2012 Milli Geliri

TÜİK 2012 milli gelir tahminlerini yayımladı. “Güvenelim mi?” sorusunu biraz sonraya bırakalım ve resmi verileri olduğu gibi değerlendirerek başlayalım.

2012’nin özet görüntüsü şudur: Dış kaynak hareketleri yılın ilk yarısında gerilemiş, bunun etkisi tüm yıla yayılmış ve iç talep daralmıştır. Milli gelirin de küçülmesini ihracat artışları önlemiştir. Ne var ki, hayali altın ihracatı, cılız büyümenin bir bölümünü de “hayali” kılmaktadır.

Yandaki tablo 2012 milli gelirinin ana harcama kalemlerini bir önceki yılla karşılaştırıyor. Özel tüketim, devlet tüketimi ve yatırım harcamalarına (tablonun ilk üç satırına), dış dünyanın Türkiye’de yaptığı harcamalar, yani mal ve hizmet ihracatı (satır 4) eklenir bizim şirketlerin, kurumların, bireylerin dış dünyadaki harcamaları, yani ithalat (satır 5) bu toplamdan çıkarılır. Harcamalara göre milli gelire (satır 6’ya) böylece ulaşmış oluruz.

Tablonun son satırı ise Türkiye ile dış dünya arasındaki yabancı, yerli, kayıt dışı tüm sermaye hareketlerinin toplamını (milyon dolar olarak) veriyor. Ekonominin iç talep dalgalanmaları büyük ölçüde dış kaynak hareketlerine bağlı olduğu için bu bilgi önem taşır. (bkz Tablo)

Üç vurgulama yapalım:

1. Dış kaynak hareketleri düşüyor iç talep daralıyor.

2012’de Türkiye’ye dış kaynak girişleri önceki yıla göre yüzde 10 civarında düşmüştür. Bu yavaşlama, özel tüketime ve yatırımlara yansımıştır. Yatırımlar yüzde 7,5 özel tüketim yüzde 0,7 oranında gerilemiş devletin cari harcamalarındaki (yüzde 5,7’lik) artış ise bu daralmaları telafi edememiştir. Sonuçta, bu üç harcama kaleminin toplamı, yani iç talep, bir yıl içinde yüzde 1,8 oranında küçülmüştür.

Yatırımlar (2008-2009’da olduğu gibi) krizlerde düşer. 2012’nin bu açıdan bir kriz görüntüsü vermesi dikkat çekicidir. Cari devlet harcamalarındaki artışın ana nedeni ise memur maaşları değil, özel sektörden “mal/hizmet alımları”dır. Tablonun önceki yıllardaki ayrıntılarına bakalım: Maaş/ücret giderlerinin cari kamu harcamaları içindeki payı, 1998’de yüzde 65, 2002’de yüzde 60, 2012’de yüzde 44 olarak belirleniyor. Kısacası, AKP’li yıllarda “kamu hizmetleri”nin kamu personeli tarafından sunulan bölümü adım adım istisnai olmakta taşeronlaşma ön plana çıkmaktadır.

2. Milli gelirin küçülmesini dış ticaret önlüyor.

İç talep daralırken milli gelir artabilir mi? TÜİK’in 2012 verileri bunun mümkün olduğunu gösteriyor. İthalat değişmemiş mal ve hizmet ihracatı yüzde 17 oranında artmıştır. Ekonominin küçülmesi bu sayede önlenmiştir ama 2011’de yüzde 8,8 oranında gerçekleşen büyüme hızı, 2012’de yüzde 2,2’ye inmiştir. AKP’li on yıl (2003-2012) içinde inişli çıkışlı milli gelir hareketleri, bize ortalama (istatistiksel eğilim) olarak yüzde 4,6 oranında bir büyüme hızı veriyor.

3. “Hayali” altın ihracatı (ve başka pürüzler) milli gelir düzeyini abartıyor.

İran’dan doğal gaz, petrol ithalatının (bu ülkeye uygulanan yaptırımlar nedeniyle) 2012’de altın transferleriyle ödenmesinin, istatistiklerde “ihracat” olarak gösterilmesi (ve böylece milli gelir toplamına eklenmesi) yanlıştır. Bunu bu köşede açıklamıştım. Tekrarı gereksizdir. (Bu “kafa” ile gidenler, yakında karşımıza bir de “dolar ihracatı” sorunu çıkarabilirler.)

2012’de altın ihracat fazlası, 5,7 milyar dolardır ve o yıl gerçekleşen toplam mal ve hizmet ihracatının yüzde 2,75’ini oluşturmuştur. Tablomuzda verilen ihracatı aynı oranda küçültelim 31346 milyon TL’ye ulaşırız. Bu sayıya göre hesaplanan “hayali ihracattan arındırılmış” yeni milli geliri düzeyi (116867 milyon TL), 2012 büyüme hızını yüzde 1,5’e indirecek TÜİK’in tahmini 0,7 puan aşağı çekilecektir.

Bir sorun daha var: Aralık 2012’de yayımlanan ödemeler dengesi istatistikleri bir ay sonra düzeltildi 2003 sonrasındaki turizm gelirleri yukarı çekildi. Bu “yükseltme” 2011’de 2 milyar, 2012’de 2,2 milyar dolardır ve bu yılların milli gelir tahminlerini de yükseltmiştir.

Cari işlem açıklarını aşağı hizmet (turizm) ihracatını ve milli geliri yukarı çeken (yani ekonominin görüntüsünü “pembeleştiren”) bu ani “düzeltme”, niçin AKP’nin iktidar yılından başlatılıyor? Yöntemi, gerekçesi nedir? Yanıtları öğreninceye kadar eleştirmekten kaçınalım. Ancak, üretimin ithalata bağımlığında son on yıldaki artışları dikkate almadan milli geliri hesaplamakta ısrar etmek de bir hizmet kusurudur. TÜİK’e bunu da hatırlatalım…