil. Asıl önemli olan bölüm Zhores’in kaleme aldığı “Stalin’s Secret Hair” (Stalin’in Gizli Halefi) başlıklı bölüm.
Garip bir dönemden geçiyoruz. Türkiye kapitalizmi yapısal sorunlarla cebelleşiyor, sorunlar giderek derinleşiyor ve çözülemez bir hal alıyor. Anlık her rahatlama ya da olumlu gidişatın yakın gelecekte yeni ve büyüyen bir faturası ortaya çıkıyor. Türkiye kapitalizmi büyüyor, büyüdükçe çürüyor.
Bu yazıda ekonomi, tarih ve toplumdan biraz uzaklaşalım. Fantazya da en az politika kadar önemlidir. Aslında fantazya alternatif bir geleceğe veya alternatif bir ana açılan politikadır. Sırf bu nedenle sosyalistlerin fantazyayı en az politika kadar önemsemesi gerekir.
Bir önceki yazıya başlarken artık faşizmi anlamadan kapitalizmi anlamanın imkânsız olduğu tespitini yapmıştık. Devamında ise içinde yaşadığımız çağın giderek iki savaş arası dönemi anımsattığını da vurgulamıştık (Cumhuriyet gazetesinde üstat Ergin Yıldızoğlu da aynı belirlemeyi yapmış, o da bir tür tarihsel deja vu tespit etmiş, Cumhuriyet, 13 Ağustos).
TL, dolar karşısında bir günde yaklaşık yüzde 15 değer kaybetti. Üstelik bu düşüş süreci neredeyse yılın başından beri sürmekte. Maliye ve Hazine Bakanı kürsüde, karşısında ise sermaye kanallarının tabiriyle iş dünyasının temsilcileri, bizim tabirimizle büyük burjuvalar oturmakta.
Walter Benjamin kapitalizmi anlamadan faşizmi anlamanın imkânsız olduğunu vurgulamıştı. Bu belirlemeyi II. Dünya Savaşı öncesi kendi bireysel dramının da bir parçası olduğu kıtasal bir travma ortamında yapmıştı. Bugün bu belirlemenin gidişatı tersinden algılamaya yol açan bir yanılsama olduğunu vurgulamalıyız. Artık faşizmi anlamadan kapitalizmi anlamlandıramayacağımız bir çağda yaşıyoruz.
Seçim sath-ı mailinde gündemin en tepesinde ekonomi oturuyor; aslında oturmuyor bir gülle gibi ondan kaçmak isteyenlerin bile başına düşüyor. İktisadiyat kendi mecrasında kendi zorunluluklarını dayatıyor, burjuva politikacılar çaresiz kuklalara dönüşüyorlar. Çaresizlik ise yanılsamaları ve serapları yaratmaya meyillidir.
Sovyet Sosyalizmi içerden ve tepeden çökertildikten sonra dünya solunun iliklerine kadar yaşadığı bunalımdan pek çok tema sökün etmişti. Öyle ya; bu çöküş kimi çevrelere göre solun sırtından bir kamburu kaldırmış ve onu özgürleştirmişti. Serbest bir tartışma ortamı açmış ve önceden tabu olan meseleler özgürce tartışılmaya başlanmıştı.
Birileri insanın asıl vatanı çocukluğudur demişti. Çocukluğum kasetçalarlı ve bol kasetli bir dünyaydı. Kasetçalardan yayılan bağlama sesi evden hiç eksik olmazdı. Kasetlerin üstünde benzer resimler vardı; bir bıyık, bir saz ve de bir yürek. Daha ne olsundu ki? Büyük insanlığa duyulan sevgiyi barındıran yürekler ve yüreğin barındırdıklarını tele döken sazlar; ötesine gerek var mı?
Seçim sonuçları ortadadır. Dört parti barajı aştı ancak tek partili iktidar çıkmıyor, çıkamıyor. Cümle alemin % 60’ı AKP diktası bitti diye gülüyor, gülümsüyor ve gülümsetiyor. Öyle ağır zamanlardı ki hiç bitmeyecekmiş gibiydi değil mi? Böyle ağır zamanlarda zorla yeşertilen umutlar basit bir rahatlama ile geniş, yersiz ve kendiliğinden hayallere, fantezilere yol açar.
Aziz Nesin’in Zübük’ünde idi sanırım. Zübükzade’nin kasabası devlet büyükleri geldiğinde kasaba girişine asılsın diye sürekli aynı pankartı kullanmaktadır. Henüz kalkınma ve ilerleme fikrinin güçlü olduğu bir dönem olsa gerek. Pankartta “Durmayalım Düşeriz” yazmaktadır. Yine bir devlet büyüğü kasabaya gelecektir. Kasaba eşrafı haliyle hemen pankartı muhafaza edildiği yerden çıkarıp asar.
Temisili burjuva demokrasileri giderek yozlaşmakta ve çürümekteler. Temsili sıfatının gerekleri bir bir yok edilmektedir. Temsili burjuva demokrasisi bir tarihsel vaadin üstüne oturtulan bir tür perdedir. Vaat ilk telaffuz edildiğinde oldukça ilerici ve cezbediciydi.
Bireyin fikri ve zikri nasıl ölümsüzleşir? Zaman ve toplum hükmünü verir; hafif olan tarihin rüzgarında uçuşur, savrulur. Ağır olan ise çöker kalır. Kazımak, söküp atmak zor olur. Ortakçı, eşitlikçi hülyalara kurban olmaya meyilli kitleler tortuyu ağırlaştırır, tortu yapışır. Söküp atmak giderek zorlaşır.