Korkut Boratav

Dolar emperyalizminin sorunlarını ve BRICS parası gibi seçenekleri incelemeyi, tartışmayı sürdürmek gerekiyor.

Dolar hegemonyası aşınırken

Korkut Boratav

Ticaret savaşının ilk iki ayı

Donald Trump’ın 2 Nisan 2025’te özellikle Çin’i hedefleyerek başlattığı ticaret savaşı, Amerikan ekonomisini bir finansal krizin eşiğine taşıdı. Daha da önemlisi, ABD dolarının hegemonik gücünü tehdit etmeye başladı.    

Daha önce aktardık (soL, 18 Nisan 2025): Çin, Trump’ın yükselttiği gümrük tarifelerine aynen karşılık verdi; ilk telafi adımını ABD atmazsa ticaret savaşını sürdüreceğini açıkladı. 

Beklemediği olumsuz sonuçlar Trump’ı geri çekilmeye zorladı. Hazine Bakanı’nın girişimi ile Cenevre’de başlatılan ABD-Çin müzakereleri, iki ülke gümrük tarifelerinin karşılıklı olarak aşağıya çekilmesi ile sonuçlandı. ABD, dış açık verdiği diğer ülkelere uygulamaya başladığı “cezalı tarife oranlarını” da 90 günlüğüne dondurdu. 

Bu “telafi adımı” New York borsasını kısmen sakinleştirdi; ama Nisan–Mayıs 2025 döneminin şoku, kalıcı izler de bırakacak gibidir. Bir bölümünü gözden geçirelim. 

Trump’ın tetiklediği finansal krizin dört aşaması 

Çağdaş kapitalizme dönük eleştirileri ile tanınan iktisat tarihçisi Adam Tooze, dünya sistemini son yıllarda biçimlendiren gerilimleri, çoklu kriz (“polycrisis”) kavramı içinde değerlendirmekte; bazılarını web sitesinde Chartbook başlığı altında yayımlamaktadır. 

Trump’ın ikinci başkanlık dönemini de Tooze mercek altına alıyor; ticaret savaşının daha kapsamlı bir finansal krize dönüşme eğilimini tartışıyor. (Chartbook 374, 376; 12 ve 17 Nisan, 2025). Özetleyelim: 

Bugünkü finansal krizlerde her şey dört aşama içinde satılığa çıkarılır. (i) Önce hisse senetleri satılır. (ii) Olağan bir ‘riskten kaçış’ tepkisi çalışır; hisse senetlerinden çıkan insanlar tahvillerin güvenilirliğine geçerler. (iii) Panik patlak verir ve işler çok kötüleşince yatırımcılar Amerika’yı terk etmek ister; hisse ve tahvillerle birlikte dolar da satılmaya başlar. Piyasalar dibe vurur. Tahvil fiyatları çökünce faiz getirileri yükselir. Ama, yükselen faizin çekiciliği yatırımcıları dolara yöneltmez; ABD’den çıkış, dolar fiyatlarını yeniden düşürür.       

Üçüncü aşamaya, finansal krizlerden geçen yükselen ekonomiler aşinadır: Yükselen faizler sıcak para girişini çekmez; panik sinyali olarak yorumlanır. Bugünlerde doların (TL karşısında bile) ucuzlaması ‘Amerika’yı satın’ anlamı taşıdı. Yükselen piyasalarda yaygın olan dördüncü aşamaya adeta ABD de girmektedir.  

Nedir (iv)? Bunalan popülist liderler, piyasaların tarafsızlığı algısını reddeder. Piyasaları suçlamak gerekir; “faiz lobisi, spekülatörler, sahtekârlar” hedeflenir. 

Adam Tooze’un verdiği son örnek, borsa çökerken politika faizlerini sabit tutan Fed Başkanı Jerome Powell’e Trump’ın tepkisinden kaynaklanıyor: 17 Nisan’da Powell’e hakaret eden bir X mesajı, Trump’ın Fed Başkanı’nı görevden alacağı olarak yorumlanmış ve doların düşmesini hızlandırmıştır. 

İktisat tarihçisi Tooze’un ABD ekonomisinin bugünkü konjonktürüne Trump’un etkisi hakkında anlattıkları, 2018 sonrasında Türkiye’de Erdoğan ile TCMB başkanları arasındaki anlaşmazlıkları hatırlatmaktadır. İyi anlaşan iki liderin “uçuk” ekonomik iddiaları ve üslup benzerlikleri beni şaşırtmadı.

'Zayıflayan dolar' sorunları…

ABD’nin dünya sistemi içindeki hegemonik konumunun dolar emperyalizmine dayandığını bu köşede vurguladım. Bu dayanağın temelinde ABD dolarının güçlü ve istikrarlı özelliği ile uluslararası rezerv para ayrıcalığını koruması yer alır. 

Dolar-altın bağlantısının son bulduğu, döviz kurlarının dalgalanmaya bırakıldığı 1970’li yıllardan bu yana, devalüasyonu dış ticarete dönük bir politika aracı olarak kullanabilecek güçlü rakiplere Amerikan yönetimleri daima tepki gösterdi; önlemeye çalıştı. Güçlü bir dolar da ABD’nin stratejik, uzun dönemli stratejik önceliği olarak korundu. 

ABD emperyalizminin yeni yüzyılda saldırganlaşması, dolar hegemonyasını zayıflattı. Hedeflenen, direnen ülkelere karşı finansal yaptırımlar yaygınlaştı. Merkez bankalarının rezervlerine el koyma gibi yaptırımlar pre-kapitalist mülkiyet haklarını dahi çiğner. ABD müttefiki Türkiye dahi bu yaptırımlardan payını aldı; bir banka görevlisi ABD’de yargılandı; hüküm giydi. İlk Trump yönetimi Çin’e karşı yerleşik uluslararası ticaret kurallarını çiğneyen kısıtlamalar uyguladı. 

Finansal yaptırım riskleri, dolardan kaçma eğilimini tetikledi. Merkez bankaları rezervlerinde dolar ve ABD Hazine bonusu payları erimeye başladı. “Güçlü dolar” önceliğini sürdürmek güçleşti. Biden yönetiminin Hazine Bakanı Janet Yellen, ABD ekonomik yaptırımlarının “doların dünya parası niteliğini” aşındırdığını Ekim 2024’te açıkça itiraf etti. 

Trump, ikinci yönetiminin ilk günlerinde “dehşetengiz” bir ekonomik demeç verdi: “Bize güya hasım olan ülkelerden bir taahhüt talep ediyoruz: BRICS parası yaratmayacaklar veya kudretli ABD dolarının yerine geçecek herhangi bir başka parayı desteklemeyecekler. Aksi halde hepsi %100 gümrük tarifeleri ile karşılaşacak” (Reuters, 30 Ocak 2025).

BRICS ve diğer “hasım” ülkelerin pek ciddiye almadığı bu uyarı, iki ay sonra başlatılan ticaret savaşının da habercisi oldu. Yerleşik iktisat bilgisi ve sağduyu, tedarik zincirlerine dayanan bugünkü uluslararası ekonomik ortamda Trump’ın umduğu sonuçların geçekleşemeyeceğini peşinen gösteriyordu. 

ABD’nin yeni Hazine Bakanı Scott Bessent, Institute of International Finance’in bu yakınlardaki toplantısında AMB Başkan Yardımcısı Guindos’un “euro da yakında bir rezerv para olabilir…” iddiasını tartışıyor ve uyarıyor ki “1970’li yıllardan bu yana ‘küresel finansın merkezini güçlü bir doların oluşturması’ ABD önceliklerinin merkezinde yer almıştır”. Gümrük savaşının iki haftada doları zayıflatan bilançosunu ise, “arızîdir” diye geçiştiriyor (The Hill, 24 Nisan  2025). 

Kenneth Rogoff: Dolar bizim; sorunları sizin…

Saygın Amerikalı iktisatçılardan Kenneth Rogoff’un Our Dollar, Your Problem başlıklı kitabı, bu yakınlarda (5 Mayıs 2025’te) yayımlanmış. Türkçesini “Dolar   Bizim; [Yarattığı] Sorunlar Sizin” diye çevirebiliriz. Harvard Gazette dergisi de yazarla derhal bir söyleşi yapmış; gecikmeden internette yayımlamış.  

Kitap ve söyleşi bu yazıda tartışılan konular üzerindedir: ABD dolarının küresel ticaret ve finanstaki egemen konumuna odaklanıyor; bu konumun bugünlerde aşınmakta olduğunu ileri sürüyor. Söyleşiyi kısaca aktarıp değerlendirelim. 

“Doların geleceği” hakkında Rogoff’un öngörüsü ile başlayalım: “Doların kısmen aşağılanacağını düşünüyorum. Şu anda alternatifi olmadığı için dolar, küresel finans sistemin ilk sırasında yine de yer alacak. Sadece önceki özgün konumunu yitirmiş olarak…” 

2015 sonrasında doların aşınma sürecinin içsel ve dışsal etkenleri var. İçsel etkenlerde Rogoff, faiz oranları ile kamu açığının yükselme eğilimlerini vurguluyor. Merkez Bankası’nın (Fed’in) bağımsızlığına önem veriyor. Bu konuda olumsuz siyasal tutumların yaygınlaşmasından yakınıyor. “Trump’ın Fed Başkanı Powell’a son saldırısı, doları bir kriz ortamına sürüklüyor.”

Söyleşiyi yapan muhabir “doların egemen konumunu aşındıran dış etkenleri” soruyor. ABD emperyalizminin yeni yüzyıla saldırganlaşarak girmesinin dolar hegemonyasını zayıflattığını yukarıda vurguladım. Kenneth Rogoff da, farklı ifadelerle aynı görüştedir: “Askerî müdahaleler yerine ekonomik yaptırımları kullanmayı öğrendik. Bu sayede ölümleri azalttık; daha az para harcadık.” 

Rogoff’a göre doların hegemonik konumu, ülke-içi faizleri düşük tuttuğu ve 36 trilyon dolarlık Federal borcun faiz maliyetini ucuzlattığı için Amerikalılara yaramaktadır. Daha da önemlisi, uluslararası finansal bilgilere ulaşmakta ABD’ye ayrıcalık sağlamakta; bu sayede Rusya, Çin, İran, Venezuela gibi “hasım ülkelere” yaptırım uygulamayı kolaylaştırmaktadır. Emperyalist hedefler izlenirken silahlı saldırı yerine ekonomik yaptırımlar, “daha ucuza” geldiği için yeğlenmelidir. 

“Ölümleri azaltma” gerekçesi, herhalde Amerikalı askerlerle ilgilidir. Ortadoğu operasyonlarında hava harekâtı öne çıkmış; “vekâlet savaşı yöntemleri” de keşfedildiği için bu kayıplar sembolik kalmıştır. Libya, Irak, Suriye, Afganistan halklarından milyonlara ulaşan savaş kurbanının Rogoff’un fayda / maliyet hesabına girdiğini tahmin etmiyorum.

Dolar emperyalizminin sorunlarını ve BRICS parası gibi seçenekleri incelemeyi, tartışmayı sürdürmek gerekiyor.