Ulus karşısında birey

Yazının varacağı son cümleyi en başa koyarak, arayı doldurmaya çalışacağım. OHAL koşulu altında yapılacak referandum, çağdaş gelişmeler ve özgür birey hakkı kavramları açısından açıklanması olanaksız şekilde ulus ile bireyi karşı karşıya getirmektedir. Zaten referandumun OHAL altında yapılmasında diretmenin mantığında da tek-otorite adına ulusun iradesinin gasp edilmesinin olağan dönemlerde olanaksız olması gizlidir. Bu birinci konunun ikinci aşamasında da şu soruyu gündeme taşıyacağım. Bir ulusu köşeye sıkıştırmak tüm ulusu karşıya almakla mı, yoksa tek otoriteyi ulusun başına dikip tüm ulusu zoraki yöneterek mi daha kolay olur? Kısacası yeni emperyalizm, bir ulusun ulusal kurum ve kurallarının başat olduğu koşulda mı, yoksa ulusun başına geçirilen tek otoritenin baskısında mı yönetilmesini yeğler?

Çok yıllar öncesinde TV’de ABD ile SSCB arasındaki soğuk savaş döneminde devlet yöneticilerinin birbirlerini nasıl etki ve baskı altına almaya çalıştıklarını ve karşı tarafın bu baskıdan nasıl kurtulmayı başardığını sergileyen bir kukla gösterisi vardı. Örneğin, SSCB başkanı ABD başkanından zor bir talepte bulunduğunda, ABD başkanı bu talebi parlamentoya ve halkına anlatamayacağını, tersi durumda da SSCB başkanı isteklerin parlamento ve halka anlatılamayacağı şeklinde yanıt vererek, istekleri karşılıklı olarak geri çevirebiliyorlardı. Çok öğretici bu oyunda, dış baskılar karşısında tek başına siyasetçinin ne denli kırılgan, buna karşın ulusun kurum ve kurallarını arkasına alan siyasinin ise ne derece dayanıklı olabildiği çok net görülüyordu. Her vesile ile ifade ettiğim gibi, birinci Körfez savaşı öncesi Türkiye’nin Irak boru hattını bir yüksek yerden gelen emir üzerine kesmesi siyasetimizde silinemeyecek büyük bir lekedir. Bunun karşısında, ABD’nin Irak’a girme planında parlamentonun Türkiye topraklarını ABD’ye kullandırma iznini vermemesi ise parlamento ve halkımızın büyük zaferidir. Ne hazindir ki, muhalefetin ısrarlı baskıları sonucunda anlaşıldı ki, ABD askerlerinin Türkiye’den Irak’a girme izni karşılığında ABD ile bir tür gizli anlaşma yapılmış. Bu örnek, tek otoritenin parlamentoya ve halkına açıklayamayacağı gizli anlaşmalarla bir ülkeyi ne denli zararlı yollara sokacağının çok açık göstergesidir.

Tasarlanan onsekiz maddecik(!) çok önemli anayasa değişikliği ile oluşturulmak istenen yapılanmada tüm görüntüsel devlet organlarının varlığına rağmen, hemen hepsinin işlevsizleştirileceği ve yönetime tek otoritenin başat olacağı açıktır. Tek otorite yönetimi üç önemli sakıncayı barındırır. Birincisi, tek otorite yönetimi kararlarda çok ciddi hatalara düşebilir ya da kandırılabilir. Nitekim geçmişte Dışişlerinin “monşer” algılaması ile devre dışına alınması sonucunda Türkiye’nin nasıl bir bataklığa sokulduğunu gördük. Tek otorite yönetiminin ikinci sakıncası, tüm bilgilerin bir merkezde toplanıyor olması nedeniyle siyasi casusluğun kolay ve ucuz yapılabilir hale gelebilmesidir. Üçüncüsü ise, dış güçlerin derin bürokrasiye hâkim olmasının zorluğu karşısında emperyalistlerin ya da sair dış etmenlerin tek-otoriteye hâkim olmasının inanılmaz kolaylığıdır. Geçmiş dönemin Fuat Avnilerini ya da emir subaylarının ilişkilerini, hatta Rus diplomatına suikast yapan kişinin görevlerini referanduma doğru derin derin düşünmeliyiz. 

Hal böyle iken, nasıl oluyor da ulusal kurum ve kurallar, hatta teamülü yöntemler bir kenara bırakılıyor da tek otorite yönetimine sarılmak isteniyor? Acaba bir ulusa ve onun kurum ve kurallarına karşı bu denli derin bir husumet mi söz konusudur, yoksa söz konusu kurum ve kurallara güvensizlik mi yaşanıyor! Her iki durumda da ulusal kurumlara karşı duyulan derin korku ve kuşku devrededir. Tek otorite yönetimi başat olarak iç dokulardan kaynaklanıyorsa, var olan yönetime husumet söz konusu olabilir, bunun işaret ettiği olgu ise ciddi yapısal ve yönetsel değişimdir. AKP iktidarı devamlı olarak “dava” kavramını ileri sürerken, alttan alta aslında yapısal ve yönetsel değişimi kastediyordu. Zaten toplum fiilen tedrici döşüme zorlanmaktadır. Böylesi değişim, giderek köhneleşen çöküş aşamasındaki kapitalizmin çevresel konumlu Türkiye’ye biçtiği uygun gömlek olabilir. Buna karşın, tek otorite yönetim talebi emperyalist güçten geliyorsa, emperyalistin var olan yönetime, yani ulusal kurum, kurallar ve derin bürokrasi yapılanmasına karşı güvensizliği söz konusudur, çünkü böylesi yapılanmalarda her yönetsel dokuya aynı güvenle iş havale etmek zor ve maliyetli olacaktır. Bu testi yapmak fazla olası değildir, ancak referanduma doğru, daha doğrusu tek otorite sistemine doğru yol alan Türkiye’ye karşı ana küresel aktörlerin tavırlarına bir göz atmamız çok şeyi açığa çıkarır. Bu konuda hemen verilebilecek yanıt, emperyalist gücün ulustan ve ulusal kurum ve kurallardan ürkmekte olduğu ve olabildiğince bunları ekarte etmeye çalıştığıdır. Emperyalistin bakış açısı böyle olunca, tek-otorite de merkez ile uyumlu çalışma adına, doğal olarak, tek-otorite talebini yükseltecek, hatta OHAL’in gölgesinde dayatacaktır da.  Mesela, neden Türkiye’deki gelişmelere ABD oldukça sessiz, hatta biraz da tasvip edici tavır takınırken, Avrupa Birliği ülkeleri daha hırçın davranıyorlar? Acaba Almanya ve diğer AB ülkelerinin tavırları, bir bakanın söylediği gibi, üçüncü havalimanı karşısında kuduruyorlar zırvasıyla mı ilgilidir? Ben hiç sanmıyorum. Avrupa benzeri tavrını, fakat tam ters ilişki bağlamında ortaya koyan Rusya’yı nasıl yorumlamalıyız ki, acaba?

Almanya’da ve Hollanda’da yıllardır Türkler vardı, bugün de varlar. Bu referandum da Türkiye’nin ne ilk referandumu ne de ilk seçimidir. O halde, niçin ve nasıl oldu da bu referandumda Avrupa ile böylesi bir çatışma ortamına girildi? Bu durum işin bir yanıdır. İşin ikinci yanında da tüm Avrupa’da milliyetçilik yükselirken, oralarda da milyonlarca vatandaşımız varken, referandumu lehe çevirme adına gereksiz yapay sorunlar yaratarak, oralardaki gurbetçileri belki gelecek günlerde haklarında alınabilecek olumsuz kararlarla karşı karşıya koymak hangi akla hizmettir! Bu siyasi tavır ulus ve millet sevgisi ile bağdaştırılabilir mi? Ey emperyalizm, sen nelere kadirsin; siyasetçileri hangi görüntüde ne boyaya boyayabiliyorsun!