Başkent İstanbul'a göçüyor

Son günlerde Abdülhamit sevdası yine zirve yaptı. Bu durumu ecdat sevgisi depreşti diye yorumlayacak değiliz elbet. Başkenti, İstanbul’a göçürmeye çalışıyorlar. Toplumda oluşacak tepkileri etkisizleştirebilmek için acilen “Osmanlı’nın ve ecdadımızın” katkısına gerek var.

Bu ülkenin Anayasasında “Başkent Ankara’dır” yazıyor. Üstelik bu, Anayasanın değiştirilmesi yasaklanmış kurallarından biri. Başkent, devletin merkezi kurumlarının bulunduğu yer anlamına gelir. Devleti devlet yapan kurumlarını başka yere taşırsanız geriye Başkent değil sadece kabuğu kalır.

Anayasayı değiştirip kabuktan da kurtulmaya çalışıyorlar.

Bugüne değin çıkarılan yasalarla, KHK ve CBK’larla epeyce yol alındı. 2011 ve 2012 yılında BDDK ile Sermaye Piyasası Kurulu Yasalarında yapılan değişikliklerle merkezleri İstanbul’a taşındı. 2011 yılında çıkarılan KHK’larla bakanlıkların İstanbul’da ofis açmalarına olanak tanındı. Kamu Bankaları’nın Genel Müdürlükleri artık İstanbul’da.

Ocak ayında ise Merkez Bankası’nı taşımaya başladılar. Oysa yasasında; “Bankanın Merkezi Ankara’dadır… Banka Meclisi toplantıları Ankara’da yapılır…” gibi kurallar var. AKP gözünde bu tür kuralların hiçbir önemi yok. Meclis Plan Bütçe Komisyonunda; “Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” görüşülüyor. Bir madde ekleyip yasayı değiştirirler olur biter.

Merkez Bankası yönetim kurulu, 3 Aralık günü İstanbul’a taşınma kararı almış. Berat Albayrak, 2022’ye kadar bitirileceğini söyledi. Ancak Nisan ayına değin Bankanın omurgasını taşımayı hedefliyorlar. Araştırma Para Politikası; Bankacılık Finansal Kuruluşlarla İlişkiler; Piyasalarla İletişim ve Dış İlişkiler Genel Müdürlükleri taşınmış olacak.

Merkez Bankasının İstanbul’da hizmet binası yok. Ankara’da mülkiyetindeki binalarını bırakıp İstanbul’da kiraya çıkacak. Kim bilir kimlere kaç milyar ödeyecekler.

Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın ekonomi konusundaki karar alma birimlerini de İstanbul’a taşımak için gerekli düzenlemeler yapılıyor. 2019 Eylül ayında çıkarılan 45 sayılı CBK ile Kamu Finansmanı Genel Müdürlüğü’nün, iç borçlanmayı yürüten birimleri ile Dış Ekonomik İlişkiler Genel Müdürlüğünün, dış borçlanmayı yürüten birimlerinin İstanbul’a taşınmasının yolu açıldı. 2020 yılı Merkezi Bütçesi Mecliste görüşülürken Mali Sektörle ilişkiler ile Sigortacılıkla ilgili birimlerinin de İstanbul’a taşınacağı dile getirildi.

Taşınma işi bittiğinde Ankara’da içi boşaltılmış Hazine ve Maliye Bakanlığı adında bir bakanlık kalacak. Aslına bakarsanız Hazine bürokratları Ankara’ya pek uğramıyorlar zaten. Devlet İstanbul’dan yönetiliyor.

Devletin ekonomi yönetiminde sözü olan SPK, BDDK ile Merkez Bankası gibi kurumları, İstanbul’a doğru akıyor. Berat Albayrak’a göre bunlar Finans Merkezinin kalbi olacak.

Taşınma işinden beton sektörü de katkı bekliyor. Taşınan kurulların/birimlerin bir bölümü, yapılmakta olan İstanbul Finans Merkezine yerleştirilecek. Bu amaçla 50 bin çalışanı, 25 bin ziyaretçisi, 11 bin oturan olmak üzere 90 bin kişilik günlük sirkülasyonu taşıyacak bir proje yürütülüyor.

Merkez Bankası için 16 dönüm büyüklüğündeki bir alana 320 metre yüksekliğinde 55 katlı bir bina dikecekleri anlaşılıyor. Resmi daireye pek benzemeyecek gibi: Arsa karşılığı gelir paylaşımı modeliyle ofis-ticaret alanları-otel gibi birimlerden söz ediliyor. Yapılması ve taşınması için 600 milyon ABD doları harcanacağı tahminleri yapılıyor. Bugünkü değerlerle 3,6 milyar lira…

İstanbul Tekin Değildir.

Yukarıdaki başlığı 7 Haziran 2013 günü yayımlanmış soL gazetesindeki yazımdan aldım.

Bu haftaki yazımı alıntıladığım üç paragrafla bitireceğim:

AKP döneminde İstanbul sevdasının depreştiği görülüyor. Bu sevda, İstanbul şairlerinin hülyasına benzemediği gibi vurgunculara yeni rant alanları oluşturmak için hazırlanan imar düzenlemeleriyle açıklanması da yetersiz kalıyor. Yapılanlar bunun çok ötesinde. AKP Cumhuriyetle, ulus devletle, bağımsızlık öngörüsüyle ve laiklikle hesaplaşıyor.

(…)

Şunları unutmayalım: Osmanlı bir İmparatorluktur ama savaşları Galata bankerlerinden aldığı borçlarla finanse etmekte; isyanları, yerel güç odaklarına paşa unvanları verip halkın emeğini onlarla paylaşarak bastırabilmektedir. Haritalardaki sınırlar, egemenlik alanını değil, demiryolu, petrol ve madenler için gelen yabancı tekellerin güvenliğini sağlamakla yükümlü olduğu bölgeleri göstermektedir. Dinler karşısında hoşgörülü olduğu da gerçek dışıdır. Hoşgörüsü, ülkeyi yönetebilmek için her dinin liderine, kendi cemaatleri üzerinde yetki ve sorumluluklar vermek zorunda oluşundan kaynaklanmaktadır. Nitekim Hıristiyanlığa gösterdiği hoşgörüyü, hanedana rakip gördüğü alevi inancına göstermemiştir.

İstanbul, sevmesini bilmeyenler için tekin bir yer değildir. Bizans entrikalarıyla anılır. Kardeş ve çocuk katili sultanlarıyla anılır. Anadolu’nun bütün zenginliklerine el koyan bir imparatorluğun başkentidir. İki İmparatorluğu tarihe gömmesiyle ünlüdür ama Saraya rağmen Anadolu mücadelesine verdiği katkı da unutulmaz. Şimdilerde yeni hazırlıklar içinde olduğu anlaşılıyor. Bakalım bu kez kimi ya da neyi tarihe gömecek?