Pişmanım, gururluyum

Ben galiba bir fışkiye kırdım.

Melih Gökçek’e 4 Bin (yee)teele ödememe hükmetmiş bir mahkeme.

Günahı, davanın kendisinin saçmalığı karşısında gülümsemekle yetinen hukuk emekçisi yoldaşlarımın boynuna: Mahkemeye çıkıp iki satır söz söylemek hakkımı da kullanamadım.

Yoldaşlar şaşkın. Mahkemenin böyle bir karar almasını beklemiyorlarmış. Bu devirde meseleyi büyütüp, Gökçek’in son şirretliği olarak gündem yaratmamış olmamız da bundan.

Özetle, Gökçek’e onursuz demem hakaret sayılıyor, bu bir. HEPSİ BÜYÜK HARFLE ONURSUZ yazmamış olmam buradaki duyarlılığı tetiklemiş olabilir.

İkincisi, “Ankara’yı parsel parsel paylaştığı Fethullahçılara şimdi cehennem zebanisi muamelesi yapan (onursuz adam)” nitelemesini kullanarak kanıt ve dayanak sunmadan Gökçek’i “FETÖCÜ” ilan etmişim ve itibarını zedelemişim! Yani övünmek gibi olmasın, Gökçek’in itibarını zedeleyen meğer benmişim!

Ve son olarak, iki gözü ayrı oynayan bir Ankara kedisi kadar minnoş Gökçek’e şirret demişim. Şirret! Neyse ki HEPSİ BÜYÜK HARFLE ŞİRRET dememişim, yoksa şu anda çok ağır bir vicdani yük altında ezilmiş kalmış olurdum.

Bütün bu hikayeleri niye anlattım?

“MELİH GÖKÇEK’E TAZMİNAT ÖDEMEKLE YÜKÜMLÜ KILINMIŞ bir T.C. vatandaşı olarak intizarım var” şeklinde yanıtlayabilirim bu soruyu.

Ama biraz fazlası var.

Şimdi sayın okurlar…

Yani 4 Bin TL ödeme fikri insanın içine oturuyor ama gerçekten mesele maddiyat değil. Sonuçta bunun temyizi de var.

Meselem şu…

Bencillik etmek istemiyorum. Melih Gökçek’e ŞİRRET diyerek onun itibariyle oynamış olmanın, ONURSUZ ADAM diyerek onun minnoş yüreğinde derin yaralar açmış olmanın (“Yukarıda belirtilen kin ve nefret içerikli açıklamalar müvekkilimi son derece üzmüştür” diye ifade edilmiş Gökçek vekilinin dava dilekçesinde) karmaşık hislerini sadece kendime saklamam doğru mu olur bilemiyorum.

Şimdi sayın okurlar diyorum ki…

“Lütfen, sadece kendinize saklamayınız. Ben de bu suça ortak olmak istiyorum” diyenlere bir fırsat versem…

Yanlış anlamayın, bir el atın şu tazminatı birlikte ödeyelim anlamında değil. Zira bu tür bir kampanyayla 4 Bin değil 400 Bin TL toplayabilirim. Ve yazık... HEPSİ BÜYÜK HARFLE bile yazılmamış üç beş kelam için harcamak istemem böyle bir fırsatı.

Yani, şimdi desem ki, “gelin şu benim suçuma bir el atın, siz de ortak olun” ve “tazminat kısmı bende” desem. Hatta katılanlara imzalı Ankara kedisi fotoğrafları da benden desem… (İmza benim imzam değil, seymene pardon kediye imzalatacağım.)

Neyse…

Boş verin.

Berkin Elvan’ın katillerinden belki de en önemsiz olanının (tetiği çeken belki ama çektiren değil) tutuksuz olarak ve görevi başında yargılandığı bir günde, HEPSİ BÜYÜK HARFLE yazmadığım bir yazı hakkında mahkemenin verdiği hükme isyan etmem şımarıklık oluyor.

Ama ne yapayım?

Pişmanım! HEPSİ BÜYÜK HARFLE yazmadığım için pişmanım.

E biraz da gururluyum. Baksanıza meğer Melih Gökçek’in itibarını iki paralık eden benmişim!