Altan Tan ve Charlie Hebdo

İşler biraz karışıyor. Charlie Hebdo dergisi çalışanlarına yapılan kanlı saldırı denklemi karmaşık hale getirdi. Öncesinde dincisiyle, solcusuyla, alevisiyle, LGBT bireyiyle yapılan liberal karışım almış başını gidiyor memlekete az kalsın demokrasi getiriyordu. Ama işte şişede durduğu gibi durmuyorlar,  bir bakıyorsunuz her biri başka bir tarafa çekiştirmeye başlamış. Peki nasıl olacak, nasıl bir arada durulacak,  Charlie Hebdo katliamı hiç olmamış gibi mi yapılacak?

HDP milletvekili Altan Tan önceki gün mecliste düzenlediği basın toplantısında Hindistan'da ineğe hakaret edilemeyeceğini söylemiş. "Şimdi Hindistan'da bir toplumdasınız ve her gün kesilen inek resimleri yayınlıyorsunuz. Demek ki belanızı arıyorsunuz, yani eğer öyleyse" diyen Tan “Sırf sosyetik olacak, fikir özgürlüğü olacak, üç tane sahte naylon beyaz Türk beni alkışlayacak diye dinimden imanımdan vazgeçecek halim yok" diyerek açıklamasının motivasyonunu da ifade etmiş. Altan Tan’ın açıklamasının buraya alamadığımız kısımlarında ifade özgürlüğü değil de hakaret olarak kabul edilen davranışların nasıl cezalandırılacağına dair bir mesaj yok. Papa bile cezayı yumruk atmakla sınırlandırmıştı.

Öte yandan HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Saruhan Oluç Charlie Hebdo seçkisi yayınlayan Cumhuriyet gazetesine yönelik saldırılar ile ilgili dün yaptığı açıklamanın son kısmında “..düşünce ve ifade özgürlüğü sizin gibi düşünmeyenlerin özgürlüğüdür... Partimiz, ifade ve basın özgürlüğünün kullanılması önündeki tüm engellerin kaldırılması için her zaman olduğu gibi bugün de mücadele edecek, tehdit altında olan Cumhuriyet gazetesi çalışanları ile dayanışma içinde olacaktır.” demiş.

İfade özgürlüğünü kullananlar ile belasını arayanlar tanımları arasındaki uçurumun kapanması biraz zor. “Sosyetik, sahte, naylon, beyaz” Türk ile mutaassıp Kürt arasına konmak istenen uçurum ise en hafifinden koca bir ayıp.

Cizre’de Kürt gençlerini öldürenler ile ifade özgürlüğünü katledenler ortak iken, kalkıp Hindistan’daki inekten bahsetmek elifi görünce mertek sanmak değildir de nedir? Diğer taraftan Paris’te geçen yıl bu zamanlar öldürülen üç Kürt kadının katili ile Charlie Hebdo saldırganlarının yolu yaşadığımız ülkede kesişiyorken ifade özgürlüğünü savunmakla yetinmek siyasetsizlik değil midir? Emperyalim, kapitalizm, ılımlı-ılımsız İslam, radikal İslam, dinci gericilik, faşizm bağlantısı kurulmayınca fili neresinden tutarsak orası ile tariflemiş oluyoruz.

Siyaset tercihler üzerinden yapılıyor. Charlie Hebdo saldırısını okurken “hakaret” kısmından tutmak da, “ifade özgürlüğü”nden dem vurmak da bir tercih. Bu farklı yaklaşımların aynı çatı altında kendini ifade etmesi ise başka bir tercih. İşin bir yanı gelecek hayalimizin tercihlerimize yön veriyor olması, diğer bir yanı ise güncel tercihlerimizin bizi hayallerden öte bir gerçeğe taşıması. Sözün özü emperyalizm çağında hayaller liberal demokrasi olunca gerçeklik koca bir tas çorba oluyor.