Vietnam ve Çin arasındaki gerilim neden yükseldi?

Son aylarda Vietnam’ın her uluslararası platformda Çin’i şikâyet ettiği izleniyor. En son bildiğimiz, Dünya Demokratik Kadınlar Federasyonu toplantısında Vietnamlı delegeler, Çin’i Vietnam’ın Münhasır Ekonomik Bölgesini taciz etmekle suçladılar. 

İddiaya göre Çinli balıkçı tekneleri Çin sahil koruması eşliğinde Vietnam sularında avlanıyorlarmış.

Aşağıdaki haritaya bakılırsa durumun vahameti anlaşılabilir. Güney Çin Denizi’nin Çin ve Vietnam arasında nasıl paylaşılacağı konusunda derin bir anlaşmazlık bulunuyor. Stratejik önemi giderek büyüyen ve Çin’in bir uçak gemisi gibi kullanmaya başladığı Parasel ve Spratli adalarında Vietnam da hak iddia ediyor.

Üstelik her iki devletin de egemenlik iddia ettiği bölgede petrol ve doğal gaz aramaları gerilim içinde sürüyor. Zaman zaman Çin’in buradaki sürtüşmeye fiziksel bir zorlama kattığı iddia ediliyor.

Güney Çin Denizi’nde mavi çizgiler Çin’in tarihsel olarak iddia ettiği egemenlik alanına işaret ediyor. Buna karşılık Vietnam’ın iddiasını yansıtan kırmızı noktalı çizgiler ise bu alanların nasıl örtüştüğünü gösteriyor. Her iki devletin petrol aradığı parseller bu çakışan alanın içinde kalıyor. Kırmızı düz çizgi ise Birleşmiş Milletler tarafından tanınan Vietnam’ın egemenlik alanını gösteriyor ve bu haliyle hiçbir sorunu çözmüyor gözüküyor.

Buna karşılık bölgesel egemenlik iddialarından kaynaklanan gerilim yeni değil, gerilimi yükselten başka bir şey olmalı.

Bu yeni gerilimin kaynağını Çin ve ABD arasında ticaret savaşı şeklinde seyreden emperyalist hegemonya krizinde buluyoruz.

ABD, Çin mallarının yüksek bir vergi duvarıyla ithalatını engelleyince, Vietnam bu açığı doldurmayı deniyor. 2019’un ilk beş ayında Vietnam’ın ABD’ye ihracatının %36 oranında arttığı söyleniyor. 25 milyar dolara ulaşan ihracatla Vietnam ABD’nin sekizinci büyük ihracatçısı haline gelmiş gözüküyor. Vietnam’dan bilgisayar ve elektronik cihazların ABD’ye ihracatında ise %71’lik bir artış söz konusu. 

Açıkçası, ticaret savaşı hemen bütün ülkeleri iktisadi bir durgunluğa sürüklerken Vietnam bu işten kazançlı çıkma konusunda kararlı gözüküyor. 

Vietnam’ın üretilmesine çok az katkı yaptığı ama asıl parçaların Çin veya Japonya’dan geldiği ihraç mallarına ticaret ambargosundan kaçmak için “Made in Vietnam” yazdığı söyleniyor.

Bu kazançlı halin bütün dünya krize sürüklenirken böyle gitmeyeceği belli ama gerilimi artıran başka bir faktör daha var.

Çin’in hegemonyasını dayattığı stratejik alanlardan başlıcasının telekomünikasyon olduğunu daha önce burada yazmıştık. Bu hegemonyanın özellikle 5G teknolojisi ve Huawei tekeli üzerinden gittiğini biliyoruz.

Güney Asya devletleri bu teknolojik üstünlüğe sınırlarını açmış gözüküyorlar. Son olarak Tayland Huawei tarafından ülkesine 5G teknolojisinin taşınmasını kabul etti.

Buna karşılık Vietnam güvenlik gerekçesiyle Huawei’yi ülkesine sokmuyor ve Güney Asya’da ABD’nin telkinlerine kulak veren tek ülke gibi gözüküyor. Vietnam telekomünikasyon alanında ABD’li ve Kuzey Avrupalı tekellerle anlaşmayı tercih etti.

Her iki ülkenin de geçen yüzyıl işçi sınıfı siyasetinden etkilenen ve yoksul köylülüğe dayanan şanlı devrimleri gerçekleştirdiğini düşününce ve şimdi aralarındaki rekabetin içeriğine bakınca insan bir kez daha kapitalizmden nefret ediyor.

İçinde bulunduğumuz yüzyılda, eğer emekçi sınıflar müdahale etmezse, Çin’in mali sermayesi, teknolojik üstünlüğü ve eşitsiz ticari ilişkiler aracılığıyla birçok halkı kendisine bağımlı hale getireceğine tanıklık edeceğiz.

Öte yandan hiçbir halkın dünyanın en kirli, en çürümüş, en halk düşmanı devleti olan ABD’ye yaslanarak bağımsızlığını koruyamayacağını veya elde edemeyeceğini de göreceğiz.