CHP’nin akıl hocaları

Korkut Bortav'ın “CHP'nin akıl hocaları” başlıklı yazısı 26 Mart 2013 Salı tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Garip bir biçimde, Türkiye’nin liberalleri, İslamcıları, TÜSİAD, MÜSİAD çevreleri ve kimi solcuları işlerini, güçlerini bırakmışlar “CHP’yi adam etme” misyonunu üstlenmişler. Tüm CHP’lilere bir olumsuz, bir olumlu öğeden oluşan basit bir çağrı yönetiyorlar: “Ulusalcılığı bırakın sosyal demokrat olun…”

CHP bir yana, genel olarak Türkiye’de “ulusalcılığa saldırı” furyasını başlatanlardan biri, belki de Orhan Pamuk’tur. Romancımız 2006’da bir PEN toplantısına İngilizce bir sunuş yapmış ve Türkiye’de “12 Eylül darbesini izleyen dönemde kendilerini solcu olarak tanımlayan insanların yaklaşık yarısının bugün Batılılaşma ve demokrasiyle hiç bağdaşmayan bir ulusalcılıkla bütünleştiğini görüyorum ve tabii ki bundan üzüntü duyuyorum” demişti.

Bunun üzerine ben de Pamuk’un “yirmi yıl öncesinin solcuları” ile ilgili teşhisinin yanlış olduğunu vurgulayarak şunları yazmıştım: “12 Eylül darbesinden sonra yazdıklarından, [eylemlerinden] ötürü işsiz kalan, içeri atılan “solcu” (sosyalist, devrimci, komünist) kişilerin ezici çoğunluğu 1960’lı yıllarda, ‘Ya İstiklâl, Ya Ölüm Kahrolsun Emperyalizm’ sloganlarını benimseyerek …solculuğa başlayan bir gelenekten gelmekte idiler. Sonraları sınıfsal tavır alışlarla da beslenen bu geleneğin, Batı’nın liberal-demokrat değerleriyle akrabalığı fazla yakın değildir.”

Sonra da şu soruları sormuştum: “Ulusalcılık yaftası altında Pamuk kimleri, hangi akımları hedef alıyor? Her türlü aykırı görüşe karşı linç refleksi içeren faşizan sapkınlıkları mı? Bölme-parçalama komplolarının paranoyak tutsaklarını mı? Kültürel, dini öğelerle beslenen Batı düşmanlığını mı? Bağımsızlığı koruma tutkusundan beslenen neo-Kemalizmi mi? ‘Üçüncü Dünyacı’ bir küreselleşme karşıtlığını mı? Kapitalizm eleştirisiyle bütünleşmiş bir anti-emperyalizmi mi?”

Bugünkü “anti-ulusalcılar”, Orhan Pamuk’un yedi yıl öncesindeki kafa karışıklığını fazlasıyla koruyorlar. Sadece, ufak-tefek önlemler alarak… Örneğin liberal-sol kanattan bir yazar, “anti-emperyalizm, ulusalcılığın utangaç biçimidir” demiş. Böyle bir “arındırma” adımı, önce “emperyalizm tarafgirliği” suçlamasına karşı bir koruma sağlar sonra da darbecilik, seçkincilik, faşizm, ırkçılık gibi tüm ideolojik veya politik sapkınlıklar, “ulusalcılık” diye adlandırılan bir çöp torbasının içine doldurulur.

* * *

Gelelim CHP için önerilen “sosyal demokrat” kimliğe…

Terim elbette, Avrupa işçi sınıfının kapitalizme karşı politik mücadele tarihiyle ilgilidir 19. yüzyıl sonlarında yaygınlık ve saygınlık kazanmıştır. Alman Sosyal Demokrat Partisi, devrimci programıyla İkinci Enternasyonal’in ideolojik lideri olmuş 1917 devrimi de Rusya Sosyal Demokrat Partisi’nin Bolşevik kanadının öncülüğünde gerçekleştirilmişti.

Köprünün altından çok sular aktı. 1925-1975 arasında sosyal demokrasi, Avrupa solunun reformist kanadının adı oldu. Sosyalizm hedefini terk etti kapitalizmle, uzlaştı ancak, refah devletinin ana mimarlığını da üstlendi.

1980 sonrasında ise Batı sosyal demokrasisinin tarihi, kesintisiz bir dizi ihanetin, sermayeye ve emperyalizme tam teslimiyetin de tarihidir. Son Avro Bölgesi krizini finans kapital adına yöneterek emekçilere zulmeden Portekiz, İspanyol, Yunanistan sosyalist partileri örnektir. Thatcher politikalarının sadık takipçisi, Irak’a emperyalist saldırının mimarı olan Mali’ye ordusunu yollayan, Suriye’ye de askeri müdahaleyi ısrarla kışkırtan IMF’yi yöneten Almanya’da işgücü piyasalarını neo-liberal reformlarla biçimlendiren İngiliz, Fransız, Alman sosyalist, sosyal demokrat liderler örnektir.

2013’te CHP’ye sosyal demokrasiyi aşılamayı öneren solculara soralım: Bu aşı, sermayeye ve emperyalizme teslimiyet dışında ne getirir? Avrupa sosyalizmi tarihinden gelmeyen CHP için “sol kanat sosyal demokrasi” seçeneği dahi gündemde olamaz.

Buna karşılık, CHP’nin solcuları, ilerici bir damarı doğrudan doğruya kendi partilerinin tarihi içinde bulabileceklerdir. Bu, Orta Çağ’ın (yani Osmanlı düzeninin) siyaset, hukuk, ideoloji alanlarındaki kalıntı, uzantı ve kurumlarına karşı ödünsüz mücadelenin tarihidir. Avrupa’nın Jakoben geleneğiyle akraba olan Kemalist devrimlerden söz ediyorum. İşçi sınıfı siyasetini değil, küçük burjuva radikalizmini temsil eden bu hareket çeyrek yüzyıl içinde Türkiye’ye bir demokratik devrim armağan etmiştir ancak bu devrimi yarım bırakarak…

Haddimiz değildir ama CHP’yi sola, emekçi sınıflara açmak isteyenlere fikir verelim: Günümüzde uluslararası gericiliğin bir kanadını temsil eden sosyal demokrasiden fayda yoktur. Kökenleriniz farklıdır. Cumhuriyet kazanımlarını savunmayı, ileri taşımayı üstlendiğinizde ve 1945 sonrasında CHP’nin de katkılarıyla bugünkü gericiliğin tohumlarının nasıl atıldığını incelediğinizde önünüz açılabilecektir.